Çanakkale’den feribotla 15 dakika içinde Gelibolu yarımadasına ulaşıyorsunuz. Kanla sulanan, canla beslenen topraklara ayak basar basmaz çok değil 100 yıl önce yaşanmış acımasız bir savaşın mekânında olduğunuzu bir an bile aklınızdan çıkartmanız olanaksız.
Kaygı ve heyecan yarımadada bulunduğunuz sürece size eşlik eden vazgeçilmezler.
Martıların eşlik ettiği kısa yolculuğunuzun sonunda bir yanda “DUR YOLCU” diğer yanda Kilit Bahir Kalesi görkemli bir karşılama yapıyor. Kale, 1452’de Fatih Sultan Mehmet tarafından Papalık donanmasının İstanbul’a yardım götürmesinin önüne geçmek amacıyla yaptırılmış. 1541’de Kanuni Sultan Süleyman döneminde onarılmış. Kale iç ve dış sur duvarlarının ortasında yer alan 7 katlı üçgen kuleden oluşuyor. Kale, yapımından yüzyıllar sonra Çanakkale Savaşları sırasında da önemli işlev görmüş.

MARTI

Deniz savaşını yitiren İtilaf devletlerinin kara savaşını göze alması ve denizdeki bozgunu göz ardı ederek boğazı kolayca ele geçireceğini düşünmesi şaşırtıcı değil. Dünyanın hemen her yerinden toplanmış neredeyse sınırsız insan kaynağına sahip ordulara Alman destekli Osmanlı’nın karşı koyması kuşkusuz beklenecek şey değildi. Savaş denilen şeyin haritaların, kurguların ve stratejilerin ötesinde bir olguyu simgelediği bir kez daha anlaşılacaktır bu savaşın sonunda.
Dünya savaş tarihinin çok önemli sayfalarının yazıldığı topraklarda bulunmanın heyecanıyla başlıyor yarımada turumuz.
İlk olarak Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi’ne gidiyoruz. Çoklu ortam sunumları ve canlandırmalardan oluşan ardışık duraklarda 100 yıl öncesine yolculuğa çıkıyoruz. Dış görünümüyle görkemli bir yapı karşılıyor ziyaretçileri. Oldukça zengin çeşitlilikte kitap ve hediyelik satış yeri batıdaki müze örneklerini çağrıştırıyor. Son durak siyasi iktidarın tanıtımına ayrılmış. Böylelikle 100 yıl önceden günümüze düşüvermiş oluyor insan. Duygusal ortam yerini güncel gerçeklerden kaynaklanan ürpertiye bırakıyor.
Metrekareye düşen 6000 merminin yanı sıra çarpışan mermiler savaşın dehşetini ve şiddetini yansıtan pek çok ölçütten yalnızca birisidir.

çanakkale destanıantik-cagdan-gunumuze-canakkale-ve-troas-bolgesi-11809-50-Bçanakkale-1915-filmi

Sonraki durağımız yarımadanın batı kıyısındaki ANZAK Koyu. Deniz savaşlarını yitiren saldırganlar ne pahasına olursa olsun Çanakkale ve İstanbul kararlılığını elden bırakmıyorlar. İnsanlık tarihinin trajik sayfalarını yazacaklarından kendileri bile habersizdir.

sfenks
Her yıl binlerce ANZAK’ın toplandığı bu koy 25 Nisan 1915’te sabaha karşı yarımadaya çıkma girişiminin yapıldığı yerdir.


Yalnızca ANZAK’lar için değil bütün insanlık için bir huzur ve sessizlik alanı olması gereken bu kutsal noktada ziyaretçileri sessizliğe çağıran tabelaların varlığı acı verici. Koya egemen sırtta yükselen doğal sfenks gözden kaçırılmamalı. Diğer yandan, Atatürk’ün ANZAK’ları sahiplenen soylu sözleri duygu yoğunluğunu doruğa çıkartıyor. Koy aynı zamanda bir mezarlık! ANZAK’ların yanı sıra Müslüman Hintliler de toprağa düşmüş burada, kendilerinin olmayan bir savaşta.

soylu sözler
Yüz yıl sonra o günlerin koşullarını ve zorunluluklarını göz ardı ederek Osmanlı savaşa girmeyebilir miydi diye hayıflananlara bir çift söz! Elbette, olasıydı Osmanlı’nın savaşa girmemesi! Tek bir koşulla! Vatanınızı elinizden almak için üzerinize çullanan saldırganlığa topraklarınızı teslim ederek! Osmanlı’nın savaş dışında kalma olasılığı var mıydı? Karar sizindir!

