BABALAR, OĞULLAR, MAHPUSKEN ÖLENLER,DIŞARIDAKİ TUTSAKLAR!

 

Meslektaşı olmakla gurur ve onur duyduğum Fatih HİLMİOĞLU geçtiğimiz günlerde gencecik oğlunu yitirdi. Hiç kuşkusuz bu yaşanan dünyada eşi, benzeri olmayan bir olgu değildi! Eşi benzeri hiç yok değilse de seyrek olan durum neyle suçlandığını bile kavrayamadan yıllarını dört duvar arasında geçirmek zorunda kalan bir insanın yaşamasıydı bu durumu!

 

Çok değil aylar önce böyle bir durumda tutukluya izin verilmesi bile tartışma konusuydu! Neyse ki 2012 Türkiyesinde vicdanlar harekete geçti de bu tartışma sonlandı! Kapıdan kovsan bacadan girecek kararlılıkta olanların “kaçma şüphesi” gerekçesiyle bu acılı günlerinde bile tutukevlerinde gecelemeleri sorun olsa da birkaç gram daha vicdan sağlanırsa çözülecek türdendir. “Yargı her şeyi çözer!” sözünden güç alarak “Vicdanlar er ya da geç harekete geçer!” diyerek işi zamana bırakalım!

 

Bundan haftalar önce yine bir başkası tutuklu iken oğlunu yitirmişti! Yarbay Mustafa Sönmez! O meslektaşım değilse de yurttaşımdı! Yurttaşlığıyla övünç duyulacaklardan! Güneydoğunun dağlarında kahpe eşkıyadan kaçmayı düşünmeyenler, adaletten kaçabilirlerdi! O da en acılı gününde, acısının katlanması pahasına aşağılananlar kervanına katılmıştı.

 

Duygudaşlık ortalama insanda bulunması gereken bir özellik! Ama, burada andığımız iki olguda da başarılması o kadar güç ve hatta olanaksız ki…

 

Kaşif Kozinoğlu! Subay ve MİT görevlisi! Yargı tarafından çağrılır çağrılmaz görevli olduğu Afganistan’dan hem de bir kargo uçağıyla döndü yurduna! Tutuklandı! Duruşmaya çıkamadan sizlere ömür!

 

Zaman unutkanlığın mayası! Kuddusi Okkır’ı çoktan sildik defterden! Örgütün kasası olmakla suçlanmıştı. Amansız hastalığa yakalanması yetmedi! Ölümcül olması gerekti tahliye olabilmesi için! Beklenen acıklı son geldi, çattı! Koskoca örgüt kasasının cenazesini kaldırmak sorun oldu! Tabuta omuz verecek sayıya ancak ulaşılabildi!

 

Babalar ve artık bizimle aynı dünyada olmayan oğullarına dönecek olursak; güç olsa da duygudaşlık etmeye çalışalım! Bu trajedi herhangi birimizin başına gelse “özgürlüğüm kısıtlanmasaydı, oğlumu korurdum, başına böyle bir şey gelmezdi!” demez miydik?

 

Tutuklananlar bir kez öldürülürken, oğullarının ölümü onları binlerce kez öldürmüş olmalıdır!

 

Bunca trajedi karşısında biz dışarıdakilere de birşeyler düşmüyor mu? Biz dışarıdaki tutuklulara demek istemiştim!

 

Ceyhun BALCI, 21.10.2012

Posted in

Yorum bırakın