BASKETBOL
2014 Basketbol Dünya Kupası geçen hafta sona erdi. Tadı, tuzu kalmamış bir spora dönüştü bu iş. Yol yorgunluğunun da etkisi vardı ama bu tatsız eğilimin de etkisiyle Sırbistan-ABD finalini izlemek gelmedi içimden. Doğru tercihte bulunduğumu ertesi günü anlamış oldum. Maç başa baş 5 dakika sürebilmiş! Sonrası bilindik sahneler. Olasılıkla iki taraf da bitse de gitsek demiştir.
Geçen şampiyona Türkiye’de yapılmıştı. Ev sahibi kontenjanından final oynamıştık. Bu durumun yaşamın olağan akışına uygun olmadığı sonraki yıllarda yaşadığımız hezimetlerle belgelenmişti.

Bu kez İspanya bizim kadar şanslı değildi. Çeyrek finalden sonra tribüne çıktılar.
Oysa, çok değil birkaç şampiyona önce pek çok takım ABD ile başa baş oynayabilmekte ve hatta Arjantin’in yaptığı gibi onu yenebilmekteydi.
ABD’nin NBA ağırlıklı takım kurmasının da bu tablonun oluşumuna etkisi tartışılmazdır. Böylelikle, dünya kupası üzerinde hegemonya kurmakla kalmayan basketbolun mucitleri karşıtlarıyla alay edecek denli yükseklerde uçar oldular. Onlara zevk veren bu durumun izleyenler için hiç de hoş biri durum olmadığı kesindir.
Basketbolun iki karşıt kutbu sayılabilecek Avrupa ve ABD arasındaki uçurumun derinleştiği de su götürmez bir gerçektir. Böyle bir durumda iki seçenek kalıyor geriye! Ya ABD as takımla katılımdan vazgeçirilmeli! Ya da, turnuvanın şampiyonu ABD ile final ötesi maçı oynamalı.
Türkiye İspanya’ya “Wild Card” kontenjanından gitti. Turnuvaya katılım için gerekli başarımı gösteremeyen kimi ülkelere basketbolda olduğu gibi para karşılığı tanınan bir katılım hakkı anlamına geliyor bu düzenek. Buna karşılık Türkiye konumuyla orantısız başarı kazandı denilebilir. Neredeyse beklenmezken çeyrek final görmüş olmak bunun kanıtı.
Tarihte bu yolla şampiyonalara katılma hakkı elde etmiş takım ya da sporcuların beklenmedik başarılarına tanık olunmuş. İspanya’da ABD’nin karşısına çıkan kim olursa olsun darmadağın ettiği düşünüldüğünde; para karşılığı turnuvaya kabul edilen Türkiye’nin ABD karşısında ilk yarıyı önde kapatmış olması da not edilmeye değer bir başka ayrıntıdır.
Parantezi Sırbistan’la kapatalım! Bu ülke miniği eski Yugoslavya’nın çekirdek ülkesi. Parçalanıp da ondan 7 post çıkartılmış olmasına karşın basketbol ülkesi unvanını yitirmedi. Onlara alkışı da unutmamak gerek.
ABD’nin geri kalanlar karşısındaki başarısını iki sözcükle tanımlamak gerekirse; “çabukluk” ve “atletizm” ilk akla gelenlerdir.
Hem dünyada hem de ülkemizde futbolun içine battığı kirlilik basketbol için de geçerlidir. Sportif görünümün yanı sıra yönetsel durumun da düzeltilmesi gerekiyor. Hem de ivedilikle!


Yorum bırakın