Görsel

 

TUZAKTAKİ HEKİMLİK

 

Bir kitap okudum! Hayatım değişmedi ama sayısız çağrışıma yol açtı! Önce çağrışımlar sonra da kitap diyerek girelim söze!

 

Hastanın müşterileşmesi güncel ve son derece yeni bir kavram. Esnaflaşan hekim profili öteden beri var olan ama günümüzde kaçınılmazlaşan bir durum! Her ikisi de sistemin dayatması. Kaçınmak son derece zor olsa da olanaksız değil!

 

Kimilerinin iletişim çağı olarak adlandırdığı bu dönemde bilgi internete düşmüş durumda! Bilginin internete düşmesi kötü müdür diye soracaklar içindir sözüm! Bilginin erişilebilir olması kuşkusuz olumlu bir durum gibi görünür göze! Oysa, internete düşen bilgi denetimsizce güdüleyen ve yönlendiren olunca durum değişir.

 

Hekimlik uygulamasının içinde olan pek çok meslektaşımın   doğrulayacağından kuşku duymaksızın kısa olgular sunmakta yarar görüyorum.

 

Hastayla karşılaşınca “neyiniz var?” sorusuyla başlamaktan korkar oldum. Kimi zaman bu soruyu sorma fırsatı bile bulamadığım oluyor. Kendi tanısını koymuş olanlar olguların en zorları. En kötü senaryo, “ben internetten baktım, bende şu hastalık varmış. Film/emar istiyorum”culuk. Böyle bir durumda başınıza ciddi bir dert sarıldığı kesindir. İlk dakikadan başlayarak denetim altındasınızdır. Doğru, tek ve seçeneksizdir. Güdülemeye karşı durursanız hasta haklarını çiğnemekle suçlanmayı da içeren bir dizi sorunla karşılaşmaya hazır olmalısınız. 

 

Günümüz hastası ilgili ve bilgili olmasının yanı sıra “hasta olma rolünü” de fazlasıyla benimsemiştir. Bir önceki yıl Türk vatandaşlarının ortalama 8’den fazla kez hekime başvurmuş olması hasta olmayı sevdiğimizin belgesi sayılabilir. Gerekli incelemelerin sonunda hasta adayına bir şeyiniz yok deme gafletine düşmemenizde yarar var. Böyle bir durumda hekimliğinizin zan altında olmasına hazır olmalısınız! Bu yolla istemeseniz de karşınızdakini yalancılıkla/rol yapmakla suçlamış olursunuz. Mutlaka bir tanı koyup yine mutlaka bir tedavi uygulamanız beklenmektedir.

 

İnternete düşen bilgi açıp okuyanlar katında kamuoyu oluşturma işlevi de görmektedir. Önce tedavi bulup sonra da hastalık üreten endüstrinin arayıp da bulamadığı bir fırsattır bu! İstekçi hasta/müşteri her koşulda tedavi üreticisinin değirmenine su taşıyan olacaktır. Dertli olduğuna kendisini inandırmış birinin derdine umar aramasını da olağan karşılamak gerekir. Hasta adayının yaklaşımlarıyla savurganlığı tetiklemiş olması onu hiç mi hiç ilgilendirmez! Böyle anlarda “insanlara her şeyin en iyisi yaraşır” sözünün yüzünüze vuruluvermesine de hazırlıklı olun! 

 

Tıp dallarının hemen tümünde benzer durumlar yaşanıyordur. Ama, bu kurgudan en çok pay alan olgulardan birisi depresyon olmalıdır. Çağımız insanının içinde bulunduğu koşullar gereği potansiyel bir ruh hastası olduğu savı toplum gözünde giderek daha fazla kabul görür olmuştur. Olası olsa, pek çok kişi internetten edindiği bilgiyle öztanısını koyacak ve marketten/eczaneden ilacını alıp tedaviye başlayacaktır. Reçete zorunluluğu olmasa hekim bu kurgunun  vazgeçilmez bir halkası olmayabilir de!

 

Türkiye’de 2003 yılında 14 milyon kutu olan antidepresan tüketiminin 2012’de 37 milyon kutuya erişmiş olduğunu; sağlık  harcama devi ABD’de ise 2011’de 270 milyon kutu ile birinciliğe oturduğunu eklemekle yetinelim.1

 

Bu durum yalnızca kısıtlı parasal kaynakların endüstriye akması sonucunu doğurmakla kalmıyor! Aynı zamanda, gereksiz tedaviler ve bu gereksiz tedavilerin yarattığı risk ve olumsuzlukları da yaşamımıza sokmuş oluyor.

 

Hekimlik uygulamasında istekçi hastaya karşı koymak, isteklerini kolaylıkla savuşturmak bu satırları yazmak kadar kolay değil elbette.

 

Dr Mutluhan İZMİR “Antidepresan Tuzağı” (Hayy Kitap, Ekim, 2013) kitabında bu açmaza odaklanmış. Bu ve bu gibi yararlı kaynaklar hekimlerin gündelik meslek uygulamalarının parçasına dönüşmüş olan noterlik rolünden sıyrılmada çıkış yolu bulmalarına yardımcı olacaktır. Diğer yandan, hekim olmayanlara da farklı bir bakış açısı ve doğru bilgi sunumu aracılığıyla bilinçlenme fırsatı sunacaktır.

 

Depresyon ve onun aracılığıyla açığa çıkan tuzak tıp ortamından bir kesiti yansıtmaktadır. Başka alanlarda da sayısız tuzak olduğunu bilmekte olduğumuza göre sözlerimizi hekimlere, meslektaşlarını ve toplumu aydınlatmada önemli görevler düştüğünü ekleyerek bağlayalım.

 

Ceyhun BALCI, 03.11.2013

 

 

1 Antidepresan Tuzağı, Dr Mutluhan İzmir, Hayy Kitap, Ekim, 2013.

Posted in

Yorum bırakın