ATEŞTENTÜRK
(1892-1943)
Hali vakti yerinde demek yetmez! Varlıklı bir ailenin oğludur Ateştentürk! Avrupa’nın ortasındaki İsviçre’de hukuk öğrenimini bitirmiş, doktora yapmaktadır. Doktora konusu da kapitülasyonlardır.
Yunan İzmir’e çıkar çıkmaz arkadaşı Şükrü Saraçoğlu ile birlikte İtalya üzerinden bir geminin ambarında kaçak yolcu olarak Anadolu’nun yolunu tutar. Soluğu Kuşadası’nda alır. O tarihte işgalci Yunan’a kan kusturan efelere katılır. Kısa zamanda bu alanda da başarılı olur. Sayıları 1000’lere varan efe kuvvetine komuta eder. Ben hukukçuyum, elim silah tutmaz, bu işleri de başkaları yapsın diyenlerden değildir.
Bir sonraki durak Milli Mücadele ve Ankara olur. 1. BMM’de İzmir Milletvekili’dir. Dün dağlarda Yunan kovalayan Ateştentürk Ankara’da meclistedir. Milli Mücadele sırasında cephelerde dolaşarak askere moral ve dayanç aşılama çabası içindedir.
Kurtuluş Savaşı utkuyla sonuçlanıp ordularımız İzmir’i geri aldığında yeni bir mücadelenin eşiğinde olduğunun farkındadır. Artık, asıl uzmanlık alanında hizmet verme fırsatı bulacaktır!
Bakanlık yaşamı İktisat Vekilliği ile başlar. Önemi bugün de yadsınmayan Şubat 1923’teki 1. İzmir İktisat Kongresi onun eseridir. Bugün ona faşist etiketi yapıştırma çabasında olanlar bu kongrenin anısına Konak’ta bir köşeye dikilmiş olan anıta baksalar her şeyi fazlasıyla anlayabilirler. Dört metal sütundan oluşan bu yalın anıttaki sütunların her biri sırasıyla işçileri, çiftçileri, tüccarları ve sanayicileri simgelemektedir. Buna bir de Karl Marks ve Lenin ilgisini eklesek yarar sağlar mı? Bu konularla ilgili olarak da kalem oynatan Ateştentürk bu ünlü kuramcı ve uygulayıcıların yapıtlarını Türkçe’ye kazandırmayı da göz ardı etmemiş. Böyle faşiste can kurban deyip geçmeli.
Ateştentürk için Türk devriminin ete kemiğe büründüğü varlıktır diyenler de olduğunu anımsayalım. Yıldızı Adalet Bakanlığı’nda da parlayacak ve uzmanlık alanının gereklerini bir bir yerine getirecektir.
“Türkiye Cumhuriyeti akla ve bilime dayanmalıdır!” saptaması her şeyi tüm açıklığıyla ortaya koymuş olmuyor mu? Medeni Yasa, Borçlar Yasası, Kabotaj Yasası, Ticaret Yasası ve Ceza Yasaları onu anıtlaştıran hukuk devrimlerinden birkaçıdır.
Bitmez ,tükenmez enerjiye bakar mısınız? Bunca iş arasına hukuk fakültesi hocalığını da ekleyebilmiştir.
Uygulamada da az başarılı değildir. 1926’da Ege Denizi’nde Fransız gemisi Lotus ile Türk Bozkurt gemisinin çarpışması sonrasında Lahey’de sahneye çıkacaktır Ateştentürk. Kapitülasyonlara Lozan’da son verilmemiş gibi davranan Fransızlara vereceği ders de özgeçmişine altın harflerle yazılacaktır. Ne de olsa Kapitülasyonlar doktora konusudur! Fransız ulusunun da uykudan uyanmasına katkıda bulunduğuna kuşku olmasa gerek. 1934’te yasası çıkınca soyadı olacaktır Bozkurt gemisinin adı. Mahmut Esat Bozkurt’tan söz ediyoruz. Ona faşist yaftası yapıştırma yarışına girenler Bozkurt soyadına bile sarılma bigisizliğini sergileyebilmişlerdir.
Mustafa Necati ve Dr Reşit Galip’le birlikte Mahmut Esat Bozkurt son yıllarda en çok saldırıya uğrayan devrimcilerden birisidir. Nedensiz değildir. Adı anılanlar Atatürk Devrimi’nin kutup yıldızlarıdır. Yeri gelince savaş alanına inip elde silah dövüşen; ama zamanı geldiğinde de, bu kez elde kalem eğiten, öğreten, aydınlatandır onlar. Ödünsüz oldukları tek konu uygarlık, çağdaşlık ve vatanseverliktir. Akıl ve bilim rehberliğinde yaşamın her alanında verdikleri savaş bugün de farkında olarak ya da olmayarak elimizde tuttuğumuz değerleri kazandırmıştır desek yanılmış olmayız!
Gerçek anlamda halkçı, Cumhuriyetçi ve Devrimci bir kişiliktir Mahmut Esat Bozkurt! Yaşamının sonuna dek rahat etmesine yetecek olanağa sahipken; vatanı uğruna çarpışan, halkı uğruna çalışıp, didinendir!
Son yıllarda Anadolu İhtilali kitabındaki bir bölümceden cımbızla çekilen tümcelerle de vurulmaya çalışılmıştır. Yetinilmemiştir. Aynı kitaptan yapılan ve kendisine ait olmayan ifadeler de eklenmiştir karalama seferberliğine! Hitler’in bir söylevinden yaptığı alıntılar kendi düşüncesiymiş gibi sunulmuştur insanlara. Oysa, Anadolu İhtilali kitabında Lenin, Troçki, Karl Marks, Jaures, Robespierre, Voltaire gibi pek çok bilgeden de alıntı vardır. Neyse ki, Ateşten Adam Mahmut Esat Bozkurt’un ne savunmaya ne da kendisini savunması için başkalarına gereksinimi yoktur. Söylemleri eylemleri ve yapıtları dimdik ayaktadır. Ona saldıranlar ve saldıracaklar aslında bir duvara çarpacaklarının farkında olmayacak kadar zavallı ve bilinç yoksunlarıdır.
Ateştentürk’e gelince! Bir kez daha soyadı yasasının çıktığı yıllara dönmek zorundayız. Yasayla birlikte herkes kendisine soyadı ararken Mahmut Esat’a yakıştırılanlardan birisidir Ateştentürk. O, Lahey’deki başarısını ölümsüzleştirmek için Bozkurt’u seçmiştir.
21 Aralık 2013’te Mahmut Esat Bozkurt İzmir’de aramızdan ayrılışının 70. yılında ona yaraşır alçakgönüllülükte ve dolulukta bir etkinlikle anıldı. Efsane kuşağın yıldızlarından birisi olan Mahmut Esat Bozkurt’un yüce anısına saygımızı sunmak ve onunla da yetinmeyip onu daha iyi ve ayrıntılı tanımak bugün bizlere düşen önde gelen görev!
Etkinlik boyunca kendime sorduğum bir soruyla bitirmek iyi olacak! Mahmut Esat benim dede kuşağım sayılır. İnsanlık tarihinde son derece kısa bir zaman aralığı! Onca yokluk ve yoksunluk arasında görkemli başarıların altına imza atan onlarsa, biz kimiz? Arada sizce de bir çelişki yok mu? Bunca kazanımı ve güzelliği bozuk para gibi harcayan bizler kimiz? Düşünmenin zamanıdır! Biraz kendimize gelip onlara yaraşır bir tutum içine girmek günahlarımızı biraz olsun azaltacaktır.
Ceyhun BALCI, 21.12.2013








Yorum bırakın