COŞKUN ÖZDEMİR/ 27 Mayıs Devrimi ve Halk Sağlığı

Resim

Ülkemizde pratisyen hekimliğin önemi ve değeri iyi anlaşılamamıştır. Hemen hiçbir tıp fakültesi mezunu pratisyen kalmak istemez, çünkü talibi ve itibarı yoktur, bir an önce uzman olmak ister.

Türkiye’de pratisyen doktorun, ilk basamak hekimliğinin, halk sağlığının, koruyucu hekimliğin önemini ve önceliğini kavramış, bunun için çeşitli alanlarda savaş veren bir büyük hekim var olmuştur: Prof Nusret Fişek. 27 Mayıs ihtilalini izleyen 60’lı yıllarda Sağlık Bakanlığı müsteşarı idi. “Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleşmesi” adlı yasanın destek verdiği Sağlık Ocakları örgütlenmesine gönül vermişti Fişek Hoca.

Her 7000 kişi için bir sağlık ocağı açılacak, burada iyi yetişmiş doktorlar hizmet verecek, koruyucu hekimlik öncelik kazanacak, çocuk ve hamilelerin kontrolleri aşılar, sağlık ocağında ya da gerekiyorsa evlerinde yapılacak ve ciddi çevre sağlığı önlemleri ile bu hizmet bütünlük kazanacaktı. 1977 yılına kadar tüm ülke bu sağlık ocaklarıyla kapsanmış olacak ve ilk basamak hekimliği gerçekleşmiş olacaktı. Mao Che Tung’un çıplak ayaklı doktorlar (bare foot doctors) projesinden örnekler veren Nusret Fişek’i sağlık ocakları projesini heyecan içinde anlatırken dinlemiştim. Uğur Mumcu’nun deyimi ile bu kalpaksız Kuvayı Milliyeciyi saygı ile anıyorum.

Resim

Bugün sağlıkta neler oluyor?

Ama böyle bir sosyal bir programın başarısına bu yapıdaki bir ülkede izin veremezlerdi. Tıpkı 1961 Anayasası gibi o da bol geldi. Şimdi h?l? yer yer onun adını da taşıyan sağlık ocakları var… Ancak bu örgütlenme, ülkeyi kapsayacak şekilde gelişemedi, benimsenmedi. Bugün aile hekimliği var. Türkiye, sağlıklı kaliteli hizmet sağlayan bir örgütlenmeden yoksundur. Tıp fakültelerinin sayısı insan gücü planlaması yapılmadan arttırılıyor. Bunların ürünü nedir? Nasıl hekimler yetişiyor, bu sorgulanmıyor. Hastanelerde performans uygulaması harcamaları arttırıyor. Kaliteli hizmeti önlüyor. Tıp fakülteleri durmaksızın değişen, yenilenen kurallarla garip bir tam gün uygulaması ile en iyi elemanlarını kaybediyor. Öğretim üyeleri özel hastanelerde çalışacak, alınan ücretler fakültelere aktarılacak gibi anlaşılması güç bir sistem.

SGK ile anlaşma yapan hastanelerde katkı payı yüzde 30’dan yüzde 200’e çıkarılıyor. Yani artık hastalar cepten küçümsenemeyecek bir para ödeyecekler. Bir de evlere şenlik bir torba yasa var. Onun kapsamı içinde sokaktaki, parktaki hastaya müdahale eden yardım etmeye çalışan doktora 2 yıl hapis cezası var. Yüzlerce doktor ve sağlık elemanı özellikle Gezi olaylarındaki etik, insani davranışından ötürü yargılanıyor. Ülkemizdeki akıl almaz, vicdana sığmaz çok sayıdaki icraatdan biri.

Gözünüz aydın olsun sevgili meslektaşlar, vatandaşlar, hastalar! Yiyecek bulamayan, karnını doyuramayan, eve et meyva götüremeyen vatandaşa çeşitli diyetler, beslenme reçeteleri sunan meslektaşlarım! Gelin bu çıkmazlarla, bu yanlışlıklarla uğraşalım.

Bir dahaki yazımda bu çıkmazlar için somut örnekler sunacağım.

 

Posted in

Yorum bırakın