
Bir kez daha yinelemekte sakınca yok! İçinde bulunduğumuz çağda evrim kuramını tartışılır bir olguymuş gibi yansıtmak ya da daha kötüsü yok saymak, öğrenilmesini engellemek ortaçağ kafasıyla açıklanabilir. Bu kafaya sahip birileriyle her hangi bir ortak paydada buluşma olasılığı yok gibidir.
Bilimsel devrimi oluşturan çağ değiştirici yenilikler içinde Evrim Kuramı insan türünün ayrıcalıklı konumuna son vermiştir. Doğal olarak, bu durum dinci çevrelerin doğrudan tepkisini çekmiştir.
Evrim dediğimiz olgu olanca hızıyla sürmektedir. Mikroorganizmaları kapsayan evrim sürecine insan yaşamı gibi kısa zaman aralığında tanıklık edilebilmektedir. Bakterilerin antibiyotiklere karşı geliştirdiği direnç evrimsel bir davranıştan başka bir şey değildir. Mikroorganizmalar dışında kalan göreceli olarak gelişmiş canlılardaki evrimi gözlemlemek için insan ömrü yeterli bir zaman aralığı değildir. Bu noktada buluntular yetişmektedir yardımımıza. Birkaç bin yıl sonra türümüzün şimdiki egemenlik düzeyini sürdüreceğinin hiç bir güvencesi yoktur. İnsanı tüm canlıların üzerinde bir yerlere koyarak ona ayrıcalık tanıyan bağnazlığın bu gerçeği kabullenmesi ya da bilimsel düzeyde bunu tartışması elbette söz konusu olamaz.
Dinci gericiliğin elindeki biricik aygıt tıpkı ortaçağda olduğu gibi kaba güçtür.
Okullarımızda Evrim Kuramı’nı yasaklama dürtüsünün ardında kaba gücü aramak gerekir. Bugünlerde oy çokluğu bu kaba gücün ardındaki kutsal ve tartışılmaz kuvvet olarak boy göstermektedir. Hiç kuşku duyulmasın ki; gerekirse başka kaba güç yöntemleri de devreye sokulacaktır. Çünkü, içinde bulunduğumuz çağda yüzyıllarca geriye gitmek zor kullanmayı gerektirir.
Kendi deneyimimi aktarmam gerekirse Evrim Kuramı’yla tıp fakültesinden sonraki yıllarda adam akıllı tanıştım diyebilirim. Kuşkusuz duymuşluğum vardı evrimi. Ama, kavramam için yılların geçmesi gerekti.
Okumalarım kavramamı, kavramam da bilincimi ilerletti!

Tüm canlıların ortak atadan türemiş olması Evrim Kuramı’nın özeti olarak algılanabilir!
Özellikle maymunla olan yakın akrabalığımız bağnaz sayılmayabilecek pek çok kişiyi bile rahatsız edebilmektedir. Arada kalmış pek çok kişinin de etkilenmesi için evrimden yana tutum alanların “maymundan türedik” anlamına gelecek şeyler söylediği öne sürülerek insanların evrim kuramından soğutulması güncel yöntemlerden birisi olarak sıkça karşımıza çıkmaktadır. Buna karşılık insanlara daha sevimli gelebilecek uzak akrabalarımızın adı anılabilir. Maymunun tek özelliği en yakın akrabamız olması ve en yakın atalarımızın ortak olmasıdır.
Balıkla da, kediyle de ve hatta kakalakla da ortak ataya sahibiz desek yanlış olmaz.
Sokaktaki kedi, köpek ya da ağıldaki inek, koyun ya da keçiyi sevmeyenimiz yok gibidir.
Tüm canlıların ortak atadan türemiş olduğunu düşününce kakalak ya da çiyana ya da bir başka sevimsiz sayılan uzak akrabamıza haksızlık etmemeliyiz.
Yine kişisel görüşüm ve tutumumdur!
Evrim konusunda derinleştikçe ve bilinçlendikçe kentlerimizde eksik olmayan kakalakı sevmeye başlamasam da yaşamına saygı duyar oldum. Ne de olsa milyonlarca yıl önceye dayanan bir akrabalığımız var bu küçük ve sevimli sayılmayacak canlıyla.
Yaşama ve her türlü canlılığa sevginin ve en azından asgari saygının da besleyicisidir Evrim Kuramı!
Bağnazlık yaşamın geçmişini birkaç bin yıllık zaman aralığına hapsederken; Evrim Kuramı milyar yıl geçmişe uzanan yolculuklara çıkmamıza olanak verir. Bu yolculukta rastladığınız canlılara asgari saygı isteseniz de istemeseniz de gündelik yaşamınızın sıradanlaşan davranışına dönüşür. Görünüşte insana benzemeyen, insandan oldukça farklı olan pek çok canlının hiç umulmadık bir andaki bir değişiklik sonrası sağ kalabileceğini, bugün insanlığıyla kibirlenip, böbürlenmenin sınırlarını zorlamakta sakınca görmeyen her hangi birimizin bir daha var olmamacasına sonsuzluğa göçebileceğini hiç ama hiç akıldan çıkartmamakta yarar var!

Yorum bırakın