Başkentteyiz. Kahire Nil’in doğu kıyısında kurulmuş. Batısına geçtiğinizde Giza’ya gelmiş oluyorsunuz.

Kahire’de banliyöleri de eklendiğinde 30 milyon kişi yaşıyor. 

Kahire yalnız Mısır’ın değil çevre ülkelerin de ekonomik, kültürel ve politik merkezi konumunda.

Kahire çevresinde geçmişte de yerleşimler bulunmakla birlikte bugünün Kahire kenti Arapların 641’de fethiyle ortaya çıkmış. Arapların kurduğu Kahire’ye El Fustat (Latince askeri kamp anlamına gelen “fossatum”dan esinle) adı verilmiş.

Kahire adına Fatımilerin egemenliği sırasında kavuşmuş kent.

Selahaddin Eyyubi Kahire ve Fustat’ı tek sur içinde bütünleştirmiş.

Nil çevresine kümelenen modern kenti deyim yerindeyse gecekondu görünümlü mahalleler sarmış. 

Nil boyunca uzanan cadde korniş olarak adlandırılmış. Korniş, Nil’in sunduğu güzelliğin yanı sıra çağcıl yapılaşmayı barındıran kordonboyu. 

Kahire, Mısır, Roma, ortaçağ Arap ve Osmanlı döneminden kalma mimari yapıtlarla donanmış. 

XX. yüzyıl başlarında Paris örnek alınarak yapılaşmış Kahire.

Her gittiğimiz kentte mutlaka metroya binmek istiyoruz. Ancak, böylelikle gündelik yaşamın içine girebileceğimizi, kent ve ülke halkını yakından tanıyabileceğimizi düşünüyoruz.

Kahire’de de aynı düşünceyle Nil kıyısındaki otelimize yakın metro istasyonuna nasıl gidebileceğimizi öğrenip yola düşüyoruz. Gerçekten de yola düştüğümüzü fark ediyoruz kısa süre içinde. Kentin en seçkin yerinde bile yürünebilecek kaldırım yokluğu can güvenliğimizi tehlikeye atıyor. Bunu göze alamayıp geri dönüyoruz. Böylelikle metro serüvenimiz başlamadan bitmiş oluyor. 

Kahire panoramik

Kahire kulesi

Kahire’nin puslu panoramasında Kahire Kulesi’nin gözden kaçması olanaksız. Kahire kulesi başkenti süsleyen önemli yapılardan birisi olarak 187 metre yükseklikte. 

Yapımı 1956-1961 arasına rastlıyor. Yalnız Mısır’ın değil kuzey Afrika’nın en yüksek yapısı unvanını taşıyor. Nil’deki Gezira adasındadır. 

Yakın zamanda yapılmış olsa da lotus çiçeği tasarımı eski Mısır’ı çağrıştırıyor. Bir televizyon kulesi olsa da Kahire’ye panoramik görüntü verme işlevi görmektedir.

Bu nedenle, Mısır’da yakın zamanda önemli olaylara sahne olmuş Tahrir meydanına da erişememiş oluyoruz. 

Bu arada, hava kararınca farkına varılmayan ama aydınlanır aydınlanmaz kendisini gösteren puslu bir havayla karşılaşıyorsunuz başkent Kahire’de. Esintiyle taşınan çöl tozu kaynaklı bu durum seyrek olarak bizde de rastlanan durumun hemen her gün yaşanması demek.

Kent içinde tur aracı dışında seçeneğimizin kalmamış olmasına üzülüyoruz. 

Kahire’deki trafiği gördükten sonra Türkiye’deki trafikle ilgili düşüncelerimiz epeyce yumuşuyor.

Mısır Müzesi

Eski Mısır kaynaklı buluntuların sergilendiği bu müze ilk olarak Fransız Auguste Mariette tarafından 1863’te kurulmuş. 1902’de bugünkü yapısına kavuşmuş. 

Müze bahçesindeki heykeliyle ölümsüzleştirilen Auguste Mariette Mısır’ın çeşitli yerlerinde kazı yapmış saygın bir Mısırbilimci olarak da tanınıyor.

Müze kurucusu Auguste Mariette

Müze düşüncesini Mısır’ın 1805-1842 yılları arasındaki valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ya da dayandırmak olasıdır. 

Mısır uygarlığının hemen hemen her dönemine ait 120 binden fazla nesne sergileniyor. Müze çok bilinen Tahrir Meydanı komşuluğunda yer alıyor.

