18 MART ÇEŞİTLEMESİ

 

Dalya demeye iki kala 18 Mart! Her ne kadar Çanakkale Savaşları 18 Mart’la anılsa da; gerçekte, deniz savaşları zaferinin günüdür! Asıl savaş ve trajedi izleyen süreçte yaşanmıştır. Deniz savaşıyla sonuç alamayacağını gören yayılmacı güçler karaya çıkmaya karar verdiğinde dünya tarihinin çok önemli trajedilerinden birisinin de fitilini ateşlemiş olduklarının ne kadar farkındaydılar?

 

“Yüz yıllık bir parantezi kapatıyoruz!” (T.C. Dışişleri Bakanı, Ahmet Davutoğlu)

 

Bu demektir ki Çanakkale’de toprağa düşen canlar (şu an geldiğimiz noktada) boşa gitmiştir. O zaman için Milli Mücadele’nin, Türkiye Cumhuriyeti ve Anadolu aydınlanmasının önsözü yazılmıştı Çanakkale’de!

 

Geçtiğimiz on yıl içinde Çanakkale’yi geçilmez yapan denizcilerimizin şu anda bulundukları yer mahpushane olduğuna göre parantez kapatma işinde epeyce yol alınmış olduğu ortadadır.

 

Bugünlerde ortaya konulan ama sahiplenilmesi konusunda ciddi sıkıntılar olduğu anlaşılan “açılım” olgusunu da bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Kapat parantez işaretinin konmasında İmralı’daki eli kanlı ile sıkı işbirliği artık saklanamaz noktaya erişmiş durumda.

 

Ülkemizi TC’den arındırmak erişilmesi hedeflenen son noktadır! Bu son noktaya ilişkin prova niteliğindeki gelişme ülkenin en eski bankası Ziraat’in TC’den arındırılmasıdır!

 

İzmir’in Talatpaşasındaki Ziraat şubesinden başlamışlar provaya! Ermeni Soykırımı yalanının yüzüncü yılına iki kala Ermeni terörüyle toprağa düşen Talatpaşa’nın adını taşıyan caddede yaşananlar kuşkusuz ilginç bir rastlantıdır! Ama, bu prova İzmir’in Mithatpaşasındaki Ziraat şubelerine yansıdığında durum çok daha ilginç bir hal almış olacaktır. Mithatpaşa 1876’daki ilk Türk Devrimi’nin başat kişisi olmasının yanı sıra Ziraat Bankası’nın da kurucusudur! Pek çok Türk aydın ve yurtseverinin başına gelen onun da yazgısı olmuştur. Ödülü II. Abdülhamit tarafından Taif’te öldürülmek olmuştur.

 

Türklerin Kanuni Esasi ile başlayan Anayasa serüveni bugün de olanca hızıyla sürüyor. Anayasa, bir toplumun ve devletin varlık senedi anlamına gelen bir belge olsa da; biz Türkler bu bağlamda bambaşka bir ilke daha imza atmanın öngünündeyiz. Yaşama geçirilmesi tasarlanan yeni Anayasa belki de tarihte ilk kez bir ulusun ve devletin yokluk belgesi olacak gibi görünmektedir.

 

Çeşitlemeyi sürdürelim! Bugün İzmir’de bir maç vardı! Göztepe-Karşıyaka arasında! Türkiye’de tüm zamanların seyirci rekoru iki takım arasında 1981’de oynanan maçta kırılmıştı. Atatürk Stadı’ndaki o maçı 60 bini biletli 80 bin kişi izlemişti. O gün bugündür bu rekor kırılamadığı gibi, yanına bile yaklaşılamadı.

 

Bugün akşam üzeri maça araç konvoyuyla giden Göztepelileri gördüm. Kuşkusuz renkler dışında benzer sahneler Karşıyaka’da da yaşanmıştır. Yüzlerce araçlık konvoyda her türden taşıt vardı! Ortak nokta trafik güvenliğinin hiçe sayılmış olmasıydı. Araçların kapıları ardına kadar açık, yolcular camlardan sarkmaktaydı! Hatta, araçların tavanlarında ve motor kapakları üzerinde “coşkuyla” ölmeye gider gibiydiler. Bir başka çarpıcı görüntü şerefe diyerek fondip yapan insan manzaralarıydı. Ellerindeki bıçak, şiş, döner bıçağı vb silahları saklama gereği duymaksızın göstere göstere böbürlenen insan müsveddeleri de cabası!

 

Bu kenti yönetenler nerede sorusunu sormak geldi içimden! Ama, bu densiz ve sınır tanımaz insan kalabalığının kentin valisinin oturduğu konutun önünden geçerek yol aldıklarını anımsayınca vazgeçtim.

 

İnsanımızın hangi yaşamsal sorunumuza bu denli gönülden ve kararlılıkla sahip çıktığını sormakta sakınca yok diye düşündüm! En iyisi sözü Neyzen Tevfik’e bırakmak :

 

TÜRK Milleti
Türk milleti gariptir
her bi lafı kaldırmaz
..bne dersin kızar da
s.k..sin aldırmaz

 

“Analar ağlamasın, akan kan dursun, barış gelsin!” sözleri ardına saklanarak bezirganlık yapanlara da Çanakkale Zaferi’nin yıldönümünde düşmanlarına söyledikleriyle Atatürk’ü anımsayalım:

 

 

“Bu memleketin topraklarında kanlarını döken Ingiliz, Fransız, Avustralyalı, Yeni Zelandalı, Hintli kahramanlar!
burada, dost bir vatanın toprağındasınız. Huzur ve sükun içinde uyuyunuz. Sizler, Mehmetçiklerle yanyana, koyun koyunasınız.
Uzak diyarlardan evlatlarını harbe gönderen analar! Gözyaşlarınızı dindiriniz. Evlatlarınız bizim bağrımızdadır.
Huzur içindedirler ve rahat uyuyacaklardır. Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra, artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.”

Mustafa Kemal

Kıssadan hisse : Şimdilerde “savaşa hayır!” budalalığına kurban gitmekte ise de “haklı savaş” denen bir olgu vardır! Evinizi, barkınızı, vatanınızı, yurdunuzu elinizden almak isteyenlere karşı savaşmaktan başka seçeneğiniz olabilir mi? “Haklı savaş”tan ya da başka deyişle  vatanınızdan vazgeçerek barışa erişemezsiniz. Haktan vazgeçerek varacağınız yer bozgun ve yıkımdır! Mustafa Kemal savaşın da, barışın da ustası olarak bugünümüze da ışık tutuyor!

 

Elbette anlayanlara…

 

Çanakkale’de kanını döken, canını veren tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun!

 

Ceyhun BALCI, 18.03.2013

 

Posted in

Yorum bırakın