Toplumun hemen her konuda ortadan ikiye bölünme başarısı gösterebildiği ülkemizde mayın tarlasına koşar adım girdiğimin farkındayım. Toplumsal yarılmanın belirginleştiği bir diğer konudur sokaklarımızda dolaşan başı boş hayvanlar.
Kendilerini “hayvansever” olarak tanımlayan ve kendileri gibi düşünmeyenleri hayvansevmezlikle yaftalayanlara bakılırsa sokak hayvanlarının denetlenmesi, yol açtıkları sorunların giderilmesi ya da başka benzeri girişimler doğrudan hayvansevmezliktir.
Bu satırların yazarı olarak kent içinde olabildiğince yürürüm. İki ay kadar önce evime birkaç yüz metre uzaklıkta bir sokak köpeğince ısırıldım. Neyse ki, dişleri pantolonumu aşamadı da aşılanmam gerekmedi. O gün bu gündür o ayvanın bulunduğu kaldırımdan geçemez oldum. Sözünü ettiğim yer İzmir Valiliği’ne, başka deyişle Konak meydanına 750 metre uzaklıkta. Kentin ıssız bir köşesi değil.
Konuyla ilgili olarak büyükşehir belediyesine telefonla ulaştım. Durumu anlatmaya başladığımda karşımdaki kişi araya girdi. İlgili yasayı anımsatarak söz konusu hayvanla ilgili yapılacak bir şey olmadığını incelikle ifade etti. Konuşma da bitmiş oldu.
Kimi hayvanseverler “köpek uzmanı” sıfatıyla sıkça şöyle sözler paylaşırlar türlü ortamlarda. “Bir sokak köpeği saldırmaz. Birisi, başka deyişle bir iki ayaklı kim bilir ne yapmıştır da köpeği kışkırtmıştır.”
Oysa, bilimsel gerçekler bu düşünceyi desteklemekten uzaktır. Köpekler kurt atalarından kalıt özellikleri gereğince sosyal varlıklardır. Biz insanlar kadar olmasa da köpekler sosyal hayvanlardır. Yine bu özellikleri gereğince bir araya gelirler, topluluklar oluştururlar ve hatta çeteleşirler. Elbette bütün bunları insanlara ya da başka canlılara kötülük olsun diye yapmazlar. Evrimin doğal sonucu olan “yaşama tutunma” özellikleri gereğidir bu davranışları. Köpeklerin saldırgan davranışlarının günün zamanına, mevsime, açlık durumuna ve ortamdaki ıssızlığa göre de değiştiği bilinen gerçektir.

Özellikle büyük yerleşimlerde yaşanan hemen tüm sorunların belediye yönetimlerine bağlanması (kötü) bir alışkanlığa dönüşmüştür. Köpekler başta olmak üzere sokak hayvanları sorununda da da başat sorumlunun belediyeler olduğu düşünülür. Doğruluk payı olsa da eksiktir bu düşünce.
Merkezi yönetimin ve onun buyruğu altındaki yasamanın rolü göz ardı edilir çoğunlukla. Yasal düzenlemenin güncellenmemiş olması ve bu durum karşısında yerel yönetimin kılını kıpırdatmaması sokak hayvanları sorununun özetidir bir bakıma.
Köpekler başta olmak üzere başıboş sokak hayvanları her şeyden önce toplum sağlığı sorununun parçasıdır. Hayvanlardan insanlara geçebilen hastalıklar (zoonozlar) için çıkartılmış açık çağrıdır onların denetimsiz varlığı ve dolaşımı. Kuduz olgusuna rastlanmıyor oluşu yanıltmasın. Özellikle, paraziter hastalıklar önemli bir halk sağlığı sorunu olarak var olmayı sürdürmektedir. Kuduzdan farkları haber değeri taşımıyor oluşlarından öte değildir.
Diğer yandan, aç kalan ve karnını doyurmak için her şeyi yapabilen sokak hayvanları çöplerin altını üstüne getiren iki ayaklılara eşlik etmekte ve böylelikle de çevre ve toplum sağlığı sorunlarına yol açabilmektedirler.
Bir kez daha yinelemekte yarar var.
Sokak hayvanları sorununu çözmenin yolu onları acımasızca yok etmekten, barınaklarda biribirlerine kırdırmaktan geçmiyor.
Hayvan hakları eylemcilerinin duyarlılıkları da göz önüne alınarak yapılabilecekler vardır. Elbette, yatırımla, emekle, sabırla ve çabayla.
Kaldırımları daha az sıklıkla yenileyerek, su savurganlığına son vererek, yakın geleceği görmekten uzak kararlarla yapılan yatırımların çöp olmasının önüne geçerek sokak hayvanları sorununu çözmek olanaklıdır.
Nasıl mı?
- SAHİPLENDİREREK
- KISIRLAŞTIRARAK
Evindeki yemek artığını hayvanlar yesin diye gelişi güzel ortalığa koymakta sakınca görmeyen hayvanseverler de duyarlı olmaya çağırılmalı.
Hayvanı sokakta sevme kolaycılığı içindekilerden de duyarlı olmalarını bekleme ken doğal hakkımızdır.
Sokak hayvanlarının ortalama yaşam süreleri son derece kısa. Bunda dış ortam koşullarının yanı sıra hayvanlar arasındaki yaşam savaşının etkisi yadsınamaz. Bu sorunu çözmek adına bir canlıyı zehirleyerek yok edebilmeyi düşünen bununla da yetinmeyip yaşama geçirebilen yerel yönetimler olduğunu da basına yansıyanlardan biliyoruz.
Sokak hayvanları sorunu hemen her alanda türcülük yapmakta sakınca görmeyen insan için önemli bir sınavdır.
Başıboş hayvanlardan arındırılan sokaklar o hayvanların üremelerinin önüne geçildiği daha da iyisi sahiplendirildiği bir ortamla taçlandırılabilir.
Kendisine ve canlılığa saygısını geri kazanmak isteyen insan için önemli fırsattır sokak hayvanı sorununu canlıya yaraşır şekilde çözmek.




İşyeri penceremden hiç eksik olmayan sevimli dostlar…

Yorum bırakın