ÇIPLAK AYAKLI MARATONCU
Sporla ve spor tarihiyle ilgilenenler anımsayacaklardır. İlk kez bir siyahın maraton kazanışını. 1960 Roma Olimpiyatları’nda ipi göğüsleyen Abebe Bikila (1932-1973) “çıplak ayaklı” oluşu ile de ilgi odağıdır. Bu başarısını bir sonraki olimpiyat olan Tokyo’da yineleyecektir.
Bir başka ilginçlik de Abebe Bikila’nın ülkesi Etiyopya’nın bayrağını sömürgecisi olan İtalya’da dalgalandırmış olmasıdır. Tıpkı, 1936’daki Berlin Olimpiyatları’nda “ırkçılık” kazanının kaynatılmaya başlandığı Hitler Almanya’sında onur kürsüsünün doruğuna tırmanan kara derili Jesse Owens’ın yaptığı gibi…
Abebe Bikila’ya dönersek; o günlerde çıplak ayaklı koşuculuğun özellikle koşanın yoksul Afrikalı oluşu da göz önüne alındığında yokluktan kaynaklandığı sanılabilir.
Oysa, gerçek farklıdır!
O çıplak ayaklı maraton öncesinde ünlü bir spor ayakkabı üreticisi olan Adidas (aynı zamanda olimpiyatın spor ayakkabısı destekçisidir) kullanması için Bikila’ya bir çift ayakkabı verir. Ayakkabıları deneyen Bikila rahat edemez. Ayakkabı kullanma olanağı bulunduğu halde “çıplak ayakla koşma”yı seçer. Çünkü, “çıplak ayakla” daha rahat koşmaktadır.
Çıplak ayaklı koşu utkuya taşır Bikila’yı…
O günün koşullarında ve bilgi düzeyiyle “çıplak ayakla koşmanın” sağlayabileceği avantajlardan habersiz olan Bikila yarış sonrasıda “çıplak ayakla” koşusunun nedenini şöyle açıklayacaktı :
“Dünyanın ülkem Etiyopya’nın daima kararlılık ve kahramanlıkla kazandığı gerçeğini bilmesini istedim!”
O günlerde pek de anlam verilemeyen bu davranış bugünlerde Nature dergisinde yayımlanan bir araştırmanın sonuçlarıyla anlam kazanmaya aday oldu denebilir.
Ekte çevirisine yer verilen bu yazıda da vurgulandığı gibi, “çıplak ayaklı koşuculuk” ayakkabılı koşuculuk ile karşılaştırıldığında özellikle maraton gibi uzun mesafelerde sporcuya biomekanik kazanç ve böylelikle kas-iskelet sakatlıklarından bağışıklık sağlamaktadır.
Artık anlaşılmıştır ki; ayakkabılı koşucularda kaçınılmaz olan bir dizi döngü orta ve uzun erimde kimi kas-iskelet rahatsızlıklarına eğilim yaratmaktadır.
İlk bakışta çok güç gibi görünen “çıplak ayaklı koşuculuk” artık gerçekte kolaylık sağlayan kazançlı bir seçenektir.
Ceyhun BALCI, 02.03.2010
ÇIPLAK AYAKLI KOŞUCUCULUK GERİ(mi) DÖNÜYOR
Nature, 28 January 2010, 463 : 433-434.
William L. Jungers
İki ayağı üzerinde yürümesi ve koşması insanı maymunlardan ayırt edici özelliğidir ve hominisin, uzun süredir hem insanı hem de uzak akrabalarımızı içeren kökenimizden ayrımında belirleyici uyumu olmuştur. İki ayak üzerideliği milyonlarca yıldır süregelmekte olan insan bu sürecin % 99’unda ayakkabısızdır.1 İnsan ayağının eşsiz ve özgün anatomisi de dünyanın belirli bölgelerinde hâlâ olağan bir durum olan çıplak ayaklılığın sonucudur. Dolayısı ile, Lieberman ve meslekdaşlarının bu konudaki biomekanik araştırmaları (bu sayının 531. sayfasında)3 insan evriminin değerlendirilmesine ilişkin göndermelerde bulunmaktadır. Bu yayın, ayrıca koşu ayakkabısı tasarımı ve spor hekimliğine ilişkin yararlı ve düşünmeye yöneltici potansiyeli ile de dikkat çekicidir. (Açıklama : Artık ne ayakkabıyla ne de çıplak ayakla koşmuyorum).