Neo Klasik mimari ürünü bugünkü müze yapısı Hıdiv Abbas Hilmi Paşa zamanında, 1902’de tamamlanmış.

Müze girişi

Zemin kattaki önemli buluntulardan birisi kral III. Amenemhat piramididir. Üzerindeki hiyeroglif yazılar güneş tanrısı Ra’ya adanmıştır.

Mısır uygarlığının ilk firavunu sayılan Narmer adına yapılmış palet

Basamaklı piramidi yaptıran firavun Djoser’le de selâmlaşmak olanağı var bu müzede.

Djoser

Müzenin kuruluşunda adı geçen Auguste Mariette tarafından bulunan prens Rahotep ve eşi Nofret’in heykelleri de ilgi çekicidir. Kireçtaşından yontulmuş heykellerin özellikle renklendirmeleri ve göz çalışmaları dikkat çekicidir. 

Rahotep ve Nofret

Rosetta taşının replikası girişe yerleştirilmiş. Gerçeği ise ait olduğu yerin uzağında, British Museum’da.

Helenistik döneme ait bu yapıtın önemi üç dilde yazılmış olmasından kaynaklanıyor. Eski Mısır yazısı Jean Francois Champollion tarafından bu yapıttaki diğer iki dilin rehberliğinde okunabilmiş. 

Rosetta taşı

Müzenin önemli bölümlerinden birisi hiç kuşkusuz binyıllara meydan okuyarak bugüne ulaşan mumyalardı. 

Nil havzasının kuru iklim koşullarının etkisiyle oluşan ilk mumyalar sonraları bölgede bolca bulunan natron kullanılarak mumyalama tekniği geliştirilmiş.

Burada sergilenmekte olan bir grup mumya bundan birkaç yıl önce açılan UMUM (Ulusal Mısır Uygarlıkları Müzesi)’a taşınmış olsa da burada hatırı sayılır nicelikte mumya bulunduğunu eklemekte yarar var.

Öte dünya yaşamının önemsendiği eski Mısır’da ölenle birlikte değerli nesneleri ve kimi hayvanların da mumyalandığını eklemekte yarar var.

Mısır Müzesi’nde hayvan mumyaları bölümü de oldukça etkileyici örnekler barındırıyor. 

Boğa mumyası

El Halil 

Kahire’de müzeye gitmek için kapalı bir yapıya girmenize gerek yok. Kentin neredeyse tümü açık hava müzesi gibi.

Gezilip, görülecek yer çok. Zamansa kısıtlı.

Kahire’de mutlaka gidilmesi, görülmesi gereken yerlerden birisi El Halil çarşısı.

İzmir’deki tarihsel Kemeraltı’ya benzetiyoruz çarşıyı.

Dar sokaklar, bitişik yerleşimli dükkânlar ve onlara eşlik eden karmaşık ortam. Karmaşıklık buranın eksisi değil artısı. Değer katıyor dense yeridir.

Geçmişi Memlûklara uzanan çarşı, Osmanlı döneminde Türk çarşısı olarak ünlenmiş. 

Çarşı, 1382’de Memlûk sultanı Berkuk zamanında Fatımi mezarlığı üzerine yaptırılmış.

Yürüyüşümüze El Ezher ve El Hüseyin camilerinin olduğu yerden başlıyoruz. Bu bölgede de polislerce gezginlere özel ilgi gösterildiğine tanık oluyoruz. Kimi bölgeler yerlilere kapatılmış, yalnızca gezginlere açık.

El Ezher, Kahire’nin ilk camisi olarak Fatımi halifesi Lidinillah tarafından 970’te yaptırılmış. Caminin adının Hz Muhammed’in kızı Fatıma’nın takma adı olan Zehra’dan köken aldığı düşünülmektedir. 

El Ezher

Günümüzde el Ezher daha çok aynı adlı Kahire’nin ilk üniversitesini çağrıştırmaktadır. Sünni İslâm’ın en saygın akademisidir. Camisiyle eşzamanlı kurulmuştur. 

1961’den bu yana dinsel bölümlere diğerleri eklenmiştir. Başka İslâm ülkelerinin de ilgi gösterdiği, öğrenci gönderdiği bir okuldur. 

El Ezher’in hemen karşısında İmam el Hüseyni camisini görüyoruz.

Hz Muhammed’in damadı Hz Ali’nin oğlu Hüseyin’in Kerbela’da kesilen başının burada olduğu inancı yaygındır. 

