TTB’nin hükümlü Abdullah Öcalan’a yönelik özel ilgisi ve kendi oluşturacağı “bağımsız” hekimler kurulunca muayenesi doğrultusundaki girişkenliği güncel tartışma konusu olmayı sürdürüyor.
Suçu ve konumu ne olursa olsun; herkesin sağlık (hizmeti) alma hakkı vardır! Bu hakkın kullanılma koşulları da kurallarla belirlenmiştir. Buna karşılık Abdullah Öcalan Türkiye hapishanelerinde sağlık (hizmeti) hakkından yararlanma sorunu yaşama olasılığı en düşük hükümlülerden birisidir. Dolayısı ile konunun insani boyutta ele alınması çabaları yersiz ve gereksizdir. Neden böyle olduğu yazının ilerleyen bölümlerinde ortaya konacaktır.
Abdullah Öcalan’ın bu doğrultudaki isteğini ziyaretine gelen kardeşi aracılığı ile dile getirmesi de ilginçtir. Türkiye Cumhuriyeti devletiyle üst düzeyde ilişki içinde olabilen ve Türkiye Cumhuriyeti’ne pek çok konuda dayatmada bulunabilen bir hükümlünün kendisi ile ilgili göreceli olarak sıradan bir konuda çaresizlik içinde olması kabul edilebilir gibi değildir. Bulunduğu yerden açılım kuramcılığı yapabilme noktasındaki bir örgüt elebaşının mahpusluk konumunun daha fazla uzamasının pek olası görünmediğini de bir kenara not etmekte yarar vardır. Türkiye Cumhuriyeti’nin varlığı ile ilgili en temel ilkelerin bile tartışmaya açılabildiği günümüzde Abdullah Öcalan’ın kendi özgürlüğünü pazarlık konusu yapmayı akıl edememiş olması yaşamın olağan akışına uymaz.
Açılım adı altında sürdürülen çalışmaların önünde sonunda İmralı sakinini doyurucu bir noktaya erişmesinin ancak hükümlülük statüsünün değişimiyle olanaklı hale geleceği konusunda hemen herkesin artık uzlaşı içinde olduğunu söylemeye gerek yoktur. Başka deyişle, kişi olarak saygı gören, bununla da kalmayıp kendisi değilse bile düşünceleri iktidara gelmiş bir hükümlünün özgürlüğünden daha fazla yoksun kalması eşyanın doğasına aykırıdır! Öcalan’ın bugünkü durumu közdeki kestaneye benzetilebilir. Öcalan közden alınacaktır! Elbette, ustalıkla ve birilerine siyasi bedel ödetmeksizin! Ama, bunun için bir maşaya gereksinim vardır. Hücresinden Anayasa yazdırma noktasına gelmiş olan Öcalan’ın da bir sabrı olduğu kesindir. Ancak, her konuda etkili, yetkili ve muktedir olan iktidarın bu konudaki sıkıntısını da anlayışla(!) karşılamak gerekir.
Bir tutuklu ya da hükümlünün sağlık gerekçesiyle salıverilmesinin yol, yöntem ve koşullarının da belli olduğunu unutmayalım! İstenirse, TTB’nin deyişiyle “bağımlı” hekimler aracılığı ile de durumun kotarılması söz konusu olabilir. Bu hiç zor olmayan ama bedel ödetici bir yöntemdir. Türkiye’de yeni anayasa ve başkanlık düşleri görenlerin olduğunu göz önüne aldığımızda en azından şimdilik bu siyasi bedelden kaçınma kaygısı da anlayışla(!) karşılanmalıdır.
Sıralanan koşullar göz önüne alındığında TTB’nin kestaneyi közden alma konusundaki hevesi daha iyi anlaşılmış olacaktır. Eğer, İmralı sakini hastalık gerekçesiyle salıverilmiyorsa, bağımlı hekimler aracılığıyla yaşama geçirilemeyeceğinden değil siyasi bedeli (henüz) göze alınamadığındandır!
Abdullah Öcalan’ın sağlık koşullarında bozulma olduğu savının doğru olduğunu varsayalım. Bu savın doğrulanması hiç de zor değildir. Kendisinin bugüne değin sağlık hizmeti almada sorun yaşadığına ilişkin nesnel ve somut bir dayanak yoktur. Devletle görüşme içinde olabilen birinin bu konuda sorun yaşamakta olduğunu ileri sürmenin akılcı ve gerçekçi olmayacağının altını bir kez daha çizelim.
TTB’nin Öcalan konusundaki girişkenliğini bu alandaki işbölümüne bağlamak çok daha doğru olacaktır. Ne yazık ki, TTB’nin bu süreçte üstlenmekte sakınca görmediği işlev maşa olma rolüdür. Böyle bir görevi üstlenme konusunda kişilerin sonsuz bir özgürlüğe sahip olduğu gerçeğini teslim etmemiz gerekir. Ancak, sorun TTB’nin bir tüzel bir kişiliğe sahip olmasının yanı sıra üye olsun ya da olmasın Türkiye’deki tüm hekimlerin örgütü olmasından kaynaklanmaktadır. Asıl sorun bugün TTB’ye egemen olan anlayışın kişisel düzeyde kalması gereken bu yaklaşımı kurumsal davranışa yansıtmasından kaynaklanmaktadır.
TTB’nin kurumsal olarak uzak durması gereken böyle bir kurguda rol alma hevesi hekimlerin haklı tepkisine yol açmaktadır.
TTB, tepki çeken bu yaklaşımını gözden geçirme göreviyle karşı karşıyadır! Hem de ivedilikle!
Ceyhun BALCI, 17.07.2013



Yorum bırakın