KONUK

Çeşme’de Cinayet

CEYHUN BALCI

 

Dinlence beldelerini uzun kıştan sonra bir kez daha görmek, oralardaki değişimi daha iyi fark etmeyi de sağlamış oluyor. Aylar sonra, Çeşme’yi görmek benzer bir olanağı yaratmış oldu.

Daha Çeşme’ye varmadan otoyol boyunca bir önceki yıla göre belirginleşen yapılaşma ve doğanın yok edilmesi yeterince moral bozucuydu. Adına otoyol denilen ama gerçekte doğanın bağrına saplanmış hançer olarak görülmesi gereken zararlının yol açtıkları ne yazık ki bitecek gibi değildir.

Çeşme’ye vardıktan sonra gördüklerimden sonra otoyolda tanıklık ettiklerimin hiç düzeyinde olduğunu anlamış oldum. Çeşme’yi bilenler kafalarında çok iyi canlandıracaklar, ama bilmeyenlerin de en az onlar kadar algılayacaklarını düşünüyorum. Şimdi roro limanı olan bölgenin doğu komşuluğunda yat limanı vardı(r). Geçen yaz başka birçok limanımız gibi buranın da satıldığı duyumunu almıştık. İngilizler geri kalır mı? Bu kez onlar satın almışlar bu çok değerli varlığı.

Geçtiğimiz yıllarda New York’un bilmem kaç limanından birini Çinli’ye vermeyen, Fransa’nın çok stratejik(!) yoğurt üreticisi Danone’yi bile parasıyla edinmek isteyenden esirgeyen bir anlayışın varlığını da anımsayalım.

Biz Türkler çok eli açık insanlar olmalıyız ki; Çeşme gibi bir dinlence beldesinin kentin orta yerinde konuşlu yat limanını İngilizler’e sunmaktan alamıyoruz kendimizi.

Bugün gördüğümüz manzara karşısında edinebildiğimiz bilgiye göre yat limanının yeni sahipleri zaman yitirmeksizin işe girişmişler. Bir tapınak yapmaktaymışlar. Yanlış anlatmış olmayayım, çağımızın tapınağı sayılan alışveriş merkezini de içeren bir yapılaşmayla değerlendirmeye başlamış akıllı İngiliz, eline geçirdiği fırsatı!

Tarihi Çeşme kalesinin biraz ilerisinde bir başka kalenin yapımına da benzetmek olanaklı bu iç acıtan yapılaşmayı. Tarihi olan kale, vaktiyle Çeşme’yi denizden gelen saldırganlardan korumayı amaçlamışken, yeni yapılmakta olan kale, benzerinin kamu malı olması gereken denizi (en azından seyirlik amaçla) kamudan çok iyi koruyacağı söylenebilir.

Geriye dönüşü olamayabilecek bu cinayet karşısındaki toplumsal suskunluğumuz, edilgenliğimiz ve yazgıcılığımız anlaşılır gibi midir?

Çeşme gibi eşsiz bir yurt köşesinin cinayete kurban gitmesi o güzelliğin geri gelmemecesine yitirilmiş olması çok önemlidir. Ama, bu olaydaki asıl önemli tehlike başka cinayetlere de izin verebilecek türden bir toplumsal algının oluşturulmuş olmasıdır.

Bu ortamın oluşumunu kolaylaştıran da toplumda her geçen gün belirginleşen değer yargıları aşınmasıdır. Düşünmesi bile korkunç ama gerçek böyle!

İnsanın haykırası geliyor! Ey çevreciler, yeşiller, sivil toplumcular, yurtseverler ve her kesimden yurttaşlar neredesiniz?

Yurdunuz, yaşam alanınız yağmalanır, sizlerin bırakınız yararlanımına görüşüne bile kapatılırken daha ne kadar süreyle sessiz kalmayı düşünüyorsunuz?

Harekete geçmeniz için başınıza daha nelerin gelmesi gerek?

Posted in

Yorum bırakın