26 AĞUSTOS
Yakın ve uzak tarihimizden iki yaprağın adıdır 26 Ağustos!
Bin yıl öncesine gidip de 100 yıl öncesini ıskalamak herhalde böyle olabilir. İrtica kanadı 26 Ağustos 1071’e göndermede bulunan afişlerle donatmış pek çok yeri. Olmayan örtüşmeyi 23 Nisan ve Kutlu Doğum Haftası ile sağlayanların işi bu kez biraz daha kolay!
Hiç kuşkusuz 26 Ağustos 1071 de çok önemlidir! Ama, bu önemi 26 Ağustos 1922’den esirgemek akılla bağdaşacak bir durum olmasa gerek!
Sol kanattaki durum farklı mı? Pek devrimci, bir o kadar demokrat ve elbette özgürlükçü SOL’umuz eline geçirdiği kızılbayraklarla ve dünyanın ve hatta ülkenin SOL’cu kahramanlarıyla boy göstermedeki becerisini her nedense 100 yıl öncesi için yineleyemez. Tıpkı irtica kanadı gibi onların belleğinde de sakatlık vardır bu döneme ilişkin.
İnsanlık tarihiyle başlayan geçmiş akışı her nedense XX. yüzyılın ilk çeyreğinde donar, yok olur bu arkadaşların da belleklerinde. Çünkü, orada Milli Mücadele vardır, Mustafa Kemal Atatürk vardır, emek ve alın teri ve tabii ki kan vardır! Aslında, devrimcilik söz konusu olunca mangalda kül bırakmayanlar için Devrim de vardır o yakın geçmişte.
Hıyanet hastalığına yakalanmış irtica kanadına, budalalık mikrobuyla hastalanmış solcu ve hiç kuşkusuz devrimci kardeşleri de eklemek kaçınılmazdır.
Kendi devrimine kör, olmuş da son kullanma tarihi geçmişine yar olmayı aklından geçirebilen bu arkadaşlar henüz olmamışının ve olması da pek olası olmayanının aşkıyla yanar tutuşurlar. Romantizmin aşırısı da başa böyle dert olur!
Kurtuluş Savaşı’nın coşkulu zaferi de demek olan 26 Ağustos’u yaratan başta Mustafa Kemal Atatürk, silah arkadaşları ve elbette onların peşine düşen şehitlerimizin aziz anısı önünde eğilmek, onları hiç olmazsa saygıyla anmak bu kadar zor mu diye sormadan edemedim!
Ceyhun BALCI, 25.08.2013


Yorum bırakın