HALK HAREKETİ VE ÖNDERLİK SORUNU
Başsız ve öndersiz bir halk hareketi Türkiye’yi sallamayı sürdürüyor. Hızlı çıkış, doruğa varış ve kaçınılmaz iniş! Tam da bu noktada hem enerji tutumu hem de mücadelenin farklı bir düzleme taşınma gerekliliği kendisini tüm yakıcılığıyla duyumsatmıyor mu?
Siyaset bu işin neresinde? Şimdilik başsızlık ve öndersizlik öğünç ve kıvanç öğesi olsa da; bu sonsuza dek böyle olmak zorunda mı?
Doğal olarak parlamentodaki partilere bakmalı! İktidar partisi 10 yıldır ilk kez korkuyla tanıştı. Etnikçi muhalefet görünümlü iktidar partisi BDP de en az iktidar partisi kadar korku ve telaş içinde. Zamanı mıydı der gibiler! Apo’nun buyruğuyla halk hareketine kama sokma hareketi şimdilik “ötekileşmiş” durumda. Ötekileşenler aynı zamanda ötekileştirenlerdir! Bu halk hareketi çeşitli renkler ve tınılar taşısa da temeli kırmızı-beyaz! Çok doğru ve birleştirici bir ortak payda.
MHP siyaseten az bulunacak bu fırsatı elinin tersiyle itiyor. Tepedeki aymazlık ve ilgisizlik tabnda tersi bir görünüme yol açıyor. Bir haftayı aşkın süredir İzmir’de MHP tabanının geçmişte taban tabana zıt olduğu eğilimlerle alanlarda olduğu gerçeğinin altı çizilmeye değer.
CHP’ye gelince! MHP gibi ilgisiz olmasa da halk hareketini yeterince anlayabilmiş gibi bir görüntü vermiyor. CHP tabanı da tüm varlığıyla alanları doldurup, coşkulu kalabalıklara güç veriyor. Tepe yönetimi ise olayın Gezi Parkı’nın çok ötesinde olduğunu fark etmiş bir yaklaşım içinde değil. “Özür dile! İktidar olmayı sürdür!” der gibi AKP’ye. Oysa, siyaset aritmetikten ibaret bir olgu değil. Yeri geldiğinde sergilenen doğru strateji ve uygun adım aritmetiği yerle bir etmeye yeter de artar! Bunun bir de onlar farkında olsalar diyesi geliyor insanın!
Bu halk hareketi önünde, sonunda bir siyasi önderliğe ve yönlendirmeye gereksinim duyacak. İktidar bir daha asla 31 Mayıs öncesindeki gibi davranamayacak! Ne açılım, ne Anayasa ne de Başkanlık söylemleri bundan böyle çok da gür sesle dillendirilemeyecek.
Buna karşılık, muhalefete düşen elini, kolunu bağlayıp beklemek mi olacak? Üretken ve çalışkan olmak varken edilgenlik ve miskinlik mi yeğlenecek?
Parlamento dışında olan İP ve demokratik kitle örgütleri olan ADD, ÇYDD, gençlik örgütü TGB ve çeşitli sendika ve meslek örgütleri güçleriyle orantısız bir etki yaratırken gücünü kullanması gerekenler beklemeyi sürdürecek mi?
Yerel seçimler için geri sayılırken bu edilgenlik sorgulanmalı! Bu seçimlerin genel seçimler öncesinde psikolojik kırılma noktası oluşturacağı açık! İktidarın hedefi yeniden iktidarsa, muhalefetinki de yeniden muhalefet midir? Yoksa…
İktidarı hedefleyen bir muhalefet sergilenmeli!
TBMM’deki muhalefetin önünde duran ilk görev bu halk hareketinin kristalize olacağı sert bir muhalefet sergilemek olmalı! Bu muhalefet öyle geniş boyutlu ve kaspamlı olmalı ki; seçim işbirlikleri bile hedeflenmeli!
Eşi az görülen bu halk hareketi yabana gitmemeli! Başsız ve öndersiz halk hareketi siyasetçiyi aymazlığa ve gamsızlığa itmemeli!
Ceyhun BALCI, 10.06.2013


Yorum bırakın