ADALET AĞAOĞLU’DAN İNCİLER!

 

Pek çoğumuzun kitaplarını okuduğu Türk yazınının önemli adı Adalet AĞAOĞLU söyledikleriyle “bu kadar da olmaz!” dedirtiyor.

 

Okudukça şaşırdım, şaşırdıkça da düşündüm. Okuduğum anda geçseydim klavyenin başına öfkeme yenik düşebilirdim.

 

Geçen saatler öfkemi yatıştırırken, Adalet Ağaoğlu’na sağduyu ile yaklaşmama yardımcı olmuş oldu!

 

Açlık grevleriyle yeniden gündeme gelen “Ölmeye Yatmak” yapıtı üzerine de konuşmuş. Hızını alamamış anlaşılan Adalet hanım! Şu sözler ona ait! Yaşar Kemal’in “İnce Memed”i ile PKK’yi benzeştirmiş.

 

Cumhuriyet’e vuran vurana! Adalet hanım geri kalır mı? O da ameliyat masasına yatırmış.

 

68’li olduğunu anımsatarak bir tarihte Ankara Mithatpaşa’da yürüdüklerinden söz etmiş. Bir gösteri yürüyüşüymüş bu anlaşıldığı kadarıyla. Kaldırımda olayı izleyen kasketli köylüleri görünce içlerinden birisi olsun bize katılır mı diye geçirmiş içinden! İşte bu izleyicilerin diğer tarafı oluşturduğu ikilem meğer Cumhuriyet’in kabahatiymiş. Masaya yatırdığı Cumhuriyet’e yaptığı ilk iş ölümcül bir kesi yapmak olmuş böylelikle. Bir vuruşta damar, sinir, organ demeden hedefe varmış! Bir şeyi atlamış oysa. Karnını deşmeye çalıştığı Cumhuriyet olmasa Mithatpaşa’da gösteri yürüyüşü yapabilir miydi? Keşke bu soruyu da akıl edip yanıtını verseydi.

 

Bir önemli şey daha öğreniyoruz onun bu söyleşisini okuduğumuzda.  Sanatçı hiç bir partiye üye olmaz, rozet taşımazmış. Yaşamı boyunca partili olmadığından övünerek dem vuruyor. Ama, neyse ki sempatizan olunabilirmiş. Derin bir oh çekiyoruz. Partiye ve partililiğe sıcak bakmasa da son olarak EDP ile Yeşiller’in birleşmesini sağlamış. Üye olmam ama dayanışırım demekte! Adalet hanım söylediklerinin yazıya dökülmüş biçimini okuduğunda anlam verebilir mi kendi incilerine?

 

Her fırsatta Cumhuriyet’e vuran, ameliyat masasına yatıran ve hatta karnını deşen Adalet hanımın ölüm oruçlarının çözüme kavuşturulması konusunda söylediklerine bakar mısınız? “Adı Cumhuriyet olan bir rejim ve onun hükümeti bu konuyu kimsenin zarar görmesini beklemeden çözmelidir!” “Bu ne lahana turşusu, bu ne perhiz!” demek geçmedi mi sizin de içinizden?

 

Öcalan’a tecridinin kaldırılması, ana dilde savunma yapılabilmesi ve ana dilde eğitim görülebilmesi fazlasıyla haklı istemlermiş Ağaoğlu’na göre. İnce Memed ile PKK’yi tam da bu noktada özdeşleştiriyor. Hedefi onikiden vurduğunu kabullenmek düşüyor bizlere.

 

Son zamanlarda sergilediği  iktidar yandaşlığı üzerine soruyu “evet destekledim, ama umudum tükendi” yollu utangaç bir yanıtla geçiştiriyor.  Gazeteci dediğin sorar, silkeler değil mi? Röportajı yapan arkadaşla Ağaoğlu tencere-kapak gibiler. Belli ki o da hedefine Adalet hanımı parlatmayı koymuş.

 

(Bu arada son dakika haberi var! Hükümet ana dilde savunma ile ilgili olarak harekete geçmiş! Adalet hanım umutsuzluğa kapılmak için acele etmemeli!)

 

Söyleşinin bir yerinde kendisine Cumhuriyet kadını denilmesinden duyduğu hoşnutsuzluğu da belirtmeden edemiyor. Düşmanlığın böylesine şapka çıkartılır mı demeli? Bilemedim doğrusu…

 

Altmışbeş yıllık yazar Adalet Ağaoğlu’nun verdiği söyleşide tek bir kez olsun emperyalizm, sömürü, feodalite sözcüklerini kullanmamış olması da ibretlik bir başka ayrıntı olarak tarihe yazılmış oluyor.

 

Ceyhun BALCI, 05.11.2012

 

Söyleşinin tümüne erişmek için :

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/21852032.asp

 

Posted in

Yorum bırakın