8 MART
Soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelenlerin günü kutlu olsun! Hayvan dostlarımıza haksızlık olmasın! Dört ayaklı değil iki ayaklı öküzlerden söz ediyorum.
Senede bir gün de olsa kadına “kadın” denilebilen bir gün yaşıyoruz. Şeytan da bu ayrıntıda gizli gibi! Kadına bayan, memeye göğüs diyerek utangaçlığımızı gideren bizler bugün dışında hemen her gün kadına şiddeti yakıştırmıyor muyuz? Daha bugünün sabahında televizyonlardan birinde ulemadan birisinin kadına şiddeti kutsal kitap buyruğu sayan saçmalamaları uçuşmaktaydı havada!
Kadının toplumdan kopartılmasını amaçlayan simgelere “özgürlük” yakıştırması yapan bizler 8 Mart günü kadınlara güzelleme yarışına giriyoruz. Yalandan kim ölmüş! Yarından başlayarak “nerede kalmıştık?” deyip bildiğimiz yoldan gideriz nasılsa! Keşke çözüme giden yola yönelmek olumlu ayrımcılık yapmak kadar kolay olsa! Bu anlayış var olduğu sürece başarabileceğimiz tek şey kadın sığınma evlerinin sayısını artırmak olacaktır.
Kadının aşağılandığı ortamda pek çoğu iki ayaklı öküze eşdeğer erkekler pek mi değerli ve saygın bir konumda? Evinin önüne dökülen yarım ton kömüre, bir kaç kilo bakliyata oyunu da, ruhunu da satanların tümü kadın mı? Bugün ve biraz iyimser bir kestirimle bu hafta boyunca sayısız etkinlikte, sayısız kadın (ve belki de erkek) durum saptaması yapacaktır. İzleyenler gözyaşlarına boğulacaktır olasılıkla! Ama, bir şey yani çözüm eksik kalacaktır!
Çözüme değinip kısa keselim! Kadın için ve elbette tüm insanlar için gereken şey özgür bir toplum oluşturabilmek. Özgür, bağımsız ve güdümsüz bireylerden oluşan gerçekten özgür bir toplum! Bağımlılık iliklerine dek işlemiş bir insan kalabalığının kadını saygın bir yerde olabilir mi? Okumayan, öğrenmeyen, düşünmeyen, sorgulamayan ve tepki duymayan bir toplumda değil kadının insanın adı olur mu?
Böyle bir toplumda insanın adını ağzımıza almadığımız gibi hayvan dostlarımıza haksızlık etme pahasını kendimizi başka türlerle özdeşleştirmekten alamayız kendimizi!
Ceyhun BALCI, 08.03.2013

Yorum bırakın