2-1974-bulentecevit
Türk siyasetinin önde gelen bu iki kişiliği başlangıçta yan yanayken, ilerleyen yıllarda karşı karşıya geldiler. CHP kökeni sonraki yıllardaki ayrı düşüşün önüne geçemedi.
Ecevit aramızdan ayrılalı 10 yılı aşmış olsa da geride bıraktığı derin iz silinecek gibi değildir. Kıbrıs ve haşhaş onu belleklerimize kazıyan iki sözcüktür. Siyasette nezaketin söz konusu olmadığı günümüzde ölüye saygının da yerini olur olmaz saldırganlıklara bıraktığı bir dönem yaşıyoruz. Salt siyasete özgü bir durum da değildir yaşananlar. Özenle gözlendiğinde yaşamın her alanına yansıyan bir hoyratlık söz konusudur.
Ecevit’le Clinton’u bir araya getiren geçmişteki bir fotoğraf karesinden yola çıkılarak aşağılanmaya ve saygınlığı aşındırılmaya çalışılmıştır Ecevit’in. Yapılan yakıştırmaya yanıt verecek durumda olmasa da Ecevit, tarih bu hoyratlık karşısında sessiz kalmayacaktır.
Ecevit’in Kıbrıs ve haşhaş ekim yasağı konusunda sergilediği antiemperyalist tutum ortadayken bir fotoğraftan yola çıkarak aşağılanması ve saygınlığının tartışma konusu yapılması kabul edilebilir gibi değildir. Mutlak iktidar gücüyle hemen her şeyi söylemekte, hemen herkesi suçlamakta sınır tanımayanların bugünün özel koşulları gereği yeterince tepki görmemiş olması yanılsamaya yol açmasın! Tarih yapılırken fark edilemeyenler yazılırken mutlaka fark edilecek ve akla kara o zaman ortaya çıkacaktır.
Deniz Baykal ise bugünlerde ölüm, kalım savaşı veriyor. Dileğimiz bu savaşı bir an önce kazanması ve yaşamını sürdürmesidir.
Kuşkusuz herhangi birimiz gibi hataları ve başarıları olan bir kişiliktir.
Bugünlerde Baykal’a yapılan tedaviler üzerinden hekimlere yönelen suçlamaların bir tür şiddete dönüştüğünü üzülerek izliyoruz. Gazete köşeleri ve televizyon stüdyoları bu sınır tanımazlığın sergilendiği güncel mekânlar olarak çarpıyor gözümüze. Tıp da hiç kuşkusuz bir bilim dalıdır. Ama, diğer doğa bilimlerindeki gibi kesinlikler içermeyen, kişiye, zamana, zemine göre değişkenlikleri olan bir alandır. Bütün bu değişkenleri göz ardı eden, olayı bir algoritmaya indirgeyen ve buradan yola çıkarak yapılanlarda hata arayan bu hoyratlığı da kınamak gerekir.
“Ben doktorlara iğne yaptırmam!” diyenlerin doruklarda olduğu, hekimleri ve hekimliği her fırsatta aşağılamanın sıradanlaştığı günümüz Türkiye’siyle uyumlu olan bu sınır tanımazlığın basın özgürlüğüyle ilintisi olmadığının da altı çizilmelidir.
Türk siyasetinin önemli kişiliklerinden Deniz Baykal’a ivedi iyilik dilerken, bir başka önemli kişiliği olan Ecevit’in anısı önünde saygıyla eğiliyorum…

Posted in

Yorum bırakın