Namı diğer kaptan aramızdan ayrılalı 20 yıl olmuş. Bedeniyle olamasa bile bıraktığı derin izlerle yaşadığı kuşkusuzdur.
Ölümünü izleyen günlerde arkasından yapılan paylaşımlar unutulur gibi değildi. Türkiye için düşünenlerin paylaşımları amasız ve fakatsızdı.
Bir öbek insan vardı ki, düşüncelerine katılmasam da şiiri çok iyiydi diyerek uğurlamıştı onu. Aman beni onunla aynı düşüncede sanmayın demişti bu gibiler.
Şiiri, romanı, denemeleri ve elbette düşünsel yapıtları döne döne okunmalı, okutturulmalı.
Attilâ İlhan’ı tanımlamak için pek çok nitelemede bulunulabilir.
Kemalist, Atatürkçü, sosyalist, ulusalcı vb pek çok tanımlama bir şekilde eksik kalabilir.
“Tam bağımsızlık tutkunu kuvayı milliyeci” tanımlaması onun düşünsel duruşu üzerine yapılan bilimsel çalışmaların birleştiği ortak paydadır.
Yüzüncü yaşında unutulan (mı) ya da unutturulmak istenen (mi) bir Attilâ İlhan var karşımızda?
Ölümünden önceki yıllara damgasını vuran “dip dalgası” tanımlaması Cumhuriyet mitinglerini doğurmuştu. Onu 2013 Haziran devinimi izlemişti.
Her ikisi de önderliksiz kalmış ve dolayısı ile de sönümlenmişti.
Şu günlerde yine ve yeniden açılım gündemin en önde gelen başlığı olup çıktı.
TRT’ye şaşırmak gereksiz. Artık, tek partinin borazanına dönüştürülen kurumun Attilâ İlhan’ı anımsamasını beklemekse yersiz.
Son yazdığı gazete Cumhuriyet’in unutkanlığı ya da duyarsızlığı üzerinde durulmaya değer.
Yine, tv izlenceleri yaptığı Ulusal Kanal da benzer değerbilmezlik sergiliyor.
Oysa, çok çabaya gerek yoktu bu kurumların onu anması için.
Değerini bugün de koruyan yazılarını ve izlencelerini yeniden okurla ve izleyiciyle buluşturmak bile başlı başına anma olurdu.
Hemen her kişi ya da kurumun bir ucundan tutmaya hevesli olduğu yeni açılım bu iki kurumun kaptanı göz ardı etmesinde etkili olmuş mudur sorusunu unutmamış olalım.
Dünyamız ve bölgemizle birlikte Türkiyemiz sıcak günler yaşıyor.
İsrail saldırganlığının İran’a uzandığı şu günlerde nükleer silah kullanımı bile gündeme gelmiş durumda.
Attilâ İlhan’ın güncelle örtüşen bir başka önemli saptamasıydı Türkiye’nin mutlaka nükleer bir ülke olması gereği. Nükleer olmak silah üretmeye varabileceği gibi o teknolojiyle tanışmak ve onu kavramak olarak da algılanabilir.
Kaynayan dünya kazanında nükleer güç olma ayrıcalığı çok şey ifade ediyor günümüzde. Kullanılması bir yana varlığı bile başlı başına yeterli olan bir güç.
Bir saptamayla bitirelim.
Türkiye, nükleer enerji yatırımı üzerinden bu teknolojiye kavuşacak olsa da o teknolojinin arkasındaki bilgiye erişme şansını yaptığı yetersiz anlaşmayla yitirmiştir. Bu nedenle başka birçok alanda olduğu gibi müşteri olmakla yetinmiştir.
Ülkemizde konuşlu nükleer silahlar Türkiye’ye güç katmadığı gibi olası bir çatışmada Türkiye’nin bu silahlar nedeniyle hedef olması olasılığı bile iç karartıcı olmalıdır.
Bu güncel örnek bile yüzüncü yaşında Attilâ İlhan’ın sayısız konudaki doğrularından birisi olmuştur denebilir.
Attilâ İlhan’ı unut(tur)anlara sitem, kaptanıın yüce anısına saygı.
Parola vatan, işareti namus!

İzmir Halkapınar şehitliğindeki sözler Attilâ İlhan’a esin kaynağı olmuş olmalı

Yorum bırakın