XII. yüzyılda yaılmıştır. Şiilerce kutsal sayılan günlerde cami önemli nicelikte kalabalığı ağırlamaktadır. 

İmam El Hüseyni Camisi

El Halil çarşısı Memlûk sultanı Berkuk’un binicilik ustası Garkas el Halil tarafından 1382’de yaptırılmış.

Kuyumcular, bakırcılar, dokumacılar, parfümcüler ve baharatçılar çarşının önde gelenleri.

Kahvehaneleri unutmamak gerekir. 

Üç yüz yıllık El Fişavi kahvehanesinde soluklanıyoruz. İstiklâl Marşımızın söz yazarı Mehmet Akif’in Kahire yıllarında sıklıkla zaman geçirdiği mekân olmasıyla ilgimizi çekiyor.

El Fişavi kahvehanesi

Çarşı boyunca ilerlediğimizde bu kez Mısır’ın Nobelli yazarı Necip Mahfuz’un sıkça gittiği bir başka kahvehaneye rastlıyoruz. İçeriye girip bir kahve içmek ya da yemek yemek için sıra beklemek gerekiyor. 

Mısır’ın diğer yerlerinde olduğu gibi burada da alışveriş sırasında pazarlık yapmayı unutmamak gerekiyor. Sıkı pazarlıkla bir ürünü yarı ederine ya da daha ucuza edinmek olası.

Gecenin ilerleyen saatlerine karşın çarşıdaki canlılıkta azalma görülmüyor. 

Ulusal Mısır Uygarlıkları Müzesi

Mısır’ın yakın zamanda açılan müzelerinden birisine uğramamak olmazdı.

Aralarında II. Ramses’in de bulunduğu bir grup mumya buraya görkemli bir törenle taşınmış. 

Müzenin yanı başında Ayn el Sera gölü yer alıyor.

Müzede tarih öncesinden başlayarak eski Mısır ağırlıklı olsa da tüm dönemleri kapsayan yapıtlar yer alıyor. 

Sunum ve düzenleme çağdaş müzecilik anlayışına uygun şekilde tasarlanmış.

Mısır savaş arabası

Batar kattaki mumya bölümü yapıtların korunması için uygun şekilde iklimlendirilmiş. Bu bölümde fotoğraf çekimi kesinlikle yasak.

Buradaki mumyalar Luksor’daki Krallar Vadisi’nden getirilmiş. Mısır’ın özgün iklim koşulları doğal mumyalamaya olanak vermiş. Eski Mısır uygarlığı bununla yetinmeyip yakınlardaki natron kaynaklarını kullanarak mumyalama konusunda uzmanlaşmış.

Uzun saltanat süren II. Ramses başta olmak üzere 14 firavunun mumyası buranın ziyaretçilerini heyecanlandırıyor. 

Müzenin açılışı görkemli törenlere sahne olmuş. Mısır Müzesi’ndeki kimi mumyaların buraya taşınması uluslararası ölçekte ses getirmiş.

Selahattin Eyyubi Kalesi

Kahire kalesi olarak da bilinir. İki yüz metre yükseklikteki kireç taşından Mukattam tepesinde yer alır.

Selahattin Eyyubi zamanında başlanan yapımı Osmanlı döneminde tamamlanmıştır.

Kahire’yi yüksekten gören bu tepe geçmişin kale gereksinimi için bire birdir. 

Kalekent özelliğine sahip bu yerleşkede Kavalalı Mehmet Ali Paşa, Muhammed el Nasır ve Süleyman Paşa camileri yer alır. 

Muhammed El Nasır camisi

Gevher sarayının yanı sıra polis müzesiyle askeri müze de buradadır.

Polis müzesi olarak düzenlenen yapı Memlûk döneminde yapılmış olan  aslanlı kulesiyle dikkat çekiyor.

Kavalalı Mehmet Ali Paşa camisi bir Osmanlı yapısı olarak İstanbul camilerini andırıyor. 

Avlusundaki şadırvanın yanı sıra saat kulesi dikkat çeken eklentileri.

Saat kulesindeki saat Luksor’dan Paris’e götürülen dikilitaşa karşılık olarak verilmiştir. Mısır dikilitaşı gibi paha biçilmez bir yapıta karşılık olamayacak denli değersiz olsa da XIX. yüzyıl koşulları düşünüldüğünde teknolojinin satın alma gücünü gösterdiği düşünülebilir. Saat buraya getirilirken bozulmuş. O gün bu gündür çalışmamaktaymış.

Kavalalı camisinin yapımı 18 yıl (1830-48) sürmüş. Mehmet Ali Paşa’nı cansız bedeni de avluda yer alıyor.

