aladagda-ev-yangini-korkuttu3dxrqbkirk2c6vcrqfau5a

O kadar sık ve sonu gelmez şekilde yineleniyor ki! İçimiz kararıyor! Yüreğimiz dağlanıyor!
Yakın zamana dek çocuklarına bayram armağan eden ülke olmak övünç kaynağımızdı! Şimdilerde evlatlarını yakan ülke olmanın utancıyla yaşıyoruz! İnsan içine çıkacak durumumuz kalmadı!
Cumhuriyet kurulduğunda ülkemizin durumu hiç de iç açıcı değildi!
Okuma-yazma bilenlerin oranı % 10 bile değildi. Yanmış, yıkılmış insanı neredeyse tüketilmiş, yaşayanları da sayrılık pençesine düşmüş bir toplumduk!
Sevr haritasını yırtıp tarihin çöp sepetine atmak elbette mucizeye eşdeğer bir eylemdi! Ama, gerçek mucize Cumhuriyet’in kuruluşu sonrasında devrimlerle gösterdi kendisini!
İnsanlık tarihinde eşi, benzeri az görülür bir değişim, dönüşüm yaşadı ülkemiz ve onunla da birlikte insanımız!
Eğitim, sağlık ve ekonomi alanında yaşanan aydınlanmayı, sağlıklı olmayı ve kalkınmayı hedefleyen Cumhuriyet Devrimleri’yle yoksul, yoksun ama yüzü gülen başı dik bir toplum yaratılabildi.
Adana Aladağ’da diri diri ateşe attığımız kızlarımızın trajedisini üzüntüyle izlerken bir kez daha Cumhuriyet yolculuğuna çıkardı beni belleğim!
“Hiç aklımdan çıkmıyor” diyen reklamdaki gibi bir kez daha Köy Enstitüleri düştü aklıma!
Geçen eylülde yolumuzu Hasanoğlan’a düşürmüştük. Kasabanın orta yerindeki enstitüyü zorla bulabilmiştik. Bilen yoktu! İnanması güç ama adını duymamış gibiydi sokakta rastladıklarımız! Ben köy enstitülerini çok severim diyen orta yaşlı adamcağızınsa yer tanımlama yeteneği yoktu yazık ki!
Hasanoğlan’la ilgili ön bilgi edinme amaçlı okumalardan birinde ilginç bir not ilişmişti gözüme! Başlangıçta tüm yapılar enstitü öğrencilerince yapılmıştı yazıldığına göre. İlerleyen zamanda nereden gerektiyse yükleniciler girmişti devreye. Öğrencilerin öğretmenleri gözetiminde yaptıkları yapılar 70 yıl sonra dimdik ayaktaydı. Yine, kaynakta belirtildiğine göre yüklenicinin yaptıklarından birisi henüz inşaat halindeyken çökmüştü.
Bugün kapıları üzerlerinden kilitlendiği için alevlere teslim olan körpe yavrularımıza yanarken 70 yıl önceye özlem duymamak ne mümkün!
Türkiye zaman ilerledikçe geriye giden anakronik bir süreç yaşıyor!
Bir kez daha silkinmek, kendine gelmek çağa yaraşır bir duruş göstermek zorunluluk oldu!
Evlatlarımızı ateşlerden korumak, yaşamda tutmak ve mutlu kılmak için!
Ceyhun Balcı

Posted in

Yorum bırakın