Başlıktaki soruya “elbette, kuşkunuz mu var?” yanıtı verilebileceği gibi bu yanıta dayanak olabilecek sayısız gerekçe sürülebilir öne! Şeytanın avukatlığına heves ederek “hayır, hiç gerekli değil!” diye yanıt veriyorum bu soruya. Benim de bir gerekçem var! “Laikliğin Bedeli Tecilsiz Hapis” (Aydınlık, 14.09.2012) manşeti dayanağımdır. Manşete konu olan olgumuzu anımsayalım Olay Ege Üniversitesi’nde yaşanır. EÜ Fen Fakültesi Öğretim Üyesi Prof Dr Rennan PEKÜNLÜ Anayasa’ya ve o Anayasa’nın güvencesi olan yüksek mahkemenin artık içtihatlaşmış kararına dayanan bir davranış gösterir. Derslere türbanla girmekte ısrarlı bir öğrencisinin bu davranışını tutanak altına alır. Olağan olan budur. Tutanak altına alınan bu olayda öğrencinin derse girmesini engellemeye yönelik en küçük bir fiziksel engelleme yoktur. Tutanağa konu olan öğrenci derse girmiştir. Ama, Türkiye olağandışı bir süreç yaşamaktadır. Zamanın YÖK Başkanı kükrer : “Üniversitelerde türbana karşı olan 30-35 hoca kaldı, halledeceğiz!” Anayasa’ya dayanarak davranan Pekünlü soruşturmanın selameti gereğince açığa alınır. İşin içine Adliye de girer. Oradan çıkan ama henüz Yargıtay’ca onanmamış olan karar “Yargı-Yürütme elele, hep birlikte Ak günlere” söylemini pekiştirecek türdendir. Tecilsiz hapis yaptırımı Anayasa’yı kendisine güvence olarak gören Pekünlü’yü bekliyor. Son yıllarda her geçen gün gürleşen “yeni Anayasa gerek” sözlerini duymayan kalmamıştır. “Yeni Anayasa’ya tamam ama nasıl bir Anayasa ve hangi yöntemle?” sorusunu soranların sesi pek de duyu(ru)lamıyor. Elbette kuşkular “yeni Anayasa” kılıfıyla Türkiye’deki dönüşümün güvence altına alınması hedefleri üzerinde yoğunlaşmakta. Ama, görüldüğü gibi yeni Anayasa yapılmadan da, yapılması tasarlanan Anayasa’nın provaları da pekala gerçekleştirilebilmekte. Eskisinin varlığında, tasarlanmakta olan yenisi doğrultusunda uygulama yapılabildiğine göre; başlıktaki soruya geri dönebiliriz! Eldeki Anayasa gönüllerdeki Anayasa’nın yaşama geçirilmesine engel olmadığına göre “bu kadar zahmete gerek var mı?” diye sormadan edemiyoruz. Ceyhun BALCI, 14.09.2012

Posted in

Yorum bırakın