Kavalalı Mehmet Ali Paşa camisi

Kaleden dönüşte  “ölüler şehri” olarak da adlandırılan ve eski müslüman mezarlıklarının bulunduğu bölgeden geçiyoruz. Mezarlıkla bütünleşmiş yaşam alanları Mısır’daki yoksulluğu ve yoksunluğu görmek için Kahire’den çok da uzaklaşmak gerekmediğini haykırır gibiler.

Ölüler şehri

Kalekent bulunduğu yükseklikten Kahire’ye panoramik bakış olanağı da veriyor. Kahire’nin üzerinden hiç eksik olmayan çöl tozu fotoğraf makinesine takılmış filtre gibi işlev görüyor. 

Sultan Hasan ve el Rufai camileri de özgün mimarileriyle gözlerimizin önüne seriliyor.

Mısır’da spor

Günümüz Mısırında hemen her spor dalında kendisini gösteren sporcular eksik değilse de futbol uzak ara en sevilen ve izlenen spor. 

Başkentin Al Ahli ve Zemalek futbol kulüpleri kitleleri etkilemede ön almaktadırlar.

Mısır’ın yetiştirdiği önde gelen futbolcu Muhammed Salah Liverpool forması giymektedir ve Mısırlıların gurur kaynağıdır. 

Sokakta rastladığınız çocukların sırtında onun adını taşıyan forma görmek kimseyi şaşırtmasın!

Kıpti Kahire

Her ne kadar günümüz Mısır nüfusunun % 10’u Hıristiyan olsa da, Hıristiyanlığın Kahire’de bıraktığı iz çok daha fazlasına denk düşüyor.

Kıpti Kahire kentin en eski yerleşiminin bugünkü adıdır.

Bölge MS 3. Yüzyıla tarihlenen Roma kalesinin içinde yer alır. 

St Georg kilisesini geride bıraktıktan sonra iki tarafı kitap sergisi olan dar bir sokaktan ilerleyerek mağara kiliseye ulaşıyoruz. 

Mağara kilise

Ebu Serga adıyla da anılan mağara kilise Kahire’deki en eski kilisedir. Yusuf, Meryem ve bebek İsa’nın Mısır yolculukları sırasında dinlendikleri yerde yapılığına inanılır bu kilisenin. 

Yapımına 4. Yüzyılda başlanmıştır. Beşinci yüzyılda ise tamamlanmıştır. 

Sekizinci yüzyıldaki Fustat yangınında hasar gören kilise aynı yüzyılda yenilenmiştir. 

Sonraki durağımız olan Ben Ezra sinagogunda yasak nedeniyle fotoğraf çekemiyoruz. 

Bebek Musa’nın burada yaşadığına inanıldığı için Museviler açısından önemli bir mabettir. Son halini 1892’de almıştır. 

XIX. yüzyılda sinagog deposunda önemli İbrani metinleri bulunmuştur. Bunlar İngiltere’ye gönderilmiştir. 

XX. yüzyıl başlarında sayıları 70-80 bin kadar olan Kahire Musevilerinin günümüzdeki kalan sayılarının 100’den fazla olmadığı kestirilmektedir. Arap-İsrail savaşları sonrasında Musevilerin kitlesel olarak Mısır’dan ayrıldığı bilinir. 

Asılı kilise Kıpti Kahire’deki son durağımız.

Beşinci yüzyıl yapısı olan bu kilisenin çatısı Nuh’un gemisine benzetilir. İskenderiye’deki Ortodoks kilisesine bağlı olarak etkinlik göstermiştir. 

Kahire’nin eski ve ikonik yapılarından birisidir. 

Eski Roma suyolunun üzerine özel teknikle yapıldığı için asılı kilise olarak adlandırılmıştır. 

Temeli palmiye ağacı kerestesi ve taşlar üzerinde yükselmiştir.

Dördüncü yüzyılda yapılmış olmakla birlikte XI. Yüzyılda yenilenmiştir. 

Bakire Meryem’e adanmıştır. 

Kiliseye dar bir avludan giriliyor.

Girişi Mısır’ın tüm devlet başkanlarının ziyaretlerini yansıtan görselleri süslemektedir. 

Kilisede 100 dolayında ikon vardır. Bunlardan Kıpti Mona Lisa VIII. Yüzyıldan kalmadır. 

Kıpti Mona Lisa

Kilise Çarşamba, Cuma ve Pazar sabah ayinlerinde kullanılmaktadır. 

Posted in

Yorum bırakın