Sporcunun zeki, çevik ve ahlaklısını severim.
Mustafa Kemal Atatürk
Türkiye’nin içine düşürüldüğü akıldan ve biliden yoksun durum hemen her alanı derinden etkiliyor. Ekonomide sıcak sonbahara geri sayılıyor. Engelli demokrasimizin yaldızları ise Gezi Parkı’nda çoktan döküldü.
Sporda ise dalga dalga gelen doping haberleri can sıkıcı olmanın ötesine geçerek onur ve gurur kırıcı bir boyuta erişti.
Atatürk’ün deyişi doğrultusunda irdelemek gerkirse; sporcularımızın hiç de zeki bir görüntü vermediği açık. Kafasıyla bedeninin doğru orantılı gelişmediği anlaşılan görkemli görüntüsüyle ilgi çeken bir minder pehlivanımız ağzından çıkanı kulağı duymadığı için FILA tarafından yaptırıma uğratıldı. Kıt aklıyla Ermeni söylemi üzerinden yardımına koştuğu ustalarının Bursa’da stadyuma Azeri bayrağı sokmadıklarını ve (sözde) Ermeni Soykırımı üzerine bilimsel çalışma ve araştırmalarıyla ünlenen genç Mehmet Perinçek’in iki yılını çaldıklarını anımsatmakla yetinmiş olayım.
Türk sporunun doping sorunu öyle bir noktaya vardı ki; tarihte bir ilk yaşandı. Kırkpınar Başpehlivanı bile bu kervana katıldı.
Her iki olgu da zeka ve çeviklik unsurunun ters orantılı gelişimini yansıtması bakımından son derece önemli!
Dopingle bütünleşen halterin adını anmaya dilim varmıyor!
Bugünlerde Moskova’da Dünya Atletizm Şampiyonası heyecanı yaşanıyor. Sporların anası sayılan atletizm ülkelerin önde gelen karizma ve saygınlık aracıdır. Grenada ve Botswana gibi ülkeleri belki de bu sayede öğrendik. 1980 Moskova Olimpiyatları’nın mekanı olan o zamanki Lenin bugünkü Luzniki Stadı yenilenmesine karşın özgün mimarisiyle göz kamaştırıyor.
Bu mükemmel ortamda gözlerimiz geçen yılki Olimpiyat ve Avrupa şampiyonlarımızı arıyor. Ne Nevin Yanıt ne de 1500’cü kızlarımız Aslı Çakır Alptekin ve Gamze Bulut ortalarda yoklar. İşi yine bir kaç genç ve devşirmeye yüklemiş gibiyiz.
Yokluklarının nedeni başarım gücü eksikliği değil! Aylardır ayyuka çıkan doping söylentileri “başarılı(!)” sporcularımızı bir yıl içinde saklanmaya zorlamış görünüyor.
Doping yapan sporcu yalnız değildir. Hele hele böylesi üst düzey sporcuların özerk ve kendi başına davranması söz konusu olamaz! Dolayısı ile, spor alanlarındaki protestoların telaşına düşebilen ama doping olgularını saymakla yetinen spor yönetimi baş sorumludur. Sorumluluklarının gereğini zaman geçirmeden yerine getirmeleri gerekir(di)!
Akılsızlığın, bilisizliğin, bilinçsizliğin ve elbette kötü niyetin ürünü dopingin Türk sporuna sürdüğü kara lekeler bir an önce silinmeli!
Sporumuzun üzerine çöken bu koyu gölge iç karartıyor!
Bu olumsuz ortamda teselli edici tek gelişme Haziran Başkaldırısı dönemine de damga vuran olgudur. Çok değil haftalar önce biribirlerinin gırtlağına sarılan karşıt yandaşların kolkola girmiş olması gerçekten de sevindiricidir. Genelde sporu ve özellikle de futbolu halka afyon niyetine kullandıranların elini ayağına dolaştıran bu bilinçlenme ve diriliş sporda geleceğe umutla bakmamızı sağlayan biricik gelişmedir.
Dopingin önüne geçilmesi için onu özendiren ortam düzeltilmelidir. Özellikle, Türkiye gibi sportif başarıya aç bir ülkede astronomik ödüllendirme sistemi gözden geçirilmelidir.
Irkçı söylem nedeniyle uluslararası güreş federasyonunca yaptırıma uğratılan Rıza Kayaalp spor ortamından ivedilikle uzaklaştırılmalıdır.
Ceyhun BALCI, 14.08.2013


Yorum bırakın