Resim

GÖZ ÇIKARTMAK!

Özdeyişimiz vardır! “Kaş yaparken göz çıkartmak!” diye… İyilik amaçlanırken, felakete yol açmak bu özdeyişi özetler.

Berkin’in ardından iki can daha gitti. Kayıplarımız artık iki basamaklı sayılara erişti. Can ve göz çıkartmak sıradanlaştı. Göz çıkartmak denince hiç aklımdan çıkmayan bir tarih sayfası vardır.

XI. yüzyıl başında yaşanmıştır. Makedonya’da Çar Samuel’in ordusu Bizans İmparatoru Basileus’unki ile savaşır. Bir hükümdar için kötünün kötüsü bu savaşın sonunda yaşanmıştır. Savaşı yitirmekle kalmaz Çar Samuel. Basileus öyle bir öç alır ki; okuyanın tüylerini diken diken etmeye yeter! On beş bin tutsağın her yüz kişide tek göz bırakılacak şekilde gözleri çıkartılır. Abartılı olduğunu var saysak bile dehşet verici bir olay değil mi? Ortaçağ’da kalmış bu faciayı bugünün değer yargılarıyla irdelemek ürpertimizi katlamaktan başka anlam taşımaz. Oysa, çağın koşullarında bu gibi vahşi davranışlar sıradan olgulardır.

Gezi başkaldırısıyla birlikte onlarca kez belgelendiği gibi destan yazan ve rejimin biricik bekçisi olan polis ortaçağı aratmayan bir göz çıkartıcılığı sergilemektedir. Gaz kapsülleri ve keskin nişancılara taş çıkartan plastik mermili göz çıkartmalar bin yıl sonra vahşet yaşatmayı sürdürüyor.

Bilimsel ilerleme ve onun gündelik yaşama yansıyan ürünü teknoloji bir yanılsamaya yol açıyor. Bir tuşa basıp dünyalara erişen insanlık göz çıkartma ilkelliğinden sıyrılabilmiş değil. Tek fark gelişen teknolojiyle göz çıkartmanın uzaklardan ve edeni belirsiz şekilde gerçekleştirilmesi!

Bu gibi ilkellik örneklerinin sayısı arttıkça hangi ilerleme, hangi uygarlık diye sorasınız gelmiyor mu sizin de?

Ceyhun BALCI, 13.03.2014

Posted in

Yorum bırakın