IMG_0573

MİLLİ ŞEHİTLER

Uydurulmuş değil yazıya başlık olan konu! 14 Ekim 1922’de düşman denize henüz dökülmüşken TBMM kararıyla verilmiş Milli Şehit unvanı! Cumhuriyet kurulmamışken bile değerbilirliğini böylelikle koymuş ortaya.

24 Nisan’ın 100. yıldönümünde soykırım tartışmaları hız kazanmış durumda. Kantarın topuzunu kaçıran kimilerine bakılırsa soyunu kuruttuğumuz Ermeni sayısı 2.5 milyon! Orhan Pamuk’a bile rahmet okutur değil mi?

Bu olayı köklerinden kopartıp farklı boyutlarda irdelemek önünde, sonunda hatalı bir sonuca varılması anlamına gelecektir.

Bir yanda sıcak denizlere inme derdindeki Rusya İmparatorluğu diğer yanda da ticaret yollarına egemen olmaya çalışan Britanya İmparatorluğu’nun Ermeni daha doğrusu Doğu Sorunu konusundaki rolleri unutulursa ağlaşma, bağrışma ve suçla(ş)ma kıskacına düşülmesi kaçınılmaz olur.

Hasta Adam Osmanlı’nın yıkılması kararı alınıp da, topraklarının paylaşılması sürecinde Balkan Bozgunu’ndan esinlenip toprak edinme derdine düşen Ermeniler imparatorluğun doğudaki zayıf halkasıydı. Emperyalizm zayıf halkayı saptamada da, yaratmada da olağanüstü hünerlidir. Her zaman, her yerde, her türlü etkinlik emperyalin kendi eliyle yürütülmez! İşbirlikçiye, güncel deyişle taşerona da gereksinim vardır! Ermeniler bu gereksinimi karşılamak için bire bir görüntü çizmiştir.

İki devlet savaşırken taraflardan birisinin içindeki bir topluluk kendi ülkesine yönelik ihanet içinde olursa ne olur? Ermenilerin başına gelen tam da bu durum kaynaklıdır. Ruslarla birleşip Osmanlı’yı vurma eğilimi Osmanlı topraklarındaki Ermenilerin yerlerinin değiştirilerek başka bir yere yerleştirilmelerini zorunlu kılar. Her ne kadar Osmanlı gerekli önlemleri alıp, bu işi bir düzen içinde yapmaya niyetlense de zamana özgü koşullar karşılıklı kırıma engel olamaz.

Bu gibi olayların hesabının sorulması bahanesiyle işgal İstanbul’unda işgalcilerin güdümünde sözde mahkemeler kurulmuş ve günah keçisi olarak belirlenenler yargılama kisvesi ardında darağcına gönderilmiştir. Çok daha ilginç olan darağacına gönderilenlerin daha önce yargılanıp aklanmış olmalarıdır. Hukukun bir kişi aynı gerekçeyle iki kez yargılanamaz temel ilkesine aykırıdır yapılan ikinci yargılama. Buradan da bellidir ki; birileri bu sonucu önceden belirlemiş ve sonuca uygun kılıf oluşturulmuştur.

Tam da bu noktada, düzmece mahkemeler, duyuma dayanan yalan tanıklıklar ve aceleyle alınan idam kararları bugünlerde yaşadığımız benzer mahkeme facialarını anımsatmış olmalıdır. Gizli/yalancı tanıklar, mahkeme sırasında uyuklayan savcılar/yargıçlar, gerçeklere dayanmayan acımasız kararlar ve bütün bunların sonunda onurlu konumlarından edilen askerler7vatanseverler. Ders alınmayınca, 100 yıl önce yapılanlar unutulunca bugün yaşananlara şaşırmak olası mı?

Üç günah keçisi Ermeni Tehciri sürecinin kurbanları olacaktır. Üçünün ortak özelliği vatansever, başı dik, onurlu ve namuslu insanlar olmalarıdır.

Aralarında en tanınmış olanı Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey! Bir şafak vakti ansızın idam edilen Kemal Bey’in yaşadıkları trajediden de ötedir! İdamdan hemen sonra oğlunu ziyaret için oradan geçmekte olan babasının oğlunu darağacında sallanırken görmesini kafanızda canlandırabilir misiniz? Kemal Bey, buna karşın vatan sağolsun diyebilecek, evlatlarını millete emanet ederek veda etme soyluluğunu gösterecek denli onurlu bir insandır!

KemalBey-Denkmal-1KemalBey-Maertyr-1

Adana Ceyhan’daki Kemal Bey Anıtı. Milli Şehit yazısı silinmeden önce!

Kemal Bey (1885-1919)

Kemal Bey’in darağacındaki son sözleri!

