HEPİMİZ ÇARLİYİZ(?)
Paris’te iğrenç ve ürkünç bir saldırının hedefi olan Charlie Hebdo dergisinin yasını paylaşmak için “Hepimiz Çarli” olduk! Olayın dehşeti azaldıkça olanları duygusallıktan uzak bir biçimde irdelemekte yarar var. Çözüme erişmek için Çarli olmak yeterli değil!
Yanlış algıya yol açma pahasına paylaşmadan geçemeyeceğim bir nokta var. Adına tanışık olsam da Charlie Hebdo’yu boy hedefi yapan çizgilere göz gezdirme fırsatı bulmuş oldum bu vesileyle. Kaba ve kışkırtıcı içeriğiyle gülmece sanatçılarının alışılmış inceliğinden yoksun yapıtlar olduklarını belirtmekte sakınca görmüyorum.
Musa, İsa ve Muhammed bugünün dünyasında yaşayanların kabaca yarısı için anlam taşıyan kişilikler. Üçü eşdeğer olmakla birlikte fark her üçünün simgesi olduğu inançların geçirdiği (ya da geçiremediği) evrimde gösteriyor kendisini.
İsa’nın dini yüzyıllar önce evrimini tamamlayıp, yerini ve sınırını bilen bir konuma razı olurken; İslâm dini için böyle bir evrimden söz etmek olanaksız! Bir Hıristiyanın ya da Hıristiyan dininin egemen olduğu coğrafyadaki bir bireyin değer yargıları ile İslâm toplumlarınınkilerin çelişmesinde şaşırtıcı bir durum yok. Charlie Hebdo çizerlerinin bence kaba ve fazlasıyla kışkırtıcı çizimlerinin ardında bu çelişkinin göz ardı ediliyor oluşunun izleri olduğu kesindir.
Yaklaşık 1.6 milyarlık İslâm dünyasının bugün için ortaçağı aşamamış olduğu bir yalın gerçek. Ama, bu gerçek bir sorunsa eğer Muhammed peygamber bu sorunun nedeni ya da sorumlusu değil. Yaşadığı çağın öncüsü, ilericisi ve hatta devrimcisi olarak nitelenen Muhammed üzerinden İslâm dünyasını eleştirmek hiç de akılcı bir tutum olamaz.
Kent meydanlarında yakılan engizisyon ateşinde cayır cayır yanarak, kanla, canla bedel ödeyip aydınlığa kavuşan Hıristiyan dünyasının, karşısında evrimini ve aydınlanmasını tamamlamamış bir inançsal ve düşünsel topluluk bulunduğunu göz ardı etmemesi gerekiyor.
Toplumsal ilişkilerin çağlar öncesini andırdığı, bilim ve sanatın yok hükmünde olduğu bir dünyanın kutsal bildiği değerler konusundaki barbarca tepkilerini bu açıdan da değerlendirmek gerekiyor.
Keşke sorunları çözmek Muhammed karikatürleri çizmek kolaylığında olsaydı.
Bir kez daha altını çizerek yinelemekte yarar var! Sorun ne Muhammed’de ne de onun dininde. Kuşku duyulmamalı ki; verimini ve aydınlanmasını tamamlamasaydı Hıristiyanlık da tutuculukta ve baskıcılıkta önde gitmekten geri durmazdı.
Bu gerçekler göz önüne alındığında bir inancın kutsal görülen simgeleriyle uğraşmak ve onları aşağılama gerecine dönüştürmek amaçsız bir eyleme denk düşmüş oluyor.
Ne yapmalı?
Kolayı değil zoru seçmeli insanoğlu!
Bir şempanze ya da fare ile genetik benzerliğimiz ortaya konmuşken, türdeşler arası farklar arayıp, birilerini üste bir başkalarını alta yerleştirme kötü alışkanlığı bir kenara bırakılmalı!
Bilimsel buluşları izleyen endüstri devrimi ve bugün erişilmiş olan uzay çağı sürecinde kimi başarılara erkenden ulaşmış toplumların bu asimetrik durumu kalıcılaştırmaya giriştiğini insanlığımızdan utanarak izliyoruz.
