YURTTA BARIŞ DÜNYADA BARIŞ!

 

Atatürk’e dair başta Cumhuriyet olmak üzere ne kadar kazanım varsa tepelenirken; bugüne dek Atatürkçü olmayı bir yana bırakalım, adını duyduğunda tüyleri diken diken olan zevatın “Yurtta barış, dünyada barış”çı olması nasıl açıklanmalı?

 

Baştan söylemekte sakınca yok! Sahtekarlıkla!

 

“Yurtta barış, dünyada barış!” diyebilmek için Atatürk olmak ya da Atatürk gibi savaşmış olmak gerekir! Açılımcı uysallığa evrilmiş olanlar son günlerde “Savaşa hayır, barışa evet!” zırvalığıyla kendilerini kaybettirme telaşı içine düşmekteler!

 

Haklı savaş denen kavram varken ve artık tartışmasız bir olguya dönüşmüşken “savaşa hayır, barışa evet!” sığlığına düşmek ne anlama geliyor?

 

Bütün bunları bir yana bırakarak gerçeğin peşine düşelim!

 

Saldırının üzerinden 24 saat geçmeden failleri belirleyenler bununla da kalmayıp El Muhaberat bağlantılarını ortaya koyanlar saldırıları neden önleyemediler?

 

Öte yandan, “komşularla sıfır sorun” kavramıyla yola çıkıp “sorunsuz komşusuz” durumuna düşmek nasıl iştir?

 

Her şeye karşın “Yurtta barış, dünyada barış!” demek kötü müdür? Elbette iyidir! Ama, o sözün ağırlığını ve içeriğini taşıyabilmek koşuluyla.

 

“Türkiye’de barış deyip, dünyada barışı göz ardı edip, başka yerlerde savaşın değirmenine su taşıma!” siyasetinin yolunun Reyhanlı olayıyla kesişmesi sıradan bir rastlantı mıdır?

 

Yoksa, yazgının garip bir cilvesi mi?

 

Türkiye’nin hem kendisinin olmayan hem de saldırganlığın savaşı olan bu pis işe bir şekilde karış(tırıl)maması için yakarıyoruz…

 

Ceyhun BALCI, 12.05.2013

Posted in

Yorum bırakın