Uzun zamandır varlığı bilinen korona virüs biz insanları hastalandırıp öldürmeye başlayınca ilgimizi çekti. Yarasa, yılan, pangolin derken komplo kuramlarının sayısız çeşidi dile getirildi.

Bu arada, virüsün kendi sağkalımı için gerçekleştirdiği evrimin biz insanların zararına sonuçlar yarattığına tanık olduk.

Üç ayı aşkın süredir bir yandan virüsle savaşan insanlık diğer yandan savaştığı nanometrik protein sarmalını tanımaya çalışıyor.

Aşı ve etkili ilâç dışında umarın yokluğunu yinelemekte yarar var. Buna karşılık virüsü ortadan kaldırmasa da kitlesel etkinliğini yavaşlatmak ve dolayısı ile sağlık sisteminin işlerliğini ayakta tutmak çok önemli. Bu nedenle de evde kalmak, toplumsal yaşama olabildiğince ara vermek bugünün önde gelen gerekliliği.

Çin’de başlayan salgın sıfır noktasında denetim altına alındı. Çin’in sert ve hoşgörüsüz önlemleri başlangıçta bu işi ciddiye almayanların tepkilerine yol açsa da bir başarı öyküsünün yazılmasında etkili oldu. Diğer doğu Asya ülkelerinin de bu bağlamda başarılı olduklarını söylemek olası.

Virüs batı Asya’ya ulaştığında İran örneğinden yola çıkarak insanlığın sarsıntı yaşamaya başladığı görüldü. Orası İran, biz Avrupa ve ABD’yiz böbürlenmelerinin de çok geçmeden yerle bir olduğunu korku filmi izler gibi izlemeye başladık.

Böylelikle ezberler de bozuldu! Küçücük organizma doğru bildiğimiz yanlışları suratımıza vurdu.

Covid-19’un ülkemizde geç etki göstermeye başlaması şarlatanlara alan açtı. Türk genleri Covid-19’a dirençli diyebilen ya da kelle-paça reçeteleri yazmayı sürdürmekte sakınca görmeyen akıl ve bilimdışılık şu günlerde ortalıkta görünmez oldu. Bizim başaramadığımızı virüs başardı! Şarlatanların toplumsal önderliğine son verdi.

Diğer yandan, İtalya virüsün pençesine düşen ilk ülke oldu. Pençesine düşmek ne söz! Zavallı durumuna düşen bir İtalya gerçeği serildi gözlerimizin önüne. Oysa, salgının ilk haftalarında Kuzey İtalya’da Çinli turistlerin saldırıya varan yakışıksız davranışlarla karşılaştıkları haberleştirilmişti. İtalya İnsani Gelişmişlik’te dünya 29.su, kişi başına sağlık harcamasında da 3.400 USD ile hatırı sayılır konumdaydı.

Çok geçmeden İspanya ağlatısı sahne aldı. İnsani Gelişmişlik’te 25., sağlık harcamasında kişi başına 3.200 USD harcayan İspanya’da hastane koridorlarının bile dolu olduğu, yaşlı bakımevlerinde doktor yüzü görmeden yaşamını yitirenlerin olduğu öğrenildi.

İnsani Gelişmişlik’te 26., kişi başı sağlık harcamasında 4.600 USD ile hem İspanya hem de İtalya’dan uzak ara önde Fransa’nın da Covid-19’la baş etme savaşında başarılı olamayanlar listesine eklendiğini gördük.

Bir de şaşkınlık ve iş bilmezlik örneği vardı Avrupa’da. İngiltere! Sürü bağışıklığı hedefiyle yola çıkan üzerinde güneş batmayan imparatorluğun amiral gemisinin ayağı başbakanı, prensi ve başka yetkilileri hastalanınca suya erdi. İnsani Gelişmişlik’te 15. olan İngiltere kişi başına 4.000 USD’yi aşan sağlık harcamasıyla üstlerde yer alan ülkeydi.

Avrupa’da pek çok ülke çok da kötü durumda değil belki. Ama, Almanya’nın özellikle başarılı görünen büyük ülke olduğunu söylemekte yarar var. Almanya İnsani Gelişmişlik’te ilk sırayı zorlarken, kişi başına sağlık harcaması 5.500 USD düzeyindedir.

