Hint-Avrupa dillerinin kökeni Anadolu

Avrupa’dan Orta Doğu’ya, İzlanda’dan Sri Lanka’ya uzanan topraklarda konuşulan yüzü aşkın dil ortak bir atadan kaynaklanıyor… Yeni bir yöntemle yapılan araştırma, Hint-Avrupa dillerinin 8000-9500 yıl kadar önce çiftçilik yöntemleriyle birlikte Türkiye’den Avrupa ve Asya’ya yayıldığı düşünülüyor.

İngilizce, Rusça ve Hintçe gibi farklı dillerin kökleri -şimdi Türkiye sınırları içinde olan- 8 bini aşkın yıl öncesinin Anadolu’suna uzanıyor. Hint-Avrupa dil ailesi İngilizce ve Avrupa’da konuşulan öteki çoğu dillerin yanı sıra, Farsça, Hintçe ve kimi başka dilleri de içeriyor. Bu dillere verilen öneme karşın, uzmanlar uzun süre kökenleri konusunda görüş birliğine varamamışlardı..

Dilbilim uzmanları ön-Hint-Avrupa dil ailesi olarak bilinen ana dili ilk konuşanların, yaklaşık 4000 yıl önce, Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlardaki anayurtlarından çıkarak Avrupa ve Asya’yı ele geçiren savaş arabaları sürücüsü göçebe çobanlar olduğuna inanıyorlar.

Buna karşıt bir başka görüş de Hint-Avrupa dil ailesini ilk konuşanların, günümüzden yaklaşık 9000 yıl önce, Anadolu’da yaşayan ve dillerini kılıç zoruyla değil çapalarıyla yayan barışçıl çiftçiler olduğunu öne sürüyor. Biyoloji uzmanları, kazıbilim dünyasında eskiden beri süregelen Hint-Avrupa dil ailesinin kökenleriyle ilgili tartışmayı şimdilik çözüme bağladılar ve ortak mekan olarak Anadolu’yu işaret ettiler

İngilizce, Rusça ve Hintçe gibi kimi eski, kimi çağdaş 103 dil, genelde hastalıkların evrim ve yayılımını incelemeye yarayan bir yöntemle değerlendirildi. Bu araştırmanın sonuçları, söz konusu dillerin kökenlerinin Anadolu’da olduğunu ortaya çıkarttı.

Araştırmayı yürütenlere göre, elde edilen bulgular, Hint-Avrupa dil grubunun kökenleri konusunda eskiden beri süregelen bir tartışmayı sona erdirecek.

İngilizce, Felemenkçe, İspanyolca, Rusça, Yunanca ve Hintçe gibi diller kulağa çok farklı gelseler de, ortak birçok özelliğe sahipler.

Araştırmacılar dilsel değişimlere dirençli oldukları bilinen sözcüklerden oluşan bir menü ile işe koyularak, bunları Hint-Avrupa dillerinin atası olan ön-Hint-Avrupa dilinde aynı anlama gelen sözcükle karşılaştırdılar.

Aynı soydan gelen sözcükle açık bir akrabalık ilişkisi olan sözcüklere eşkökenli sözcükler adı verilir. Öyle ki, İngilizcede anne anlamına gelen “mother”, “mutter (Almanca), “mat” (Rusça), “madar” (Farsça), “makta” (Lehce) ve “mater” (Latince) sözcüklerinin tümü de ön-Hint-Avrupa dilindeki “mehter” sözcüğünden türetilmiş eşkökenli sözcüklerdir.

Araştırmacılar buna dayanarak Avrupa’dan Orta Doğu’ya, İzlanda’dan Sri Lanka’ya uzanan topraklarda konuşulan yüzü aşkın dilin ortak bir atadan kaynaklandığı sonucuna vardı.

Dr. Atkinson ve arkadaşları daha sonra dağarcıktaki her bir sözcük dizisini 103 dile göre değerlendirdiler. Sözcüğün eşkökenli olduğu dillere 1 puan veren araştırmacılar, eşkökenli sözcüğün yerini bağlantısı olmayan bir sözcüğün aldığı durumları 0 puanla değerlendirdiler. Böylece her dil 1’ler ve 0’lardan oluşan dizilerle temsil edilebiliyor ve araştırmacılar bu bilgilerden yola çıkarak 103 dil arasındaki ilişkileri ortaya koymak suretiyle en olası soy ağacını kestirebiliyorlardı.

