Dün geceki maç sırasında ve sonrasında bugüne dek aklımdan geçmeyen bir deneyim yaşadım. Yitirilen milli maçlar hemen her zaman üzüntü kaynağı olmuşken dün gece üzülemediğimi fark ettim.

Türkiye son çeyrek yüzyılda yoğunlaşan bir müşterileşme eğilimi yaşıyor. Üretmeyen, çaba göstermeyen, emek harcamayan ve dolayısı ile de akla ve bilime önem vermeyen bu eğilim her hangi bir nesne gibi başarıyı da parayla satın alabileceğini varsayar oldu.

Süper gibi cafcaflı adlarla anılan futbol ligimizin parasal değeri dudak uçuklatacak denli yukarılarda dolaşıyor. Bu değer patlamasının Türk sporunu her geçen gün komaya soktuğunu, can çekişir duruma sürüklediğini gören az sayıda insanın çığlığı kimseleri uayndırmaya yetmiyor.

Dün akşam üzülemedim! Hatta, kabul etmem gerekirse akıl adına bilim adına ve elbette en yüce değer emek adına sevindim bile! Bu nedenle İzlanda’yı alkışlıyorum.

Biz dün akşamki maçı Eskişehir’de yitirmedik. Son yıllarda ülkemizde futbol adına sergilenen hemen her maç dünkü yenilgimizin öncü bir halkası sayılmalıdır bence. Maç sırasında anlatacak şey bulamayan yorumcunun paylaştığı bilgi bu maçı nerelerde yitirdiğimizi anlatır gibiydi. Geçen haftalardan birisinde oynanan Karabük-GS maçında takımlar sahaya çıktığında top koşturanlar arasındaki Türk sayısı yalnızca 3’müş. Bu durumu Lucescu’nun da maçlarda izleyecek Türk oyuncu göremiyorum serzenişiyle dile getirdiğini anımsıyoruz.

Bir başka bilgiye göre 80 milyonluk Türkiye’nin 7-18 yaş arası okullu nüfusu 20 milyon dolayındadır. Bu kadar zengin insan kaynağını göz ardı edip gündelik başarılar uğruna futbol alanlarımızı pahalı/pahasız ve iyi/kötü yabancılarla dolduranlar ihanet odakları olarak görülmelidir.

Üç yüzbinlik İzlanda’nın 80 milyonluk Türkiye’yi dize getirmeyi alışkanlık haline getirmesi gerçek penceresinden görülmelidir. İzlanda Mucizesi değil de İzlanda Gerçeği’ni merak edenler bağlantıdaki yazıyı okuyabilirler.

https://cumhuriyetciyorum.wordpress.com/2016/10/10/izlanda-gercegi/

57f89696a781b645f43c8df7

Dün sahaya çıkan Türk takımının oyuncuları tek tek irdelenirse pek çoğunun adının Türk köklerinin yabancı olduğu da anlaşılmış olur. Bir kaç milyon Türk’ün yaşadığı Avrupa’nın da anavatan Türkiye’yi solda sıfır bırakacak bir sporcu yetiştirme etkinliği içinde olduğu görmezden gelinmemeli.

İçimiz kararmışsa kendimizi sıyıralım bu ruh durumundan!

Bu gibi felaketler ilk kez bizim başımıza gelmedi. Çok değil bir kaç yıl önceye dönüp futbol ustası Brezilyalıların kendi evlerinde Almanlar karşısında yaşadığı hezimeti anımsayalım.

Çözümsüz müyüz? Elbette hayır!

İnsanınmıza spor yapma olanağı verirsek başarı ve beceri göstereceklerdir. Futbol ya da başka bir alanda ileri gitmek ya da geride kalmak bir tercih sorunudur. Üç yüz binlik İzlanda futbolda aşama yapacağım ve ileri gideceğim dediyse ve bunu başardıysa 80 milyonluk Türkiye’nin önündeki engeller devede kulaktır.

Futbolumuz ne yazık ki tarihin en çorak dönemlerinden birisinden geçiyor.

Altınordu Futbol Kulübü çölde vaha örneği bir pırıltı sunuyor bizlere!

Bugün adları büyük eylemleri cüce futbol büyüklerimizin son yıllarda yetiştirdiği tek önemli futbol yıldızı sayabilir misiniz? Sayamazsınız! Çünkü, hepsi günün hastalığı olan parayla başarıya ulaşma histerisi içindedir. Parlak başarıları emek harcamadan elde etmeye çalışanların altyapı, futbolcu yetiştirme ve dişiyle, tırnağıyla kazıma gibi bir kaygısı olamaz. Milli başarı için öncelikle kulüpler düzeyindeki sefalete son verilmelidir. GS, FB, BJK ve TS başta olmak üzere futbolumuzun sözde büyükleri dün geceki hezimetin önde gelen ama adları anılmayan sorumlularıdır.

Altınordu’ya dönersek!

AltinorduLogo

İttihatçı köklere sahip bu tarihsel kulübümüz günümüzde sergilediği tutum ve stratejiyle özelde futbolumuzun, genelde sporumuzun gereksindiği modeli ortaya koyuyor.