Ayakkabılı koşucuların çoğu yere ilk olarak topukları ile basarlar (Ayak Arkası Teması, AAT).Bu çalışmada gözlemlenenler3gibi deneyimli çıplak ayaklı koşucuların (koşullara bağlı olarak değişmekle birlikte) yere ilk basışları bazen AAT şeklindeyse de bu tür basışta yineleyici, aşırı şok kuvvetleri nedeniyle ortaya çıkabilen sakatlıklardan uzak durma adına bu tür basıştan kaçınırlar. Ayağın düz olarak (Ayak Önü teması, AÖT) daha önüne ya da lateraline basılması (Ayak Ortası Teması, AOT) bazılarınca ayak biomekaniği bakımından daha arzu edilen bir durum olarak görülmektedir. AÖT ve bazı AOTdurumlarında ayağın bası(nç) merkezi temas sırasında zorunlu olarak önden başlamakta ve öne hareket etmeden önce ayak parmaklarının zeminden kalkması öncesinde kestirmeden arkaya doğru yer değiştirmektedir. (Sprinterler ayakkabılı olsunlar ya da olmasınlar başka mekanik nedenlerle ayak önleri üzerinde koşarlar). Diğer farklılıklar arasında ise, AÖT ile koşan çıplak ayaklı koşucuların daha kısa adımlar atma eğiliminde oluşları ve daha iyi bir bacak ve ayak bileği uyumu sağlayacak düz (dikey) bir bacakla koşmaları sayılabilir (etki kuvveti karşısında vücut kütle merkezinin azaltılması için). Bu durum geçici kuvvetin köreltilmesine yarar ve daha az uyumsuzluk anlamına gelir (“daha rahat koşu”). Çoğu çağdaş koşu ayakkabısında yer alan ve rahatlık, dengelilik ve AAT’ındaki geçici kuvvetleri zayıflatmayı amaçlayan yükseltilmiş ve yastıklanmış topuk tasarımı bazı kas-iskelet sorunlarına yol açabilmektedir.
Lieberman ve arkadaşlarının bu çok yönlü çalışması3 ayak ve bacakla bire bir aynı boyutta “L biçimli çift sarka町eklindeki çarpışmalı modeli geliştirerek çıplak ayaklı koşunun temel biomekaniği konusundaki bilinenleri doğrulamakta ve geliştirmektedir. Daha sonra böyle bir sarkaç modeli aracılığıyla hareketli ya da hareketsiz bir ayak bileği varlığında zemin ile çarpışmada ne kadar enerji alış verişi içinde olunduğu da hesaplanmıştır. Ayrıca, karşılaştırmalı insan veritabanını da yalnızca laboratuar ortamındaki verilerle değil Afrika’daki geleneksel çıplak ayaklı koşucuları da inceleyerek geliştirmişlerdir (Şekil 1). AÖT (ve bazı AOT koşucularında) yapanlarda ayağın efektif kütlesinin azaldığını ve bir miktar geçişken enerjinin dönel enerjiye dönüştürüldüğünü belirlemişlerdir; baldır kasları topuk düşmesini önlemekte ve AÖT koşucuları hem Aşil tendonu hem de ayağın uzunlamasına kavisindeki elastik enerji birikiminin yarattığı önemli bir kazançlılığa sahip olmaktadırlar. Sonuç olarak, AÖT ve AOT koşucuları daha fazla baldır ve ayak kası gücüne gereksinim duyarlar ancak,bu özellikler çıplak ayaklı koşucuyu çok sert yüzeylerde bile rahatsız edici ve yaralama potansiyeline sahip geçici şoklardan korur.
