TSK SURİYE’YE GİRER Mİ?
Haberin kaynağı ana muhalefet partisinin üst düzey yetkilisi! Kayıtsız kalınacak gibi değil!
Türkiye son 15 yılda yaptığı feci dış politika yanlışları sonunda komşu ülkelerle çatışmayı ve onların toprak bütünlüğüne tecavüzü konuşur oldu.
Duyumları ve dilekleri bir yana bırakalım! Hiç kuşku yok ki; Türkiye’de bu iddiayı aklından geçiren çılgınlar vardır! Ne pahasına olursa olsun iktidarda kalma isteğinin insana düşündürmeyeceği şey yoktur. Böyle bir çılgınlık buna kalkışanın sonu anlamına da gelir! İşin bu yanı pek çoğumuz için çekici olsa da bu onursuz ve usdışı girişimin aklı başında kesimden tek destek bulmayacağını öngörmek yanlış olmaz!
Gerçekleşmesi olasılık içinde olmayan bu seçenek ne anlama geliyor?
Suriye sorunu birkaç yıldır yaşanıyor. Bize yansıması ise silah ve cephane götürüp yaralı milis taşıyan cankurtaranların yanı sıra hemen bütün kentlerimizin sokaklarına taşan sefil Suriyeli manzaralarıdır.
Böylesine bir çılgınlık Suriye sorununun başından bu yana saldırgan ülkeler karşısında saf tutmuş olan Çin-Rusya-İran üçlüsüyle karşıtlaşmak anlamına gelir. Ulusal çıkarlar söz konusu olduğunda karşıtlaşılmayacak güç olmadığı kolaylıkla söylenebilir. On yedi yıl önceye uzanalım! Ordu Komutanı Orgeneral Atilla Ateş’in Adana’da Suriye’yi hedefe alan açıklamalarını anımsayalım.
http://dosyalar.hurriyet.com.tr/hur/turk/98/11/14/gundem/08gun.htm
Ancak, burada ulusal değil kişisel bir sorun vardır. Benliklerin doyurulması ve onların da ötesinde iktidarın korunması kaygısı öne geçmektedir. Biraz daha ileri gidersek Suriye’nin ayakta kalışı Türkiye’nin ayakta kalışı demektir. Suriye’ye girmek şöyle dursun, aklı başında bir Türkiye’nin bugün durması gereken yer Rusya-Çin-İran üçlüsünün yanıdır.
Bu koşullar altında her ne kadar kuşatılmış, sesi soluğu kesilmiş olsa da TSK’nin böylesi bir serüvene bu koşullar altında bile olur vermesi düşünülemez!
Çeyrek yüzyıl önceki Körfez Savaşı sırasında da zamanın serüvencisi Özal’ın Irak’a girme planının Genelkurmay Başkanı Necip Torumtay’ın istifasıyla bozulduğu unutulmamalıdır!
Türkiye’de hemen her dönemde serüvenciler hiç eksik olmadı! Her birinin kendince kutsal gerekçeleri oldu!
Ama, hemen her dönemde o serüvencilerin karşısına dikilen sorumlu ve duyarlılar da eksik olmadı!
Bu tarihsel gerçeği anımsamakta yarar var!
Ceyhun BALCI, 08.05.2015

Posted in

Yorum bırakın