Kabaca, ezen-ezilen ya da emperyalist-antiemperyalist çelişkisi olarak niteleyebileceğimiz bu duruma seyirci olmanın ya da ilgisiz kalmanın aydın sorumluluğuyla bağdaşmadığı gerçeğinin altını çizmek durumundayız.
Vatan topraklarının çiğnenmesine ya da sahip oldukları varsıllıkların başkalarınca yağmalanmasına kayıtsız kalan başta İslâm dünyası olmak üzere az gelişmiş ülkelerin durumu üzücü manzaralar olarak tarihteki yerlerini koruyorlar. Bu trajediyi yaşayanların bu gibi sorunları dert etmeyip kutsallarına ilişkin duyarlılıkları da ironik bir başka durumdur.
Gelişmişlerin açısından bakacak olursak, bunca çelişki ve rahatsız edici durum ortaya çıkmışken; batılı aydının konuya nedensellik penceresinden bakmaksızın, simgeler üzerinden taşlamaya girişmesinde bir gariplik yok mudur?
Son çeyrek yüzyılda kendisini gösteren, üretimi unutup vahşi finans kapitalizmiyle palazlanan batıyı bu açıdan mercek altına almakta yarar var. Yeryüzünde her geçen gün bozulan gelir dağılımı gelişmişlerin yağmadan aldığı payı katlarken yitirenler dibe doğru yolculuğunu sürdürmektedir. Bu durumun yaşamdaki karşılığı gelişmiş batıda her şeyin farkında olan ama görmezden, duymazdan ve söz konusu etmezden gelen devşirilmiş aydın tipinin ortaya çıkmasıdır.
Batı açısından kazançlı olan bu durumun sürmesi talan ettiği coğrafyalarda karanlığın ve geri kalmışlığın olduğu gibi korunmasıyla olasıdır. Bu nedenle de gelişmiş batılı kendisine yaraşır bulduğu hiçbir değeri kendisi dışındakilere yakıştırmamaktadır. Çok iyi bilmektedir ki; karanlıkta kalmış toplumlar aydınlandığında; emperyalizm Afganistan’da, Irak’ta, Suriye’de, Suudi Arabistan’da ya da Afrika’nın gün yüzü görmemiş köşelerinde istediği gibi at oynatamayacaktır. Başkalarının vatanlarını çiğnemenin, varsıllıklarını yağmalamanın olmazsa olmaz koşulu o coğrafyalarda geri kalmışlığın sürmesidir.
Bu varlık ve gönenç akışı karşılığında devşirilmek ve haksızlıkları görmezden gelmek insana yakışmayan bir tutumdur!
Düşünce ve ifade özgürlüğü de hiç kuşkusuz inançların kutsalları kadar önemli ve değerli. Ancak, özgürlük davranışının onu benimseyenlere sorumluluk yüklediği de bir o kadar gerçek.
Özgürlüğün suya sabuna dokunmaksızın, nedenselliği göz ardı ederek simgeler üzerinden kullanımının Charlie Hebdo ve benzerlerinin düştüğü temel açmaz olduğunu da görmek gerekiyor.
Özgürlük algısının çatışmaya yol açmaması önünde sonunda eşdeğerlik gerektiriyor. Başka deyişle, bir batılının özgürlük algısının ortaçağı yaşayan bir başkası tarafından paylaşılması ya da hoş görülmesi olanaksızdır. Bu bağlamda, yazarıyla, çizeriyle ve her kesimden batılı aydının önce aynaya bakmaya ve onunla yetinmeyip kendisini yönetenlere söyleyecek sözü olduğunu anlaması gerektiğini düşünüyorum.
Hem de ivedilikle!
Bu yapılmadığında ne zaman, nerede ve hangi masumları hedef alacağını bilemediğimiz bir sonraki vahşette de benzer çığlıkları atarız!
Sonuca ve çözüme erişemeden…
Ceyhun BALCI,
Charlie Hebdo vahşetiyle ilgili dış basından karikatür seçkisi :
http://edition.cnn.com/2015/01/08/europe/charlie-hebdo-cartoons/index.html
Dış basından iki yazı :
http://www.informationclearinghouse.info/article40651.htm
http://www.counterpunch.org/2015/01/07/what-to-say-when-you-have-nothing-to-say/


Yorum bırakın