Gözlerimiz nemlenerek, boğazımız düğümlenerek ayrılıyoruz bu kutsal mekândan. Vatanını savunanlar ve saldırganlar bir yana; dünya paylaşım savaşına koşulan uzaklardan gelenlerin trajedisi bir başka yürek burkucuydu!
Gelibolu yarımadasının hemen her karışında Mustafa Kemal’in izlerini görmek olası.
Elli yedinci Alay Şehitliği bu izlerin derin olduğu yerlerden bir başkası. Üst düzeyde komutan değilken, buyruğu altındaki 57. Alay’a üstlerini beklemeden verdiği Conkbayırı’na yönelme emri kara savaşlarının yazgısını değiştirecektir. ANZAK çıkartmasının yapılacağı yeri kestirme konusundaki becerisi Mustafa Kemal’in farklı bir komutan olduğunu ortaya koyacaktır.

TÜRK ASKERİNE SAYGI
Dünya askerlik tarihinde belki de ilk kez burada bir komutan askerine saldırmayı ya da başka bir askersel davranışı değil ölmeyi emretmiştir. Ölene dek kazanılacak zamanda geriden destek gelmesi umulmuş ve böylesi trajik bir karar sonrası 57. Alay’ın mevcudu 260’a dek gerilemiştir. O dillere destan başarının ve özverinin sahibi 57. Alay’ın anısına o gün bugündür Türk ordusunda 57. Alay olmamıştır. 57. Alay adı orada toprağa düşenlerin aziz anısıyla birlikte sonsuzluğa taşınmıştır.


57. Alay daha sonra Galiçya’ya gönderilmiş, savaşın sonlanmasından sonra da Filistin ve Sina’da görevlendirilmiştir.
Şehitliğin girişinde bir dede torun heykeli selamlıyor duygu yüklü ziyaretçileri. Dünyanın en yaşlı gazisi Hüseyin Kaçmaz torunuyla birlikte ölümsüzleştirilmiş. 1994’te 110 yaşında yaşama gözlerini yuman Gazi Hüseyin Kaçmaz şehitliğin 1993’teki açılışına tanık olarak canlı tarih anıtı olma onuruna da erişmiş. Gazi Hüseyin Kaçmaz pek çok yaşıtı gibi birden fazla cephede savaşmış. Öncesinde Balkan Savaşı’na katılan Kaçmaz, daha sonra Kurtuluş Savaşı’na da katılmış ve Dumlupınar Meydan Muharebesi’nde savaşarak İstiklâl Madalyası almış.
Her şehitlikte yaptığımı burada da yaptım. Şehitlerin adlarını ve memleketlerini hızlıca gözden geçirdim. Balkanlardan Anadolu’nun uzak köşelerine varıncaya kadar her yurt köşesinden insanın toprağa düştüğünü bir kez daha gördüm. Kuşkusuz, zamanın ulaşım olanakları göz önüne alındığında Çanakkale’de savaşanlar ağırlıklı olarak yöre insanlarıdır. Ama, onlara Vidin’den, Tarsus’tan, Kudüs’ten, Çaycuma’dan, Divriği’den katılanlar yok değildir. Birinci Dünya Savaşı’ndan başlayarak, Kurtuluş Savaşı’nı da kapsayan dönemde savaşmayı belirli bölgenin insanlarına özgü bir olgu olarak sunmayı alışkanlık edinerek inceden inceye ayrılıkçılık yapanların kulakları çınlasın istedim bu ayrıntıyı paylaşarak.
Türkiye Cumhuriyeti köhnemiş bir imparatorluğun küllerinden ayakları bu topraklara basan hemen herkesin kanıyla, canıyla, çabasıyla doğdu. Varlığını sürdürmesi için de benzer çaba bugünlerde harcanıyor.
Yarımadanın hemen her karışı yazının başında vurgulandığı gibi Mustafa Kemal’den izler taşıyor.
Bir başka önemli nokta Mustafa Kemal’in sıçrayan bir şarapnelle yaralandığı tepedir. Savaşın, ülkenin ve dünyanın yazgısı değişmediyse bunu bir cep saatine borçlu olduğumuz ise ilkokul bilgisidir.

saatataturk


Siperlerle çevrelenmiş tepeyi Yeni Zelanda, Mustafa Kemal ve Üsteğmen Nazif Çakmak anıtları süslüyor. Koca Çimentepe olarak anılan 320 metrelik bu yükseltiden çevreyi gözetlemek de olası. Örneğin, yarımadanın batısındaki Saros körfezi ve Suvla gölü ayaklar altındadır.