“İYİ BİREY, İYİ VATANDAŞ, İYİ FUTBOLCU!” diyen Altınordu’nun kadrosunda tek yabancı futbolcu bulunmadığını anımsatmakta yarar var!

Bir kaç ay önce Milli Takım uçağında babası yaşındaki gazeteciye sille, tokat girişen sportif namus yoksunluğu Milli Takım’ın baştacı ve umut kaynağı olmayı sürdürüyorsa bu işte büyükçe bir yanlışlık var demektir.

Baştan aşağı yenilenme ve küllerinden doğma gerekliliği ortadadır.

Dün akşam yitiren formalarında hak etmedikleri bir onurla ayyıldız taşıyan futbolcu müsveddelerinin nezdinde beceriksiz futbol yönetimiydi. Üzülenler varsa bu gerçeği unutmasınlar!

Dün akşam kazananlar aklı, bilimi, çabayı ve emeği öne koyan iyi bireylerdi! Bu güzel insanlar bizim formamızı giymemiş olsalar da kutlanmayı, alkışlanmayı fazlasıyla hak ettiler.

“ALKIŞLAR İZLANDA’YA!”

Posted in

“İZLANDA’YA ALKIŞ!” için bir cevap

  1. Ömer Lütfi EROL General (E) Avatar

    Sayın Balcı,
    İzlanda-Türki,ye Milli Takımlarının Güzel Eskişehirimizdeki Milli, Maçını bilerek izlemedim. Çünkü, her iki takımın geçmişte gösterdikleri performansı bildiğim için değişen hiç bir şey olmadığına göre sonuç öncede belli idi. Hemen çarpıcı bir örnekle sizlere katıldığımı açıklayan yorumumu kısaca açıklamakta yarar umuyorum. İzlanda Bilindiği gibi Avrupa’nın kuzeyinde çok küçük bir adacık. Ama, 231. 000 nüfusu ile Bağımsız, bağlantısız, barışı , Ekonomiyi, İnsan başına düşen milli geliri, Demokrasiyi, İnsan hak ve özgürlüklerini, Eğitimi, kültürü v.d. tüm gereksinimlerini dünyaya örnek olan ve en üst düzeyde bir ülkedir. Maç’ın yapıldığı Eskişehirimiz de Türkiye’nin İlim,Bilim, Güzel sanatlar uzmanı, Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen gibi Zeki, çalışkan, emeğini zaman ve mekan tanımadan kendisini topluma adamış, Emeği ve insanı en yüce değer bilen, her alan üretken, Eski Şehir Belediye başkanı olarak orta Anadolu da örnek, yaşanır, Modern, bir belde yaratmıştır. Bunu belirtmemde ki amaç ; Bizin insanımızın eğer iyi yönetilir ise yapamayacağı hiçbir şey yoktur. Yine örnekler vermeyi sürdürelim, Bizim, lız voleybol ve Basketbol’da dünya şampiyonu olduklarını, Kusurlu gençlerimizin Avrupa Şampiyonu oldukların , bir zamanlar güreşte, Atlı sporlardaki şampiyonluklarımızı unutamadık. Peki son zamanlardaki Futbolumuzda neden başarılı olamıyoruz. Kanımca;
    1. XXI nci Milenyum yüz yılında, Milli Eğitimde sık sık yapılan değişikliklerle, gençlerimizi, spordan uzak, Dindar, Kindar, İntikamcı, cihatçı düşüncelerle yetiştireceğiz diye, bir gayret içine girilmesi,
    2. Okullarımızda Spor, güzel sanatlar, Müzik V.d. bireyi ruhen ve bedenen güçlendirecek dersler e gereği kadar önem verilmemesi.
    3, Hemen tüm takım oyunlarında, özellikle de Futbolda yabancı futbolculara fahiş paralar vererek transfer edilmesi Türk Futbolcuların önünü kesen bir yöntem olmuştur. Lig maçlarında hemen tüm takımlarda yabacı adedi 8 den aşağı olmuyor. Türk oyuncu en fazla 3 veya 4 ü geçmiyor. onlarda takım içinde kendilerini yetiştirmek için gayret gösteremiyorlar.
    4. Alt Yapı iyi organize eddilmediği gibi, Takımlarda da böyle bir organizasyon yapılamıyor. Kolay yol ver trilyonları al yabancı oyuncu.
    5. Genç oyunculardan Teknik Direktörlük olabilme eğitim kurumları çok yetersiz olduğu için oradan da kaynak sağlanamadığı için, bu kez dış ülkelereden yaşına başına bakmadan astronomik rakamlarla Teknik Direktör getiriliyor ama onlarda tercümanla ancak yarım kondisyonla çalışıyorlar yeterli olamıyorlar. Bana bu konuda olanak verdiğiniz için teşekkür ediyor, başarılarınızın devamını diliyorum.

    Em General
    Ömer Lütfi EROL

Yorum bırakın