DUKHALAR

 

Yazının başındaki yerginin gölgesinde kalmasın! Atlas Dergisi’ni “Ren Geyiği Türkleri : Dukhalar” dosyası nedeniyle kutlamak gerekiyor. Eşi, benzeri az bulunur bir iş yapmışlar. Bizlerin farkında olan, bizlerin farkında olmadığı bir sıra dışı durumdan hebardar ederek.

 

Önce gazeteler başlattı yayın atağını. Aylık Atlas Dergisi ayrıntısıyla sundu okura! “Büyük Keşif!” etiketi dikkatimi çekti. 2006’da başımdan geçen bir olay çıkageldi belleğimden. İnka uygarlığının seçkin kenti Machu Picchu’daydık. Kendisi Machu Picchu ile ilgili kitap yazmış olan Keçua yerlisi rehberimiz Romulo Gutierrez’e burayı 1911’de bulan Hiram Bingham’dan söz edecek olmuştum. İyi ki de söz edecek olmuşum. Yoksa, Batılı gözlüğüyle bakışın bizleri de tutsak aldığı gerçeğiyle yüzleşme fırsatını kaçırırdım. Gutierrez demişti ki, “Machu Picchu yüzyıllardır buradadır. Bizler buralarda bu eşsiz kentin yanı başında ona ilişkin sayısız bilgiyle yoğurularak büyüdük. Biz dünyanın farkındaydık. Dünyada da yeterince kimse buranın farkındaydı. Batılı her nedense kendi haberdarlığına keşif yaftası yapıştırmayı pek seviyor!”

 

Dukhalar’la ilgili emek ürünü çalışmaya gölge düşürmeyi amaçlamaksızın “Büyük Keşif!” etiketiyle ilgili bir şeyler yazmış oldum. Tıpkı Machu Picchu gibi Dukhalar da sayıları birkaç yüz kadar olsa da yüzyıllardır Rusya’nın Tuva Cumhuriyeti ile Moğolistan’ın kuzeybatısı arasında mekik dokumuşlar. Yılda dört kez göçmeleri gerekmiş. Batılı gözlüğüyle bakmaya alışmış bizler için son derece ilkel ve soyu tükenmiş küçük bir insan topluluğuna denk düşer onlar. Oysa, onlar bizlerin onlardan olduğundan daha fazla farkındadır dünyanın. Sayıları az, yaşam koşulları çetin ve bizlerle benzerlikleri pek az olsa da onlar dünyayı izlemekte, olabildiğince kavramakta ama buna karşın yaşam biçimlerini değiştirme konusunda direnç göstermekteler. Batılı bu örnekte de kendisini gösterdiği gibi kendi  haberdarlığını “Büyük Keşif” diye yaftalamada çok ustalaşmış durumda.

 

Dukhalar Tayga’da yaşıyorlar. Tayga, iğne yapraklı orman demek. Yaşlı bir Dukha’nın şu sözleri Şamanizm kokmuyor mu? “Çevrende gördüğün her şeyin bir ruhu vardır, hem de her şeyin… Bu yüzden soluk aldığın her an, bunu fark etmeli ve çok dikkatli olmalısın! Böylece hiçbir canlının ruhuna saygısızlık yapmamış olursun…”

 

Yaşam koşulları geyik-insan ilişkisini olmazsa olmaz kılmış. Bu vazgeçilmezlik Dukhaların yaşam düzenini şekillendirmiş. Geyiğin sağkalımı için göçer olmuşlar. Onlar geyik için, geyik de onlar için yaşar olmuş. Onlar için geyik zorunlu olmadıkça kesmeseler de et demek, süt demek! Düşen geyik boynuzları tıpkı tarih öncesindeki gibi araç-gereç anlamına da gelmiş. Kısacası geyiğin eti, sütü, derisi ve hatta boynuzu altına eşdeğer olmuş onlar için. Dukhalarda geyik yaşamın öznesi dense abartılmış olmaz. Yılda dört kez göçünce göçmek  eylemi onlar için çocuk oyuncağına dönüşmüş. Bizim algıladığımız anlamda uygarlıkla biricik ilintileri güneş panelleri ve uydu antenleri olmuş. Bu sayede bizlerin farkında olabilmişler.

 

Bizlere göre ilkel bu insan topluluğu uygarlıktan kilometrelerce uzakta kadın-erkek eşitliğini sıradan bir durum olarak yaşam biçimine dönüştürebilmiş. Yine, bizlerin var gücüyle kirletip, hızla yıkıma götürdüğü dünyada kendilerinden başka sahibi olmayan derelerde ellerini bile yıkamaktan kaçınmışlar! Kirlenmesin diye! Kendilerinden sonra geleceklere aktarmaları gereken bir dünya olduğunun bilinci saygı uyandırıcı değil mi?Ortaklaşma ve dayanışma ortak paydaları olmuş! Bu nedenle de kavga, gürültü, karmaşa yok onların yaşamında! Kararlar ortaklaşa alınıyor. Deneyimleri nedeniyle yaşlılara daha fazla kulak verildiği olsa da ortak karar hiç şaşmadıkları bir yaklaşım biçimi.

 

“Basit yaşa ki, başkaları da var olabilsin!” diyen Gandi’nin ruhu buralarda dolaşıyor olmalıdır. Kendilerini keşfeden gezginlerin şifalı meyveden gereksinimlerinden fazla toplamaları onlar için kınama konusu oluyor.

 

Tipleri Asyalı olsa da dilleri Türkçe! Biz “yürü” derken onla “cörü” diyorlar. Fiziksel benzerliklerine karşılık onları Moğollar’dan ayıran en önemli özellik Ren geyiği yetiştiricisi olmaları. Moğolistan’da başka geyik yetiştiricisi toplum yokmuş. Bu nedenle de Moğolcada “rengeyiği insanı” anlamına gelen “Tsatan” onlara takılan adlardan birisi olmuş.

 

Soyu tükenen canlılar vardır ya! Dukhalar tam da onlara uyan bir örnek gibi gelmedi mi size de?

 

Ceyhun BALCI, 14.11.2012

Posted in

Yorum bırakın