DEVLETÇİLİK

1314536019_f9c1f719dcb7b38d5736ca49a88a7c01_975926745

Dünya kapitalizmin sayısı unutulmuş ekonomik krizlerinden birisini daha tüm yakıcılığıyla yaşamayı sürdürüyor. Kriz kapitalizminse bize ne diyemiyoruz! Çünkü, kapitalizmin krizi olsa da fatura herkese çıkıyor. Bir lokantada masayı donattırıp yiyip, içen bir kaç kişinin hesabı lokantadaki diğerlerine ve hatta yoldan geçenlere ödetmesine benzer bi durumla karşı karşıyayız!

Devletçilik, Türkiye’nin varlığında önem taşımış bir kavram! Anayasa’ya da girmiş olan 6 oktan birisi! Çeyrek yüzyıldır kötülenen ve ilk kırılan ok!

Karşıtları bir yana altı oktan yana pek çok kişinin de çoktan vazgeçtiği bir ilkedir devletçilik. Kamu kuruluşlarındaki şişkin çalışan kadrosu bu izlenimimizin birincil nedenlerinden olmuştur.

Bu ön hazırlık sonrasında kamunun elinde ne var, ne yoksa satıldı. Artık satılacak bir şey kalmadığı için bugünün zorunlu tercihi ülkeye kayıtsız sokulan dolarlar olmaya başladı!

Çok ilginç bir nokta ise gözden kaçırılıyor!

Çeyrek yüzyıldır tüm dünyaya devletçilikten vazgeçmeyi, bırakınız yapsıncılığı dayatan kapitalizmin anayurdu bugün için devletçiliğin yükselen yıldızı olmuş durumda!

Hadi canım sen de diyecekler yazıyı okumayı sürdürme zahmetine katlanmalı!

Elbette, ne ABD’de ne de Avrupa’da kuruluşlar devletleştirilmedi! Özel ellerdeki kurumların mülkiyetine yönelik bir değişiklik söz konusu olmadı!

Şimdilerde Avrupa Merkez Bankası’nın yapmakta olduğunu krizin başladığı 2008’den bu yana FED düzenli bir biçimde yaptı!

Para basarak devletçilik yaptılar, yapmayı sürdürüyorlar!

Kağıt, boya ve baskı maliyetine en önemli dışsatım (ihraç) ürünü pazara sunulmuş oluyor.

Diğer yandan, dünyanın doğusu bu kriz sürecinde üreterek ayakta kaldı. Ayakta kalmanın ötesinde, dünyanın başat gücüne dönüşüyor doğu!

Şimdi, biraz da seçime girecek olan 4 partinin bu konuya ilişkin tutumlarını gözden geçirelim!

AKP 13 yıldır yaptıklarıyla, gözden çıkardıklarıyla hovardalık yolunu seçti! Satacak şey kalmayınca körfezden dolar dilenme turları başladı. Sonu belirsiz olmayan, sürdürülemez bir sürecin izleyiciliğinden vazgeç(e)miyor mutlak iktidarın partisi!

Ya MHP? Ekonomideki yetkili ağız Ahmet Kenan Tanrıkulu’na göre Türkiye ekonomisi batıdan koptukça kötüleşiyormuş! Bir iktisatçının ağzından çıkabilecek en şanssız sözler deyip geçelim!

yCHP’nin ekonomi konusunda fikirsiz olmadığını söyleyip, hakkını teslim edelim! Partideki iktisatçılar yeterli görülmemiş olacak ki; transfer gereği duyulmuş. Onlardan birisi olan hanımefendi İzmir 1. Bölge adayıdır. Selin Sayek BÖKE diyor ki; “Kapitalizme Uyum Sağlamalıyız!” Neresinden tutacağınızı bilemediğiniz bir saptama. Baskı, kağıt ve boya maliyetine dışarıya satacağımız bir paramız olmadığına göre uyum adına neler yapılacağı konusunda CHP iktidarını beklemekten başka çaremiz olmasa gerek!

Bir de, AKP’ye iktidar yolunu açan, bakanı olduğu hükümeti çökertmekle başladığı çıkışını, İsmail Cem-Hüsamettin Özkan ikilisine feyk atarak sürdüren Kemal Derviş faktörü unutulmamalı! Olası CHP iktidarının ekonomi bakanı olmayı kabul ettiğine göre AKP’nin ekonomi politikaları değişmeksizin sürecek demektir! Derviş’in mevcut ekonomi yönetimine övgüleri anımsanmalı!

Bölücü/ayrılıkçı misyonla donatılmış olan HDP’nin ekonomiye ilişkin sözü var mı? Duyan varsa bildirsin de öğrenelim! Olasılıkla federasyon/bağımsızlık sonrasına saklıyorlardır bu alandaki görüşlerini demekten başka bir şey gelmiyor elimizden!

Ekonomide üretime ve devletçiliğe göndermede bulunan bir parti var mı?

Seçime girmekle birlikte göz ardı edilen Vatan Partisi bu konuda dişe dokunur programa sahip tek parti olarak boy gösteriyor! Daha doğrusu bu karartma ve görmezden gelme ortamında boy göstermeye çalışıyor!

Kime oy vermeli sorusuna yanıt aranırken Türkiye’nin başındaki önemli dert ekonomiye ilişkin programlar, söylenenler ve verilen sözler göz önünde bulundurulmalı! İktidar partisi seçim sürecinde sadakaya yüklenecektir. Masanın başında oturan, kasanın anahtarını cebinde taşıyanın vazgeçilmez seçeneğidir.

yCHP ise, yılda iki aylık ikramiyeyle sınırladı ekonomi alanındaki sözlerini. Oysa, aynı partinin bir başka vekilinin ay aşırı ikramiye yasa teklifi varmış TBMM’ye verilmiş. Üzüm üzüme baka baka kararır diye boşuna söylememiş atalarımız. Örneğin, artık bir tarım ülkesi olarak anılamayacak Türkiye’de tarımsal üretim gerilemesi uzak olmayan gelecekte gıda krizine dönüşebilme potansiyeline sahipken; bu konuda tek sözün edilmiyor oluşu iktidar adaylarının sığlık göstergesi sayılmalıdır.

Son söz :

“Şimdi Devletçilik ve Üretim Zamanı!”

Ceyhun BALCI, 12.04.2015

Posted in

“DEVLETÇİLİK VE EKONOMİ ÜZERİNE…” için bir cevap

  1. T Ayhan Cıkın Avatar

    Ceyhun Bey…Kapitalizmde Devletçilik “Parayı yönetme, yönlendirme” biçiminde olmuştur. Ve olmaya da devam edecektir. Kapitalist teorisyenler, halk adına işleyecek ekonomik birimlerin Devlet eliyle yönetimine karşıdırlar. Ama para yönetimini , ve parayı kullanarak ekonominin özel ellerce yönetilmesinin ekonomik, hukuki alt yapılarını kurdular… Türkiye’de de bu konuyu son noktayı koyarak bütün kapıları açan 12 Eylül süreci siyasi uygulamalarıdır. Özellikle 24 Ocak 1980 kararları…..

Yorum bırakın