İki haftadır Dünya Kupası’yla yatıp kalkıyoruz. Seçim kaynaklı kısa bir yoğunlaşma kaybından sonra önümüzdeki ayın ortasına dek 4 yılda bir yapılan bu spor düzenlemesi gündemimizin ilk sıralarında olmayı sürdürecek.

Başta hanımefendiler olmak üzere pek çok kişi yakınsa da bu durumdan güncel deyişle yapacak bir şey yok. Günlerin hızlıca akmasını dilemekten başka!

Dünya Kupası’yla tanışmam 1970’te henüz 9 yaşındayken oldu. Meksika’da yapılan o düzenlemedeki maçları radyodan bile dinlediğimi anımsamıyorum saat farkı nedeniyle.

mexico 70

Ancak, yine radyoda bu önemli spor olayıyla ilgili izlenceler yapıldığını anımsıyorum. Ve elbette bir de gazetelerden izlenmekteydi o yıllarda bu gibi düzenlemeler.
1974’te Almanya’daki kupa TV ile tanışmamızın da başlangıcıdır. Yayımlanan tüm maçları izlediğimi anımsıyorum. Evimize ilk giren TV’nin markası ITT Schaub Lorenz’di. Alman üreticinin Şili’de Allende’yi deviren darbede önemli pay sahibi olduğunu öğrenmem için yılların geçmesi gerekecekti. Bir de futbol balesi iz bırakmış belleğimde. Bir önceki kupanın şampiyonu Brezilya bu kupada başarılı olamayınca (oysa 4. olmuştu) teknik direktör Zagalo öfkeli taraftarların tepkisinden korkmuş ve saklanmayı yeğlemişti gazetelerin yazdığınca.

images

 

dogan-1

1974 Dünya Kupası’nda milli takımımız olmasa da efsane hakemlerimizden Doğan Babacan ülkemizi başarıyla temsil etti. Batı Almanya-Şili maçında Şilili Caszely’e gösterdiği kırımızı kartı yansıtan görsel kültler arasındaki yerini almıştır.

 

Spor ve onların içinde futbol öteden beri siyasetin koçbaşı olmuştur. Buna en belirgin örnek Arjantin’de düzenlenen 1978 kupasıdır. O yıllarda olanca zorbalığıyla kendisini gösteren cunta işkenceleriyle, ortadan kaybettiği kimselerle anılırken 1978 Dünya Kupası cuntanın imaj yenileme aracına dönüşmüştür. Bunun için vazgeçilmez gereklilik olan şampiyonluk uğruna şike bile yapılmış ve komşu Peru’nun Arjantin’den 6 gol yemesi sağlanmıştır. Böylelikle ilerleyen yıllarda sonlanacak olsa da faşizm zaman kazanabilmiştir. Arjantin bu hayırsız işlevinin yanı sıra tüm dünyada birahane kültürünü ateşlemesiyle de bir başka açıdan itici güç oldu. Hatta, dev bir bardaklarının adı o gün bugündür Arjantin adını taşır oldu.

Bizim için Dünya Kupası’na katılım fırsatı doğsa da parasal olanaksızlık buna engel olmuş ve kupada boy göstermek için 1954’ü beklememiz gerekmiştir.

maglia_turchia
turkey_shirt
maillot_turquie
camiseta_turquia
turkei_trikot
Dünya Kupası rekabeti başından bu yana Avrupa-Latin Amerika arasında gerçekleşmiştir. Güney Amerika’nın butik ülkesi Uruguay ilk şampiyonadan bu yana kupanın önde gelenlerinden olmuştur. Hatta, Brezilya’daki 1950 finalinde tüm zamanların en büyük stadyumu Maracana’da Brezilya’yı dize getiren Uruguay 200 bin Brezilyalıyı susturmasıyla da haklı bir ün kazanmıştır.

1280px-Flag_of_Brazil.svg

Brezilya bayrağında yer alan “DÜZEN VE İLERLEME” sözlerinin Brezilya için futbolda fazlasıyla karşılık bulduğundan kuşku duyulamaz!