Ardından bilgisayara dildeki bölünmelerle ilgili bilinen tarihler yüklendi. Söz gelimi, Rumence ve öteki Romen dilleri Romalı taburların Dakya’dan çekilmeye başladıkları İ.S 270 yılından itibaren Latin dilinden uzaklaşmaya başladı. Bu tarihlerin soy ağacının birkaç dalına uygulanması sayesinde bilgisayarda geri kalan tüm dillerin tarihi hesaplanabildi.

Bilgisayara her bir dilin halihazırdaki yayılımıyla ilgili coğrafik bilgiler de yüklenip, olası soy ağacı ilişkisinden bir kökenden en olası dağılım yolaklarının belirlenmesine çalışıldı. Yapılan hesaplamalar en olası köken olarak, özellikle şimdi Türkiye’nin güneyini oluşturan baklava biçimindeki bir bölge olmak üzere, Anadolu’ya- tarımın Avrupa’ya yayıldığı kaynak olması yüzünden kazıbilim uzmanı Colin Renfrew tarafından Hint-Avrupa’nın da kökeni olduğu öne sürülen bölgeye- işaret etmekteydi.

Kimi bilim insanları zaten Hint-Avrupa dillerinin 8000-9500 yıl kadar önce çiftçilik yöntemleriyle birlikte Türkiye’den Avrupa ve Asya’ya yayıldığını düşünüyorlardı.

HAYIR, DİYEN DİĞER GÖRÜŞ

Bir başka grup da, Hint-Avrupa dillerinin 6000 yıl önce Orta Asya’da yaşayan ve ata binen yarı göçebe “Kurganlar” aracılığıyla yayıldığını öne sürüyorlar. Her iki görüşü de destekleyen kazıbilimsel kanıtlar var. Ne var ki, Atkinson’ın köken Anadolu tezi, Hint-Avrupa dillerinin, 5000 yıl kadar sonra, Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlardan çıkarak Avrupa ve Hindistan’ı ele geçiren savaşçı göçebeler tarafından yayıldığına inanan karşıt görüş savunucularını pek de etkilemeyebilir.

Bu grubun en temel kanıtlarından biri ön-Hint-Avrupa ailesinde savaş arabaları ve dört tekerlekli yük arabaları ile ilgili “tekerlek”, “dingil”, “koşum çubuğu” ve “araba sürmek ya da arabayla taşımak” gibi sözcükler içeren bir dağarcığa sahip olması.

Hint-Avrupa dillerinin kökenlerini araştıran Hartwick College kazıbilim uzmanlarından David Anthony, “Hint-Avrupa ailesinden gelen yavru dillerde bu sözcüklerden türetilmiş sayısız sözcük var. Öyle ki, bizzat Hint-Avrupa ailesinin bilinen ilk örneklerine İ.Ö 3500 yıllarında rastlanan savaş ve yük arabalarının bulunmasından önce dallara ayrılmasının söz konusu bile olmayacağı konusunda tarihsel dilbilimciler hemfikirler. Bu durum, Hint-Avrupa dilleriyle çok daha erken bir döneme uzanan tarımın Anadolu’dan yayılması arasındaki herhangi bir bağlantı olasılığını ortadan kaldırıyor,”diyor.

Tarihsel dilbilimciler Hint-Avrupa dillerini ilk konuşanların dağarcıklarında “at”, “arı” gibi sözcükler olmasının ve Fince ile Macarca’nın ana dili olan ön-Ural dillerine çok sayıda sözcük vermiş olmasını da, bir başka kanıt olarak değerlendiriyor.

Yabanıl at ve arılara en sık rastlanan ve ön-Ural dillerini konuşanlara en yakın olunan yerin Karadeniz ve Hazar denizinin kuzeyindeki bozkırlık alan olduğuna dikkat çeken bu grup söz konusu bölgede İ.Ö yaklaşık 5000 ile 3000 yılları arasında yaşayan Kurgan halkının çoktandır Hint-Avrupa dillerini ilk konuşanlara aday olarak gösterildiklerini belirtiyorlar.