“Sevgili vatandaşlarım. Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer buna adalet diyorlarsa hahrolsun böyle adalet.
Benim sevgili kardeşlerim. Çocuklarımı asil Türk milletine emanet ediyorum. Bu kahraman millet elbette onlara bakacaktır. Allah vatan ve milletimize zeval vermesin. Amin!…
Borcum var, servetim yok!
Üç çocuğumu millet uğruna yetim bırakıyorum. Yaşasın millet!”

Kemal Bey’in cenazesini Tıbbiyeliler öncülüğünde vatanseverler kaldırır. Uğurlanışı büyük bir başkaldırı eylemine sahne olur! Gidişi bile umut tohumlarının ekilmesine vesile olmuştur.

Mezar taşına yazılacağı da vasiyet etmeyi unutmamıştır!

“Millet ve memleket uğruna şehit olan
Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey!
Ruhuna El Fatiha!”

Kemal Bey kadar tanınmayan diğer iki kahramanımızdan ilki Bayburt Kaymakamı Nusret Bey’dir. O zamanın özel yetkili Nemrut Mustafa Paşa divanı İngiliz güdümlü bir sözde hukuk kurumu olarak onu da 10 Nisan 1919’da aldı aramızdan.

NUSRET_BEY_BELGE_10

Nusret Bey (1876-1919)

Eşine mektubu!

“Hayriye,
Vazifei resmiyemi şimdiye kadar sadıkane ve müstakimane bir suretle ifa eylediğim gibi şu Ermeni işinde de vazifei insaniyetimi elimden geldiği kadar bihakkın ifa ettim.
Binaenalyh bana isnat edilen bütün cürümlerin hepsinden uzaktayım. Fakat ihtiras ve garaz işte beni mahkum eyledi. Beni mahvettiler. Aciz kalan ailem, biçare üç çocuk ve seni de mahvettiler. Allah intikamımı alsın! Masumiyetim bilahare anlaşılacaktır. Fakat heyhat… Mustafa Paşa garazkar, Cemal Paşa ha keza! İşte iki şahıs ki, bir ailenin mahvına sebep oldular. İsnat olunan suçların hiç birinin faili değilim. Şehadet eden zevat içinde yalnızca fırka kumandan vekili doğru söyledi, öbürleri hayır! Çocuklarım sana emanet! Terbiyelerine itina et! Fakir ve açsınız! Allah muininiz olsun! Elveda! Nusret!”

Diyarbakır Valisi Dr Reşit Bey başına gelecekleri sezdiği için çadır mahkemesinde figüran olmamak için kaçak yaşar bir süre. Yakalanacağını anladığı anda vasiyetini bırakarak, kafasına dayadığı tabancanın tetiğini çekmekte bir an bile ikileme düşmeyen bir başka dev adam olarak aldı tarihteki yerini.

seydiogullari_1426275285145

Dr Reşit Bey (1873-1919)

Dr Reşit Bey’in canına kıymadan önce ailesine yazdığı mektup!

“Pek sevgili refikam ve çocuklarım,
Firarımdan dolayı polis müdürü ve muhafız paşa olanca güçleriyle beni arıyorlar. Ermeni tazıları da bunlara iltihak etmişmiş. Gayretsiz ve hissiz bazı dostlarımın ihmali planlarımı sekteye uğrattı. Utanmadan teslim olmaklığımı istiyorlar. Neticeyi karanlık görüyorum. Yakalanıp hükümetin oyuncağı ve düşmanlarımın eğlencesi olmamak için son dakikada intihar etmek fikrindeyim. Rövolverim bir dakika yanımdan ayrılmıyor ve hazırdır. Hayatımın bence hiç bir kıymeti kalmadı. Bir müsait vakitte milletime son vazifemi yapar ve hayatımın bakiyesini size hasr ve tahsis ederdim ümidiyle yaşamak isterdim. Ne çare, her istenilen olmadı. Sizi milletim için ihmal ettim. İstikbalinizi düşünemedim. Herkes beni Ermeni malıyla zenginleşmiş biliyor. Halbuki sizi temini maişetten aciz bırakıyorum. Bu da talihin bir cilvesi…”

Her üç kahramanımızın da ortak özelliği vatansever olmalarıydı! Bir başka ortak noktaları bu soylu duruşlarının işgalcileri korkutmuş olmasıydı. Onlar var oldukça Osmanlı’yı paylaşamayacaklarını düşünenler için son derece doğru hedeflerdi.

Milli şehitlerin yürek parçalayan öyküsüne değinmeye çalıştım.

Milli Şehitler’in anıldığı bu etkinlikte iyi ki buradayım dedi salondaki izleyicilerin her biri!

IMG_0612

Boğazlıyan Kaymakamı Milli Şehit Kemal Bey’in torunu Yalçın GÜRENCİ (ortada) bu anlamlı etkinliğin onur konuğuydu

Ceyhun Balcı, 15.04.2015

Posted in

Yorum bırakın