Bir sonraki şehitliğimiz Gelibolu yarımadası güney ucundaki Hisarlık tepeye yapılmış olan Çanakkale Şehitleri Anıtı. Yarımadadaki anıtların belki de en görkemlisi ve göze görüneni. 1954’te başlanan yapımı 1960’ta tamamlanmış. Parasal yetersizlikler tamamlanmasını geciktirmiş. Hatta, parasal kaynak bulunması için açılan kampanya rahmetli Abdi İpekçi ve Milliyet gazetesi tarafından yürütülmüş. Anıtın kaidesinde ve çevresinde Çanakkale Savaşları’nı betimleyen kabartılar yer alıyor. Yine çevredeki şehitlik toprağa düşenlerin memleketlerine göre düzenlenmiş. O zamanki Osmanlı’nın hemen her kentinden şehit yatmaktadır burada. Bu sembolik şehitlik 1992’de açılmış.

ŞEHİTLİK KABARTI
Yüksekliği 41.7 metre olan anıt dört ayak üzerinde yükselen bir kubbe biçiminde Feridun Kip, İsmail Utkular ve Doğan Erginbaş tarafından tasarlanmış. Kare biçimli ayakların her birinin kenarı 7.5 metre uzunluğundadır. Anıt 62.5 metrekarelik bir alana oturmaktadır. Tasarımcılar anıtı Roma’dan bu yana kullanılmakta olan zafer takından esinlendiklerini belirtmişlerdir.
Abidenin bayrak direği abideden daha yüksek! Yetmiş altı metre yüksekliğindeki direğe normal günlerde 216 metrekarelik bayrak çekilirken, 18 Mart’ta 337 metrekarelik bayrak kullanılıyor.

BAYRAK DİREĞİ
Mustafa Kemal’in 1934’te Şükrü Kaya tarafından okunan yabancı askerlere ve onların yakınlarına seslenişi burada da yer alıyor.

SOYLU SÖZLER1

 

Çanakkale Savaşları sırasında bir ANZAK askeri tarafından başı bedeninden ayrılarak Avustralya’ya götürülen Türk askerine ait kafatası yıllar sonra memleketine geri dönmüş.

 
Bu görkemli şehitliğin yakınında İngiliz Şehitliği de boy gösteriyor. İngilizler belki de günah çıkartmak adına şehitlik ve anıt yapma işini sıkı tutmuşlar. Daha işgal zamanında başlattıkları seferberlikle Lozan’da sağlanan güvenceyle anıt sayısını 30’a vardırmışlar. Uzak diyarlardan getirip ölüme yolladıkları gençlere karşı borçlarını bu şekilde ödemeyi seçmişler.

İNGİLİZ ANITI
Dönüş yolunda Şahindere Şehitliği’ne uğruyoruz. Özgün halleri korunan gerçek şehitliklere simgesel şehitlik eşlik etmektedir. Şehitliğin bulunduğu yer aynı zamanda sargı yeridir. Kurtarılabilecek yararlıların ilk bakımları yapılıp başka yerlere taşınmaları sağlanırken; kurtulma olasılığı bulunmayanların huzur içinde son nefeslerini verdikleri yerler olarak da işlev görmüşlerdir.


Demir parmaklıklarla çevrelenmiş tekil mezarda 30. Piyade Alayı’ndan Teğmen Mustafa Efendi yatmaktadır.

TEĞMEN MEZARI

Şahindere Şehitliği’nde toplam 2177 şehidimiz uyumaktadır.
Günün sonunda savaşın trajik sayfalarından birinin yazıldığı Ertuğrul Tabyası ve V Plajı’ndayız.


25 Nisan 1915’te karaya oturtulan İngiliz yük gemisi River Clyde’daki İngiliz birlikleri yarımadaya çıkartma yapmayı planlarlar. Kıyıya komşu yükseltideki Türk askerlerinin açık hedefine dönüşen İngilizler sayıları binlerle ölçülen kayıplar verirler. Çıkarma girişimi sırasında bölgeyi havadan gözlemleyen İngiliz havacılar koyun al kana boyandığı bildirimini yaparlar.

Posted in ,

“GELİBOLU : KANLA SULANMIŞ, CANLA BESLENMİŞ TOPRAKLAR” için bir cevap

  1. Nazan Sezgin Avatar
    Nazan Sezgin

    İnglizi hurafesi var sandringham alayı , kıraliyet askerleri imiş, esir düştüklerini saklamak için gökten bulut indi sarıp göğe yükseltti masalı. İngliz kamuoyunu oyalamak için. halbuki esir tutuldukları yeri ingilizi bombardıman edince hepsi ölmüş. Bu masal devamlı tekrar edilir durur. İzmirde yaşayan tarih öğretmeni Ayten dirier yazdığı kitapta bunu nasıl bir hurafeolduğunu bir güzel anlatmıştı.

Nazan Sezgin için bir cevap yazın Cevabı iptal et