Görsel

Artık sıradanlaşan ve ne zaman kime yöneleceği belirsiz bir yaylım ateşi var! Bu kez hedef : “Emir Kusturica” Yugoslav film yönetmeni. “Yugoslav” mı kaldı diye düşünenler çıkabilir. Ortada Yugoslav gerçeği kalmadıysa  da, o imgenin varlığını hiç olmazsa kafalarda sürdürüyor olduğunu söyleyebiliriz.

Emir Kusturica bir elmanın yarısıdır; diğer yarısı da Goran Bregoviç.

Daha birkaç ay önce ülkemizin bir başka kentinde konuk edilen Kusturica’ya her nedense böyle eleştiriler yöneltilmemiş.

Bundan tam iki yıl önce bir Goran Bregoviç konseri sonrasında yazdıklarımı anımsıyorum :

Kimi zaman duygulu ama çoğu zaman coşkulu Balkan havalarının yaratıcısı Goran BREGOVİÇ’i izlerken Yugoslavya’nın başına gelenleri gözlerimin önüne getirmeden yapamadım.

Tek kutuplu dünyanın ilk iş olarak kotardığı “parçalama” sürecinin odağı olmuştu Yugoslavya!

Yugoslavya olarak yutulup, sindirilmesi pek de olası olmadığı için parçalara ayrılarak etkisizleştirilen Tito’nun örnek ülkesi!…..

Toplumculuktan bireyciliğe geriletilen günümüz dünyasında karatılmış, çarpıtılmış ve çoğu zaman da üretilmiş “bilgi”ye dayanan yöntemle oluşturulan “hedef tahtaları” kervanına Kusturica’nın da eklenmesidir bir bakıma bu son sözde tepkiler.

İşin içine şark kurnazlığına dayalı iç siyaset hesapları da girdiğinde “Kusturica bahane, saldırganlık şahane!” türünden bir tanımlama tam da yerine oturmuş oluyor.

Elmanın iki yarısına dönülecek olursa etnik kökenleri ve dinsel tercihleri ne olursa olsun; her ikisinin de ısrarlı vurgusu Yugoslavya’dır.

İşte bu vurgu ve Yugoslavya’nın parçalanmasına karşı hesap sorucu duruş her iki yarının da kişiliklerinde günah keçisi yaratılmasını kaçınılmaz kılıyor.  

Kusturica’nın kimi sözlerinde yanlışlar, duyarsızlıklar bulunabilir. Ancak, Yugoslavya’da yakın geçmişte yaşanan insanlık dışılıkların nedenselliğe dayalı şekilde sorgulanması dururken Kusturica’nın hedef alınması ne denli akılcı ve sonuç alıcı bir yaklaşımdır?

Öyle bir dünyada ve süreçte yaşıyoruz ki; olgular ve olaylar yerine kişiler ve ayrıntılarla zaman yitiriliyor. Böylelikle de sonuçların ardındaki asıl nedenler es geçilmiş oluyor.

Türkiye’de tacizci ve tecavüzcü savunuculuğuna kalkışmaktan geri durmayanlar Kusturica’yı boy hedefi yapmakta ikileme düşmüyorlar.

Yine aynı zevat, Yugoslavya acı deneyiminin oluşmasına yol açan ve bununla da kalmayıp gerçekleştirilmesine izleyicilik yapan uygar Batılı’nın çıkar uğruna vahşileşmesine sessiz kalabiliyor.

Serebrenika’da 8000 kişinin Hollandalı askerler gözetiminde yok edilmesine izleyici olmaktan öteye geçemeyenler, sözüm ona uygarlaşma ve çağdaşlığı yakalama yolunda aynı Hollandalı’ların gözlerinin içine bakmakta sakınca görmüyorlar.

Çirkin siyaset anlayışı  bu kez Kusturica’yı bahane ederek  hem de tüm görkemi(!) ile ortalıkta boy göstermiş oluyor!

Ceyhun BALCI, 10.10.10

Posted in

Yorum bırakın