BRUNO

CAMPO Dİ FİORİ

“Dört yüz yıl önce burada alevlerin cayırtısına insan çığlığı karışmıştı. Bağnazlığın koyu gölgesine aklın ve bilimin ışığıyla yürüyen bir kahramanın çığlığıydı Roma semalarında yankılanan. Belki de gerçekte tüm insanlığın çığlığıydı işitilen!”

17 Şubat 1600

Türkçesi Çiçek Tarlası! Roma’nın orta yerinde bir meydancık. Buna karşılık çabalamazsanız kolayca görülebilecek bir yerde de değil. Günümüzde öğleye dek çiçek pazarı olarak işlev görüyor. Günün ilerleyen saatlerinde çiçek pazarının yerini alan şirin kafeleri, korunmuş tarihsel ve mimari dokusuyla geçmişiyle ilgili kestirimde bulunulması güç bir yer.

Bu şirin meydancığın orta yerinde kendisini gösteren bir heykeli göz ardı ederseniz uygarlık tarihinin önemli bir sayfasını ıskalamış olursunuz.

Bu meydancığa gelen herkes Giordano Bruno ile (heykeli aracılığıyla da olsa) selâmlaşmış olur. Giordano Bruno filozof, gökbilimci ve rahiptir. Engizisyon döneminde sayısız insan sapkın olarak ilan edilip kurban edilmiş olsa da Giordano Bruno onların en tanınmışlarındandır. Bruno Aristocu kapalı evren anlayışından ilk sıyrılanlardan birisi olarak Kopernik’in görüşlerini savunur olunca engizisyonun hışmına uğraması şaşırtıcı olmayacaktır. Daha da şaşırtıcı olan yaşamını kurtaracak adımı atmaması olmuştur. “Yanılmışım, dünyadan başka gezegen yoktur, evrenin merkezi de dünyadır” dese bedeni Campo di Fiore ateşiyle kavrulmayacak, çığlığı duyulmayacak ve ömrü yettiğince yaşam sürecekti.

Campo di Fiori’de uygarlık tarihinin çok önemli sayfalarından birisi yazılmıştır diyoruz. Aklın önüne inancı, bilimin önüne dogmayı o zor koşullar altında bile koymayı aklına bile getirmeyen Giordano Bruno’nun huzurunda olmak tanımsız bir heyecan ve duygu fırtınası anlamına gelmiş oluyordu o meydancıkta bulunduğumuz kısa zaman aralığında .

 BRUNO (3)

“Ben yanmazsam, sen yanmazsan

Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa!”

Dizeleriyle vücut bulan eylem 400 yıl önce Bruno tarafından yaşama geçirilmiş. Bruno ve ona eşlik eden başkaları bedenlerinin yanması pahasına insanlığı aydınlatmışlar.

Keşke yüzyıllar öncesinde kalmış olsaydı bu vahşet!

Çok değil 20 yıl önce, insanlık tarihinin yazıldığı Anadolu’da Madımak’ta yakılanları anımsamak çok daha acı vericiydi. Geç de olsa aydınlanmanın ışığıyla tanışan Türkiye’de zamanı geri döndürmek anlamına mı geliyordu bu vahşet?

Yoksa, 1923’te bedelsiz edinilmiş olan kazanımların gecikmiş bir ücretlendirmesi miydi üçüncü binyılın başında geç aydınlanan Türkiye’de yaşananlar!

Daha dün yüzlerce maden emekçisini maden dehlizlerinin karanlıklarına gömen cinayetin Bruno’yu yakan ateşten farkı var mıydı diye sormadan geçebilir miyiz?

Campo di Fiore’de Giordano Bruno’nun huzurunda olmanın yarattığı beyin ve duygu fırtınasının ürünü sayılmalıdır bu yazdıklarım!…

Ceyhun BALCI, 01.06.2014

BRUNO (2)

 

Posted in ,

Yorum bırakın