ÜRPERTİ, ÜRKÜ VE TİKSİNTİ!

http://www.hurriyet.com.tr/planet/22512113.asp

Bağlantıdaki haberi okuduğumda duyumsadıklarımdı yazının başlığını oluşturan sözcükler. Pek çok duygu gibi benimkiler de nesnellikten çok öznellik yansıtmaktadır. Başka öznellikler gibi gramajı yoktur bunların da! Kişiye, duruma, zamana ve mekana göre değişkenlik gösterirler.

Haberi okur okumaz belleğim birbuçuk yüzyıl önceye götürdü beni!

Cahrles Darwin bilimsel devrimin önemli köşetaşı sayılan “Evrim Kuramı”nı henüz atmıştır ortaya. Ortam şimdikinden çok daha karanlık ve acımasızdır. Karanlık ve kalın kafalı karşıtlar tartışmayı beceremediklerinden aşağılama kolaycılığına sapmaktadırlar. Darwin’in yakın dostu Thomas Huxley bu zor zamanlarda evrim savunucusudur.

Piskopos Wilberforce ile girdiği tartışma unutulmazlar arasındaki yerini çoktan almıştır. Huxley’e bilimsel düzlemde yanıt veremeyen piskoposa düşen Huxley’i maymunla özdşeleştirmek ve böylelikle aşağılamak düşmüştür. Huxley’in yanıtı oldukça çarpıcıdır : “Sizin gibi bir kalın kafalının akrabası olacağıma, maymunların soyundan olmayı tercih ederim!” diyecek kadar da özgüvenlidir.

Habere konu iğrenç durum Huxley’in piskoposla olan diyaloğunu çağrıştırdı bana her nedense! Aradan geçen birbuçuk yüzyıla karşın kalın kafalılığın var gücüyle ayakta kalmayı sürdürmesi; bununla da yetinmeyip tiksinti verici boyutlara erişmiş olması şaşırtıcıdır. Şaşırtıcı olduğu kadar da korkutucu, ürkütücü, ürpertici ve tiksinti vericidir!

Aslına bakarsanız sayısız (olumsuz) sıfatla nitelenebilecek bu durum bugünün sözde uygar dünyasının utanç kaynağıdır! Soydaşımız insanın sergilediği kepazeliğin akrabamız maymunlar dünyasında bile söz konusu olamayacağını ileri sürsem çok mu iddialı bir saptama yapmış olurum? Hiç olmazsa bizden beter değillerdir!

Ceyhun BALCI, 03.02.2013

Posted in

“ÜRKÜ, ÜRPERTİ VE TİKSİNTİ…” için bir cevap

  1. Mahiye Morgül Avatar

    Bütün canlıların kaynağında ışık olduğunu kuvvetle tahmin ediyorum. Ne Darvin ne diğer ön kabul benim bu görüşümle örtüşmüyor. Şamani kültüre biraz yoğunlaştığımda bunu düşünmöeye başladım. Hatta, maddenin üç hali diye bildiğimiz katı-sıvı-gaz hali bile IŞIĞIN VARYASYONLARDIDIR. PLAZMA hali maddenin ilk halidir. Onun da yoğun ve saydam-geçirgen halleri var.
    İşte ATLAS (CERN) deneyi, ışıktan katı cisim elde etme deneyi idi… Lacivert bir nesne göründü ilkin. O renk göktaşı rengi ise eğer, antik bilimevlerinde de bunlar inceleniyordu. Afyon İMARET camisinin minaresinde lacivert-sarı helezon çiziyor, Samanyolu tasviridir; antik Gökbilimevi olduğunu söylüyor bize, Mimarlık öğretisi yapılıyordu orda. Mimarinin temeli geometridir, geometri Şaman-Yolu değil midir?
    Şamani kültür için din diyenler bu bilgiye/sırra ulaşamazlar, o sürekli bilimsel araştırma demektir.
    İnsanoğlu bu kutsal döngü içerisinde var olduysa, kainatın bir parçasıdır, kainat ışık evreni ise biz de ışığın devamıyız.
    İnsanoğlu zihinsel faaliyetini de bu ışıkla yapıyor ve o zihinsel enerji akışını kesen psikolojik slahlar üreten küresel cellatlar bebelere bu silahı ders kitapalrı içerisindeki kötü-bozuk resimler aracılığıyla gönderiyorlar.
    Biz nerden geldik diye tartışaduralım bebelerimiz 4. sınıfa geldiklerinde zihinsel kapanma nokrasına getirilmiş oluyorlar. Aklın ışığını açacak yolları bulmakta geç kalmayalım, bebelerimiz “güzel beyin ölümü” yaşayacak, böyle çökertilmiş beyinler başladı bile. Lütfen 2005 yılında bedava dağıtılan ders kitapalrını kullanan çocukların geldiği sınıflarda sonuçlarına bakınız.

    İnsanın/çocuğun zihnindeki ışığı kapatan ögeleri üreten Vamık Volkan ve Nihat Berker gibi itibarlı proflar ABD’nin nobel adaylarıdır. Biz hala Darvin’e evet mi hayır mı konuşuyoruz. Bu bana “türbana bak” tuzağı ile aynı görünüyor.

    sevgiyle
    Mahiye Morgül

Yorum bırakın