ATATÜRK ROZETİ
Rozet, yakaya takılan meslek, dernek üyeliği, takım taraftarlığı ya da başka bir eğilimi yansıtan sıradan bir nesne midir? Bir ölçüde doğrudur! Atatürk rozeti ise bir nesne olmanın ötesinde anlama sahiptir!
İzmir’de “Ne Atatürk rozeti, ne Türk bayrağı ne de türban!” diyen bir hukuk insanının belediye başkanlığına aday yapılmasıyla bitip, tükenmesi güç bir tartışmanın fitilini ateşledi.
Atatürk 57 yıl yaşam sürmüş, yaşamı boyunca savaşlara tutuşmuş, bir devlet kurmuş, vadesi gelince de aramızdan ayrılmış sıradan bir insan mıdır? Onun becerisi savaş alanlarından çok barışta göstermiştir kendisini! Bir kaç yüzyıl geride kalmış, karanlıktaki bir toplumu ışığa kavuşturmuştur. Onun sayesinde buralardaki insanlar aklı olduğunu anımsamış ve başkalarının değil kendi aklıyla düşünür olmuştur!
Atatürk’ün en büyük devrimlerinden ikisi kadınları insanlaştıran ve hukuk denen aygıtı başta onlar olmak üzere toplum için geçerli kılanlarıdır!
İşte bu nedenle Atatürk en çok kadınlar için değerli ve anlamlı bir kişidir. Türkiye’nin yakın tarihini gözden geçiren herkes bu yalın gerçekle karşılaşır.
Hem kadın, hem de hukukçu olan bir insanın Atatürk rozetini türbanla özdeşleştirmesi ya cehaletin ya da hıyanetin gereğidir!
Neden yalnızca savcıların adı önüne “Cumhuriyet” sözcüğünü koyduğumuzu araştırırsak gerçeğe erişmiş oluruz! Her devrim, her yenilik, her alt üst oluş kendisini koruma, savunma hakkına sahiptir. Savcıların adının önüne “Cumhuriyet” bu nedenle konmuştur Türkiye’de!
O nedenle de, bu ülkenin diğer yurttaşları gibi savcı ve yargıçlarının da yakalarında Atatürk rozeti taşımasından daha doğal bir şey olamaz!
Türkiye’de, özellikle de İzmir’de bu bilince erişmemiş insanların hem de Cumhuriyet’in partisinden belediye başkan adayı yapılmış olmaları kabul edilebilirlik sınırlarının epeyce dışında kalan bir durumdur!
Ceyhun BALCI, 16.02.2014




Yorum bırakın