ÂKİL ADAMLAR
Bundan yaklaşık 2.5 yıl önce (S)akil Adamlar başlığıyla yazmışım. O yıllarda yerli âkil sıkıntısı olmalıymış ki; yabancısıyla iş görülmüş. Bugünlerde yabancı âkiller, bayrağı yerlilere aktarıyor diyebiliriz. Koşullar olgunlaştığına ve içtekiler seslerini yeterince gür çıkartacak duruma geldiğine göre zamanıdır!
Geçmişte ateşten gömlek olan bu görevlendirme için bugünlerde “ben neden listede değilim?” diye ağlaşacaklar da olacaktır.
Sözcük anlamı her ne olursa olsun! Âkil adam olmanın günümüz Türkiyesindeki anlamı pis işlerin yükleniciliğidir.
Siz hiç sağlıkta dönüşüm adım adım gerçekleştirilirken, ulusal varlıklar özelleştirme adı altında peşkeş çekilirken ya da ülkenin ordusu dağıtılırken âkil adam arandığını duydunuz mu? Bu âkil adam aşkımızın nedeni ne olabilir?
Türkiye bu âkil adamların katkısıyla önemli bir dönüm noktasına sürükleniyor. O çok güçlü sayısal üstünlüklü hükümetimiz bu konuda neden çekinik davranıyor? Türk halkı açılım adı altında yürütülen sürece arzulanan desteği göstermiyor olabilir mi?
Bu pis iş taşeronlara yaptırılarak doğacak tepkilerin adresi şaşırtılmaya çalışılıyor!
(S)akil adamlar iş başında! Hepsi tek tip, tek düşünceli ve kayıtsız koşulsuz bölücü! Bölünmezliği savunmak zararlı, bölünme yolunun taşlarını döşemek yararlı!
Halkımız onay verecek mi?
Ceyhun BALCI, 03.04.2013
(S)AKİL ADAMLAR
Başkalarının eylediğini değil de söylediğini yapma alışkanlığı hemen her davranışımıza fena halde yön verir oldu.
Muştuyu gazeteden okudum!
“Öcalan’ın arabuluculuk yapmasını istediği Ahtisaari, Kürt sorunu ve AB süreci için temaslarda bulundu
‘Akil adamlar’ Diyarbakır’da
DİYARBAKIR (Cumhuriyet Bürosu) – Terör örgütü PKK lideri Abdullah Öcalan’ın Kürt sorununun çözümü için arabuluculuk yapmasını istediği eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Nobel Barış Ödülü sahibi Martti Ahtisaari’nin başkanlığındaki heyet, dün Diyarbakır’da Vali Mustafa Toprak, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, DTK eşbaşkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk ile görüştü.” (……)
Nobel onaylı Fin Ahtisari ve yanına iliştirilen “eski” sıfatlı iki hariciyeci (biri İspanyol, diğeri Avusturyalı) eşdeğerlerinin pek çoğunun yaptığı gibi Türkiye’ye gelir gelmez Diyarbakır’a koşturmuşlar.
İlginç olan “meşe ağacının dalı” ile başlayan ve burada paylaşılamayacak kabalıkta sözcüklerle süren; belleklerden hiç silinmeyecek sözün sahibi de olan bir seçilmiş, âkil adamların ilk durağı olmuş.
Âkil ile sakil! İlginç bir buluşma olmuş!
Anlı, şanlı âkillerin oturup da konuşmak için seçecekleri insanların sakil olmaması için olabildiğince özenli olması gerekmez miydi soracak oldum kendime. Hemen vazgeçtim! On binlerin ölümünden sorumlu birinin önerisi ile yola çıkacak kadar yolunu yitirmiş olanlar Diyarbakır’da oturup da konuşacağı kimseyi seçerken neden özenli davranacaktı ki?
Asıl nedeni gözden kaçırıp da olayın güncel oyuncularıyla uğraşıp, zaman yitirmek kuşkusuz kolay ve iç boşaltmaya yardımcı bir iş olacaktır.
Bellek yoklaması yararlı olabilir!
Birkaç ay önce Trabzon’da Sümela ayini haberleri ilişmişti gözlerimize. Sırtında “Büyük Pontus Devleti” yazılı giysili katılımcılar pek az kişinin dikkatini çekebilmişti.
Sırada Akdamar kilisesinin ibadete açılması var! “İleri Demokrasi” kavramına katkıda bulunacak bir başka girişim olmaya adaydır.
Bugünkü bir habere göre ise bir grup Yunan Dedeağaç’tan yola çıkmaya hazırlanmaktaymış. İstanbul’un tarihi ve turistik yerlerini gezmekle kalmayacakları anlaşılıyor. Gelmişken Ayasofya’da ibadet etmeyi düşünmekteymişler. Başarıp başaramayacakları ayrı bir sorundur ama böyle bir şeyi akıllarına bile getirebiliyor oluşları yeterince anlamlı sayılmalıdır.
Diğer yandan, Heybeliada Ruhban Okulu sorunu da kabak tadı verme noktasına gelmiştir.
Bir yandan âkil ve sakil adamların işbirliği ile kotarılmaya çalışılan siyasi işler diğer yandan da dinsel etkinlik kisveli maskaralıkların eş zamanlı olarak sergileniyor oluşu sıradan bir rastlantı sayılabilir mi?
Bugünkü bir başka gelişmeye göre mayınlı saldırıda 10 yurttaşımız yaşamını yitirmiş. Sanılanın tersine bu türden terörist girişimler âkil ve sakil adamların işini zorlaştırmayacaktır. Son zamanlarda yaygınlaştığı ve yerleşikleştiği üzere silahlı eylemler siyasi girişimleri destekleyen bir payandaya dönüşmüş durumdadır.
Süreç başladığı gibi yürüyecektir.
Ceyhun BALCI, 16.09.2010

Yorum bırakın