Küresel salgını başından bu yana ciddiye almak yerine Çin’i suçlamayı aşağılamaya vardıran dünyanın bir numaralı gücü ABD hakkında saatlerce konuşulsa, sayfalarca yazılsa yeridir. İnsani Gelişmişlik’te 15. olan dünyanın en çok bilimsel üretim yapan bir numarası kişi başına sağlık harcamasında da 10.000 USD eşiğini aşmış tek ülke olarak uzak ara öndedir. Bu yazının yazıldığı sıralarda günlük can kaybı dört basamaklı sayılarla bildirilmekteydi.

Çin, Almanya, Güney Kore, Japonya ve elbette Küba nasıl başarılı oldu sorusunu yanıtlamaya geldi sıra.

Kamuculuk/devletçilik, disiplin ve koruyuculuk bu başarı öyküsünü tanımlamak için seçilebilecek anahtar sözcüklerden bir kaçıdır.

Birkaç ay önce Çinlileri aşağılayan İtalya’nın yardımına Kübalılarla birlikte yine Çinliler koştu. Yanı başındaki Avrupa’ya ve dolayısı ile önemli parçası olduğu AB’ye ise şu günlerde düşen özür dilemek oldu.

Yardıma koşmada ön alan Küba’nın adına insani gelişmişlik listesinde rastlamak bile neredeyse olanaksızdır. On bir milyon nüfuslu İngiltere büyüklüğündeki bu ada ülkesinin kişi başı sağlık harcaması yardımına koştuklarının epeyce altındadır. 2000 USD’yi biraz geçkindir.

Ülkemize gelince!

İnsani Gelişmişlik’te kabaca 50. sıralarda olan Türkiye’nin kişi başı sağlık harcaması 1000 USD’nin biraz üzerindedir. Ülkemizi yönetenlerin kuşkularımızı besleyen davranışlarının olduğu da bir gerçek. Ancak, her şeye karşın en azından şu ana dek Türkiye’nin Covid-19’la savaşta dünyanın gelişmişlikte ve sağlık harcamasında önlerde yer alan ülkelerin durumuna düşmemiş olduğu ortadadır.

Bu gelişmelerden çıkartmamız gereken sonuca gelince!

İnsani Gelişmişlik, kişi başına düşen gelir ve kişi başına yapılan sağlık harcaması gibi ölçütler ülkelerin gelişmişlik sıralamasında kullanılıyor.

Sağlığa çok para harcamak da başka bir alana savurganca yatırım yapmaktan farksız bir yanlış!

Son yıllarda yalnızca ülkemizde değil dünyada da nitelik yerini niceliğe bıraktı. Başka deyişle sağlık temel bir insanlık hakkı ve gereksinimi olmaktan çıkartılarak kazanç aracına dönüştürüldü. Durum böyle olunca toplumları korumak ticari kurumlara para kazandıran bir olgu olmaktan çıktı. Önce hasta et, sonra tedavi edersin anlayışı adım adım ortama egemen oldu.

Sonuç : İtalya, İspanya, Fransa, İngiltere ve A.B.D.! Bunca yılın yanlışı bedel ödetiyor! Üstelik bu bedel canla ödeniyor! Maskeye, tuluma, gözlüğe muhtaç duruma düşmek başka nasıl açıklanabilir?

Bu süreçte emperyal haydutluk olaylarına da tanıklık ettik! Fransa, A.B.D., Çekya ve başka ülkelerin el koyma gösterileri de ibretlik iz bıraktı hazırlıksız dünyada.

Bir ülke vatandaşını bulaşıcı bir hastalıktan korumada umarsızlığa sürükleniyorsa sayıların ve bu sayılara dayalı gelişmişlik düzeylerinin ne önemi olabilir?

Korona ÖNCESİ-SONRASI diye tanımlanacak bir çağ değişikliğine yol açacak gibi görünüyor. Gandi’nin “Basit yaşa, başkaları da yaşayabilsin!” sözünü yaşama geçirmek bir zorunluluk olarak algılanmalı.

Biz koronayı öğrenirken, korona da bize öğretiyor.

Öğrenmenin ve öğretmenin hiç sonu gelmeyen bir süreç olduğunun bir kez daha farkına vararak….

Korona’ya insanlık ve doğa adına teşekkürler…

Ceyhun Balcı

18.04.2020

Posted in

Yorum bırakın