Dr. Anthony kısa bir süre önce kaleme aldığı “At, Tekerlek ve Dil” başlıklı kitabında, bozkır insanlarının nasıl devingen bir topluma dönüştüklerinden, anayurtlarının dışına çıkarak dillerinin farklı yönlere dağılmasını sağlayan toplumsal bir sistem oluşturmalarından söz ediyor.

Dr. Anthony, Dr. Atkinson’un Hint-Avrupa dilleri soy ağacını birçok yönden mantıksız bulduğunu belirtiyor. Örneğin, Toçaryan dili kuzeybatı Çin’de konuşulan bir Hint-Avrupa dil grubudur. Dr. Anthony, Toçaryan halkının bölgeye Türkiye’nin güneyinden göç etmiş olmasının çok düşük bir olasılık olduğuna, öte yandan Orta Asya’nın doğusunda Kurgan bölgesinden Altay Dağları’na uzanan ve bir olasılıkla İpek Yolu boyunca yaşayan Toçaryan dili konuşmacılarının habercisi sayılabilecek çok bildik bir göç bölgesi olduğuna dikkat çekiyor.

Dr. Atkinson ise bunun “üstünkörü” bir tartışma olduğuna ve bu tür kestirimlerin niceliksel olarak değerlendirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

HER İKİSİ DE DİLBİLİMCİ DEĞİL

Gerek kendisinin, gerekse Dr. Atkinson’un dilbilimci olmadığına parmak basan Dr. Anthony eşkökenli sözcüklerin dil soyağaçlarının oluşturulmasına yarayan malzemelerden yalnızca biri olduğunu, dilbilgisi ve seslerdeki değişimlerden de yararlanmak gerektiğini belirtiyor ve, “Dr. Atkinson’un savı tek ayaklı bir tabureden farksız. Bu yüzden onun savından yola çıkılarak oluşturulan soy ağacı morfoloji ve ses değişimleri de işe katıldığında ayakta kalamayacak dil öbeklemelerini içeriyor,” diye ekliyor.

Dr. Atkinson bu yoruma yanıt verirken, bilgisayar benzeşimlerini gerçekte Hint-Avrupa dilleri konusunda uzman olan Pennsylvania Üniversitesi’nden Don Ringe tarafından oluşturulan dilbilgisine dayalı soy ağacına göre uyguladığına ve sonuçta ortaya çıkan kökenin Pontik bozkırları değil, Anadolu olduğuna dikkat çekiyor.

Gelgelelim Hint-Avrupa kökenlilerle ilgili genetik araştırmalardan kesin bir sonuç alınamadığı gibi, elde edilen bulgular, dilbilim, insanbilim ve kültür tarihi uzmanları arasında bitmek tükenmek bilmeyen bir tartışmayı da başlatmış oldu.

DNA DİZGELERİ GİBİ

2003 yılında, Yeni Zelanda’daki Auckland Üniversitesi’nden Russell Gray ve o zamanlar doktora öğrencisi olan Quentin Atkinson bilgisayar örneklemeleri sonucunda Hint-Avrupa dilleri olarak bilinen dil grubunun görünürde 7800-9800 yıl kadar önce Türkiye’den ortaya çıktığını öne sürerek ciddi bir anlaşmazlığın patlak vermesine neden oldular.

Ne Gray bir dilbilim uzmanı, ne de Atkinson. Ancak her ikisi de dilin tarih öncesiyle ilgili önemli sorulara evrimsel çevrebilimde yararlanılan türde araçlar sayesinde yanıt getirebileceklerine inanıyorlardı. Genlerle sözcükler arasında bir yığın benzerlikler vardı ve dilin evrimi “soy ağacı” formatıyla geleneksel olarak haritalanmıştı.

Gray ile Atkinson sözcüklerin evrimiyle türlerin evrimi arasında yakın benzerlikler olduğunu, sözcükler arasındaki “soydaşlığın”- sesleriyle anlamlarının birbirleriyle ne denli bağlantılı olduklarının- tıpkı DNA dizgeleri gibi örneklenebileceğini ve bu örneklerin dillerin nasıl evrildiklerine ışık tutabileceğini düşünüyorlardı. Sözcüklerin değişime uğrama hızı, Hint-Avrupa dillerinin birbirlerinden uzaklaşmaya başladıkları tarihlerin belirlenmesine yardımcı olabilirdi.

