Bu kadar derdin arasında bu da sorun mu diyenler çıkabilir.

Bir yandan da yaşam sürüyor.

Dil de tıpkı canlılar gibi yaşayan bir olgu!

Dil Devrimi’nin 82. Yılında bunları da konuşmayı sürdüreceğiz.

Covid-19 küresel salgını eskide kalmış olması gereken bir sözcüğü yeniden gündeme taşıdı. Dilimize yapıştı desek de olur.

Hasta sayısını yansıtmak için vak’a sözcüğü hemen herkesçe kullanılıyor. Sağcı, solcu, orta yolcu, ilerici, gerici tanımaksızın her ağızda bu sözcük var.

Her ne kadar günlük yazımda kesme imi kullanılmasa da özgün yazımında kesme imi vardır vak’a sözcüğünün. Bu da farklı bir söyleyiş gerektirir. Anadili Arapça olan birisi için bu sorun yaratmaz. Ama, Türkçe konuşanlar için bu sözcüğü söylemek bile başlı başına derttir. Olduğu gibi okuyan mı sondaki a’yı uzatan mı ararsınız? Sayısız söyleyiş söz konusudur.

Dil Devrimi’ne ve dolayısı ile kendimize saygının gereği Türkçe konuşmaktır.

Sözde değil özde elbette!

Olgu gibi güzelim bir sözcük varken Covid-19 hastalarından söz ederken bize yabancı, dilimizin bile zor döndüğü vak’a sözcüğünü kullanarak bir yandan dilimize saygısızlık yaparken diğer yandan da işimizi zorlaştırmış olmuyor muyuz?

Bu nedenle vak’a diyen dili, yazan eli eşek arısı soksun!

Ceyhun Balcı

05.04.2020

Posted in

Yorum bırakın