
Alanda ağırlıklı olarak Cumhuriyetçiler ve Atatürkçüler varken kürsüde bölücüler egemen. Bu işte bir yanlış var!
İzmir’in Cumhuriyet’in başkenti değilse bile kalesi olduğu kesindir. Seçim sonuçları bu yargıyı destekleyen en somut kanıttır. Cumhuriyetçi ve Atatürkçü damarı bu denli güçlü bir kentin hemen her 1 Mayıs’ta yaşadıkları kanayan yarası gibidir. Her 1 Mayıs’ta kanatılan bu yarayla kendisini gösteren olumsuzlukları İzmir hak etmiyor.
Kural bu yıl da bozulmadı. Bir şekilde kürsü egemenliğini ele geçiren kürsü ağaları yine yapacaklarını yaptılar. Etkinlik başlarken yapılması gereken saygı duruşu aceleye getirildi. On-15 saniyede bitirilen saygı duruşundan önce Mustafa Kemal Atatürk’ün adının anılmamasına özen gösterildi. Ellerinden gelse ve göze alabilseler İstiklâl Marşı’nı da kısa keserlerdi.
Ardından görevlerini sürdüren kürsü ağalarının alandakileri etkilemekten uzak bir tutum içinde oldukları gözlendi. O denli kopuk ve uzaktılar ki kitleden; alandakiler kürsüdekilerle ilintisi olmayan bir etkinlikteymiş gibi bir görüntü sergilediler.
Atatürk’ten esirgedikleri ilgiyi Seyit Rıza’dan esirgemeyen kürsü ağaları solculuk denince mangalda kül bırakmasalar da; solculuğu içine düşürdükleri durumun farkında değillerdi. Ortaçağ artığı bir zalimin adını anarak, ona kendilerince değer biçerek gerçek yüzlerini gözler önüne sermiş oldular.
İzmir gibi Cumhuriyetçi kimliğiyle öne çıkan bir kentin her yılın 1 Mayıs’ında kanatılan bu yarayı iyileştirmesi gerekir. Üstelik, bu yarayı her yıl kanatanların siyasi düzlemdeki ağırlıkları ve saygınlıkları da tartışmalıdır.
Cumhuriyetçiler İzmir Marşı’nı coşkuyla söyleme eylemlerine kürsü ağalarıyla mücadeleyi eklerlerse kürsüde terör estirenlerin o kürsüyü düşlerinde bile görmeleri olanaksızlaşacaktır.

Yorum bırakın