Resim

UKRAYNA

Montreal’deki 1976 Yaz Olimpiyat Oyunları sırasında gösteri yapan Ukraynalılar ülkelerinin Sovyet işgali altında olduğu savıyla ortaya çıkmışlardı. Ukraynalı kavramıyla tanıştığım gündür. Tahmin edilebileceği gibi “Soğuk Savaş” döneminde önemli yarışma ve propaganda alanı olan sporda ortaya çıkan bu durum batı blokunun sempatisini kazanmıştı. Bir Ukraynalı ya da Belarus kendisini Rus’tan farklı bir yere koysa da; Doğu Slavları ailesine mensup bu halkların biri birlerinden farkları sonu gelmesi olanaksız bir tartışmanın konusu olabilir.

Farklı dilleri ve tarihleriyle “milliyet” oldukları kesindir. Geçmişe bakıldığında devlet deneyimleri de olduğuna göre “millet” oldukları da tescillidir.

Yüzüncü yıldönümünde Birinci Dünya Savaşı yıllarına dönecek olursak; bu ilk paylaşım savaşının sonunda köklü değişiklikler yaşandığı söyleyebiliriz. 1919’da kurulan Ukrayna Halk Cumhuriyeti de birinci paylaşım savaşının ürünlerinden birisi. 1922’de Sovyetler Birliği’nin bir parçası olmuş. Herhangi bir eski Sovyet Cumhuriyeti gibi Ukrayna’yı da bu 70 yıllık süreçten ayrık tutmak olanaksız.

Bugün karşımızda duran tek, bütünleşik ve benzeşik Ukrayna imgesinin ardında ayrışık bir yapı barındırdığını söylemek mümkün. Doğusu ve güneyi Rusofil, batısı Rusofob bir ülkeden söz ediyoruz. Ağır sanayi ve dolayısı ile üretime dayalı ekonomisinin yanı sıra Rus kökenliler yoğunlukla doğuda yaşamaktadır. Rus donanmasının Karadeniz filosuna Ukrayna kenti Sivastopol’ün üs işlevi gördüğünü eklemekte yarar var.

Kiev Maidan’da kendisini gösteren ve haftalar boyu süren kalkışmayı Ukrayna tarihiyle ilişkilendirmekte yarar var! Tarihten kopmayı alışkanlık haline getirenlerin bol olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Hatta, tarihle (doğru ve nesnel bir şekilde) ilgilenmeyi ilkellik sayanlar bizim ülkemizde bile az sayıda değil.

Doğumuna gerekçe olan Birinci Dünya Savaşı’nın üzerinden çok geçmeden ikincisi patlayan paylaşım savaşı da Ukrayna topraklarında epeyce kan dökülmesine yol açmış. Beş milyon dolayında Ukraynalı’nın ölümüne yol açan bu süreçte Hitler bağlaşıklığı ve işbirlikçiliğinde sakınca görmeyen Ukrayna faşistlerini unutmamakta yarar var. Bu unsurların günümüzdeki uzantılarının Kiev Maidan’daki bileşenlerden birisi olduğunu anımsatalım. Ukrayna’daki kalkışmayı bizdeki Gezi süreciyle benzeştirenlerin kulakları çınlasın!

Ukrayna’da olup bitenler yerel görüntülü küresel bir olgudur. Emperyal savaşlarının bir parçası olduğu akıldan çıkartılmamalıdır. Dünyada güç merkezinin doğuya doğru yer değiştiriyor oluşunun bir öğesidir.  Çin’e eşlik eden yükselen Rusya gerçeği etkisini ve gücünü yitirme korkusu içindeki AB(D)’yi bu türden kuşatıcı yaklaşımları desteklemeye özendirmektedir. Kaldı ki, bu gibi yaklaşımlar tarih boyunca batılının hiç vazgeçmediği davranış biçimlerinden olmuştur. Bu bakımdan kukla ve kuklacı ikilisinin varlığına şaşırmamak gerekiyor.

Kutuplaşmaya ara veren dünya bir kez daha kutuplu bir sürece girmiştir. 2008 ekonomik kriziyle belirginleşen bu süreç olanca hızla ilerlemektedir.

Ukrayna’da yaşananları özgürlük ve demokrasi sorununa indirgemek batılının bilinçli yaklaşımıdır. Bu ülkenin tarihsel ve güncel gerçekleri ya o ya bu gibi keskin bir tercihle bağdaşmamaktadır. Rusya’nın yanı başındaki Ukrayna’nın (Rusya’ya) enerji bağımlılığı içinde olduğuna değinmekle yetinelim.

Ayrıca, son olaylardan sonra komşu Rusya’nın henüz son sözü söylemediğini de akıldan çıkartmamak gerekiyor!

Uluslararası ilşikiler göründüğünden çok daha karmaşık ve çok yönlü irdelenmeyi hak ediyor. Türk medyası olumlu örnekler ayrık tutulduğunda; tıpkı kendi ülkesine olduğu gibi Ukrayna’ya da şaşı bakmayı yeğlemektedir.

Ceyhun BALCI, 24.02.2014

Not : Kiev’de yaşayan gazeteci ve Doğu Avrupa uzmanı Deniz Berktay’ın Ukrayna ile ilgili doğru ve ufuk açıcı değerlendirmeleri Türk medyasının pek çok unsurunda çoğu zaman canlı bağlantılarla aktarılmaktadır. Türk medya kuruluşlarının bu değerlendirmelerden yeterince yararlanmadığı ortaya konulan yaklaşımlardan anlaşılıyor.

Posted in

Yorum bırakın