Kupaya en çok uzanan Brezilya ilginç bir biçimde kendi evindeki düzenlemelerde (1950 ve 2014) kupayı alma başarısı gösterememiştir. 1950’de Uruguay’ın yarattığı düş kırıklığı bir önceki kupada farklı Almanya yenilgisiyle bir kez daha karabasan yaşatmıştır sambacılara.

brasil

 


Kupaya ikinci en çok sahip olan ülke Almanya 4 kez yaşamıştır bu sevinci. Bir önceki kupanın sahibi şu günlerdeki kupanın dışında kalarak sürprizin belki de en büyüğünü yaşatmıştır futbolseverlere. Şampiyonluk sayısını dörtleyen bir başka ülke de İtalya’dır. İlginç şekilde bu kupada elenmek bir yana başından bu yana yoktur.
PTT geleneğini sürdürerek her Dünya Kupası’nda anma pulları bastırıp meraklıların ilgisine sunuyor. Kupayı yerinde izleyemeyenler için geçtiğimiz yıllarda Paşabahçe’nin de cam anı eşyası ürettiğini anımsıyorum. Şimdilerde bu gelenek sürüyor mu bilemesem de!

Ortalama seyirci rekorunun ayaktopunun hiç de başat spor olmadığı ABD’deki kupada kırılmış olması bir başka ilginç not olsa gerektir. (Maç başına 68 bin)
Futbol son çeyrek yüzyılda artan hızla yalnız spor olmaktan çıktı. Doksanlı yıllarda futbol çevresinde dönen paranın 225 milyar dolar olduğu düşünülürse günümüzde bu paranın trilyon dolarları çoktan geçtiğini öngörebiliriz. Buna koşut olarak futbol giderek kirlenen, saflığı ve temizliği sorgulanan bir alana dönüştü.

Şu anda yapılmakta olan Rusya Dünya Kupası’nı TV aracılığıyla izleyenlerin sayısı 4 milyar eşiğini zorlamaya başladı. İzleyen çokluğu endüstriyi alana daha çok çekerken günümüzde dünya futbolunun tepe yöneticilerinin adlarının anıldığı sayısız skandal ve yolsuzluk haberi her geçen gün kanıksanır olmaktadır.

5a1fb591d3806c094c673779
Bu alandaki iştahın daha fazla kabartılması da söz konusudur. Örneğin, 2026’dan başlayarak kupanın 48 takımın katılımıyla düzenlenmesi söz konusudur. Bu sayısal değerin anlamı kabaca her 4 ülkeden birisinin kupada boy gösterecek olmasıyla açıklanabilir.
Dünya Kupası v-bugüne dek yalnızca bir kez Asya ve bir kez de Afrika’ya konuk olurken deyim yerindeyse Avrupa-Amerika arasında mekik dokumuş. Rusya’nın evsahipliğinde düzenlenen son kupanın günümüzün yükselen değeri olan bir Avrasya işi olduğunu söylemekte hiç sakınca yok.

2002.jpg

Fotoğraftakilerden birisi kaçak birisi de çiçeği burnunda meilletvekilidir. Epeyce politize bir kadro olduğu söylenebilir.

2002 Dünya Kupası’ndaki üçüncülüğümüzün yanı sıra ele geçirdiğimiz bir diğer unvan Dünya Kupaları tarihinin en hızlı golüdür.

FASTEST GOAL İN WORLD CUP

Rusya’daki maçlara yansıyan bir başka önemli ayrıntı futbolun her geçen gün daha fazla fiziksel güçle oynanır olması, takım oyunun daha çok öne çıkması ve ülkeler arası farkların (en azından turnuva maçlarında) giderek silinmesi olarak özetlenebilir. Bu durumun kişiselliği öne çıkartan, göze daha seslenen estetik zenginliğiyle kendini gösteren Latin Amerika futbolunun kan kaybı anlamına geldiği de özellikle sonuçlara yansımalardan daha iyi fark edilmektedir.

Nostaljiyle başlayan günümüzdeki olumsuzluklarla sonlanan yazıya karşın futbola ilgimin azalmadığını söyleyebiliyorum. Bireyleri olumsuzluklar aracılığıyla futboldan uzaklaştırabilecek öğe çokluğuna karşın ilginin artması da ilginç bir başka nottur. Takım sayısını artırmanın ilgiyi diri tutmada önemli bir etken olduğuna da kuşku yok.

Antiemperyalist tutumuyla tanınan Uruguaylı yazar Eduardo Galeano’nun “Gölgede ve Güneşte Futbol”u tam da bugünlerde okunmak için yazılmış gibi…

galeano1

Son sözler bu yazıda Pele, Maradona, Messi,  Ronaldo yoktu diyenleredir! Onları da bu işi bilenler yazsın diyerek sıyrılmak en iyisidir benim için!

messi-pele-ronaldo-maradona-greatest-ever_3279018

 Geçmişe özlemle başladım futbol politikle bitirdim…

 

 

Posted in

Yorum bırakın