Evrimsel dirimbilim (biyoloji) yöntemlerinden yararlanan ikili, dil “türlerinin” birbirleriyle bağlantılarını saptamak amacıyla, Hint-Avrupa ailesinden 87 dildeki ortak sözcükleri karşılaştırdı. Sonuçta Hint-Avrupa dil ailesi kökenlerinin 7800-9800 yıl öncesine uzandığına, bunun daAnadolu savını desteklediğine tanık oldular.

Araştırmacılar, mevcut sözcük dağarcığını ve coğrafik yayılımını ele alarak, bilgisayar aracılığıyla her bir dilin gerek zaman, gerek yer açısından geriye doğru izini sürdüler ve istatistiksel bağlamda en olası kökenlere ulaşmaya çalıştıklarında vardıkları yer Anadolu oldu! “Anadolu kökenlerinin bozkıra kıyasla daha ağır bastığı yönünde somut kanıtlar elde edildiğine” dikkat çektiler. Bu sonuçlar tarımın Anadolu’dan Avrupaya dağılımı ile de uyumlu..

Bu bulgulara kuşkuyla yaklaşanlar da var. Gray ve Atkinson dillerin ne zaman ortaya çıktığını belirlemiş olsalar da, nerede çıktığı konusunda herhangi bir sonuca varmamışlardı. Öyle olunca, Atkinson, Gray ve meslektaşları genelde hastalıkların yayılımını izlemek için kullanılan coğrafya tabanlı bilgisayar örnekleme yöntemlerinden yararlanarak bu soruyu yanıtladılar.

Güncel Hint-Avrupa dillerinin konumları gayet iyi biliniyor. Eski Yunanca ya da Sanskritçe gibi daha eski, yeryüzünden silinip yok olmuş dillerin coğrafik kökenleri de tarihsel kayıtlardan izlenebiliyor.

Böylelikle araştırmacılar salgın hastalıklarla ilgili örneklerden hastalığın kaynağına inilebildiği gibi, Hint-Avrupa dil ailesindeki devinimin de izlenebileceğini düşündüler. Bir kez daha, kökenin Anadolu olduğu sonucuna vardılar.

TEZİ İLK ORTAYA ATAN

Hint-Avrupa dil ailesinin Anadolu topraklarından yayıldığı tezini ilk kez ortaya atan Cambridge Üniversitesi uzmanlarından Colin Renfrew, “Sonunda net bir mekansal görüntüye ulaşmış olduk,” diyor.

Ancak Renfrew, çok sayıda tarihsel dilbilim uzmanının kanıtları kabullenme konusunda aceleci davranmaktan kaçınacağını düşünüyor ve, “Hint-Avrupa araştırmalarının temelini yıllardır Rus bozkırlarından gelen savaşçı Kurgan atlılarıyla ilgili söylence oluşturduğu için bilim çevrelerinin bu görüşten sıyrılmaları epey bir zaman alacak,” diye ekliyor.

Nitekim, birçok dilbilim ve kazıbilim uzmanı Kurganlar savını desteklemeyi sürdürüyor.

Yöntemlerin yenilikçi olduğunu düşünmekle birlikte, sonucu yeterince inandırıcı bulmadığını belirten Kaliforniya Üniversitesi dilbilim uzmanlarından Andrew Garrett, “Görüşün ardında yatan verilerin önyargılı olması insanları yanlış bir sonuca yönlendiriyor,” diyor.

Hartwick College kazıbilim uzmanlarından David Anthony de bu tür bir örneklemenin karmaşık dilbilimsel ve kazıbilimsel kanıtlarla uyumlu olmadığına dikkat çekiyor.

Ne var ki, Atkinson bu alanda yeni örneklerin yavaş da olsa her geçen gün daha çok kabul gördüğünü belirtiyor.

Science-2012-Pringle-902Rita Urgan, Kaynaklar: Science ve New York Times 23 Ağustos 2012.. Nature News, 24 Ağustos 2012;

Posted in

Yorum bırakın