Bu çalışmada varılan sonuçlar Bramble ve Lieberman’ın insan vücudunun Homo’nun 4 ortaya çıkışı ile başlayan dönüşümünde dayanıklı koşu(DKH) hipotezini tamamlayıcı ve güçlendirici niteliktedir. Çok eski australopitosen tipte iki ayak üzerindelik (bir Australopithecus aferensis olan Lucy’de görüldüğü gibi) oldukça eski bir özellik ve herhangi bir standarda göre büyük bir başarıdır. Ancak, bu iskelet tasarımı Pliocene/Pleistocene dönem bileşkesinde yaklaşık 2 milyon yıl önce belirmiştir. Daha uzun alt ekstremiteler ve daha kısa ayak parmakları bu yeni tasarımın parçalarıdır, ve eğer DKH doğruysa bu özelliklerin tam kavisli bir ayakla birlikte evrimi olasılıkla av kovalama için bir bütünün stratejik uyumsal bir parçası ile bağlantılıdır.5,6 Australopitosen çıplak ayağı topuk-parmak yürüyüşü için ve belki de kısa, patlayıcı sprintler için son derece uygundur.7 Bu noktada, Lucy’nin bir maratoncu olmadığı anımsanmalıdır.
Blogosfer ve tanınmış dergiler, daha doğal ve daha az yaralanmaya eğilim gösteren yönlerine övgüyle birlikte ve sıklıkla DKH’e ve ayakkabısız ayağın evrimsel üstünlüğünün çekiciliğine onay veren hararetli tartışmalarla dolup taşmaktadır. Diğer yandan da, koşu ayakkabısı üreticileri ve diğer ayakkabı tasarımcılarının da bu yeni çalışmayı göz önünde tuttuğu açıktır.3 Çıplak ayaklıymış gibi ayakkabı tasarımları, bugün için endüstrinin küçük bir bölümünü kapsamakla birlikte güncel olarak ilgi çekicidirler. Çoğu ayakkabılı koşucuda asla kas-iskelet sorunu oluşmasa da, mevcut veriler ayakkabılı koşucularda % 19-79 olguda sorun geliştiğini göstermektedir.9 Her ne kadar, özellikle ileri teknoloji ürünü ya da PKYYT (pronasyon kontrollü,yükseltilmiş yastıklanmış topuklu) tasarımlarının yaralanmaya yol açtıklarına ilişkin keskin kanıtlar bulunmamakla birlikte benim görüşüme göre bu tasarımların söz konusu yaralanmaları önlediklerine ilişkin de dişe dokunur bilgi yoktur.10,11 Sonuç olarak, ayakkabıların genel olarak bazı tipte süreğen ayak sorunlarına yol açtığına ilişkin güvenilir bulgular vardır.12,13
Düşüncelerin yerini gelişmiş verilerin alması ve anekdotların yerine de bilimsel açıklamalar ve denenebilir modeller oluşturulabilmesi için Lieberman ve arkadaşlarınınkine benzer daha başka çalışmalar yapılması gerekmektedir. Eğer gerekliyse koşucu ayağının giydirilmesi bakımından kanıta dayalı yaklaşımla birlikte özenle tasarlanmış biomedikal çalışmaya gereksinim olduğu ortadadır.
William L. Jungers
Anatomik Bilimler Bölümü,Stony Brook Üniversitesi Tıp Merkezi,
Stony Brook, New York 11794-8081, ABD
e-mail : William.jungers@stonybroosk.edu
- Trinkaus, E. J. Arch. Sci. 32, 1515-1526 (2005)
- Klenerman, L.&Wood B.A. The Human Foot : A Companion to Clinical Studies (Springer 2006)
- Lieberman, D.E. el al. Nature 463, 531-535 (2010)
- Bramble, D.M.&Lieberman, D.E. Nature 432 345-352 (2004)
- Rolian, C. Et al. J. Exp. Biol. 212, 713-721 (2009)
- Lieberman, D.E., Bramble, D.M,Raichlen, D.A.&Shea, J.J. in The First Humans (eds Grine, F.E., Fleagle, J.G.&Leakey, R.E.)77-98 (Springer 2009)
- Lee, S.S.M.&Piazza, S.J. J.Exp. Biol. 212,3700-3707(2009)
- McDougall,C. Born to Run : A Hidden Tribe,Superathletes and the Greatest Race the World Has Never Seen (Knopf 2009)
- Van Gent, R.N. et al. Br. J. Sports Med. 41,469-480 (2007).
- Rishards, C.E.,Magin, P.J.&Callister, R. Br. J Sports Med. 43, 159-162(2009)
- Kerrigan, D.C. et al. PM&R 1, 1058-1063(2009)
- Rao, U.B.&Joseph, B. J.Bone Joint Surg. 74B,525-527(1992)
- Zipfel, B.&Berger, L.R. The Foot 17,205-213(2007)



Yorum bırakın