UKRAYNA’DA
SAĞLIK REFORMU
Sağlık Reformu ya da bizdeki adıyla Sağlıkta Dönüşüm burada epeyce yol aldı. Tozpembe zamanlar geride kaldı. Acı ilaçlar içilmeye başlandı! Ancak, halk yine de memnun, ya da en azından memnuniyetsiz görünmüyor.
Sağlık Reformu başlığı altında bu kez çok uzağımızda olmayan Ukrayna’dan bir kesit paylaşmak yakın geçmişte yaşadıklarımızı anımsatması bakımından yararlı olabilir.
Bilindiği gibi Ukrayna, Sovyetler Birliği’nin dağılması sonrasında yüzünü batıya döndü. Bu durum, yüzünü dönmenin ötesine geçip de eşyanın doğasına aykırı bir duruma evrilince sorunlar yumağı oluşmuş oldu. Her ne kadar bir zamanlar bileşeni olduğu Sovyetler tarihe karışmış olsa da Ukrayna bulunduğu bölgeyi göz ardı etmemeliydi. Bugüne gelindiğinde bile Ukrayna’nın toplam dış ticareti içinde Bağımsız Devletler Topluluğu’nun payının % 35’lerde olduğu bilinirse durum daha iyi anlaşılmış olacaktır.
Bu gibi uzunca bir komünist geçmişe sahip ülkelerde yüzünüzü batıya dönmek sıradan bir eylem değil elbette. Tılsımlı sözcük reformla özdeşleşmiş olan batılılaşma ve batıyla bütünleşme pek çok alanda ve özellikle de sağlık ve eğitimde kazanımların yok olması anlamına geliyor. Geçmişte bireylerin ve toplumun sağlığıyla uğraşan sistem artık vatandaşların ödeme gücünü belirlemeye odaklanmış oluyor.
Ukrayna’da geçtiğimiz yılın son ayında sağlık bakanlığına Oleksandr Kvitashvili! adlı bir Gürcü atanmış. Bu atamanın üzerinden çok geçmeden bir başka renkli devrim ülkesi olan Gürcü kökenli yeni bakanın ezberleri bozacak uygulamaları kendisini göstermekte gecikmemiş.
Ukrayna yaklaşık 30 yıl önce insanlık tarihinin unutamayacağı bir nükleer felaket yaşamıştı. Çernobil santralının patlaması sonucu yaşanan facia Ukrayna’nın yanı sıra bölge ülkelerini de derinden etkileyen sağlık sorunlarına yol açmıştı. Böyle bir ortamda kanserin ülke sağlık ortamında önem kazanmasına da şaşırmamak gerekirdi.
Bu özel durumu da kapsayan koşullarda yapılanmış olan Ulusal Kanser Enstitüsü her nedense yeni bakanın öncelikle odaklandığı kurum olmuş.
Alanındaki deneyimiyle tanınan bu kurum 560 yatağı ve günde 400 hasta başvurusu olan önemli bir merkez. Yüzü aşkın araştırmacı ve 150’yi geçkin hekimin çalıştığı merkezde 1000’den fazla çalışan mevcutken % 30 oranında küçülmesi kararı alınıyor. Gerekçesi ise merkezin başında bulunan ve dünyaca da tanınan Dr Ihor Schlepotkin’in usulsüz harcamaları ve kamu kaynaklarının savurganca kullanımından sorumlu tutulması. Hiç kuşkusuz olmayacak bir şey değildir bu. Ama, alanının önde gelen kurumunun bu gerekçeyle küçültülmesi de bir o kadar ilginç bir karar olsa gerektir.
Son bir ilginç not! Parasal usulsüzlük suçlamasıyla merkezin başındaki görevinden uzaklaştırılan Schlepotkin’e ABD’de Georgetown Üniversitesi’nde iş veriliyor.
Hem yıkım, hem beyin göçü!
Benzer durum Türkiye’de Dr Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü’nde yaşanmıştı. Cumhuriyet’le yaşıt bu araştırma ve geliştirme kurumunun yok edilmesiyle Türkiye aşı üretemez duruma düşürülmüştü.
Ama, halk memnundu!
Böyle olunca da akan sular dururdu!
Ceyhun BALCI, 13.02.2015
Bu yazıya esin kaynağı olan makaleye bağlantıdan erişilebilir :
http://www.counterpunch.org/2015/02/12/ukrainian-healthcare-and-the-inept-reforms-of-new-ukrainian-westernizers/
Posted in YAZI-YORUM

Yorum bırakın