
KKTC’nin var oluşunun 34. Yıldönümü kutlanıyor. KKTC, her ne kadar 1983’te kurulmuşsa da; temeli 1974’te atılmıştır. 1974’teki Kıbrıs Barış Harekatı sanıldığı gibi yalnızca bizimle aynı dili konuşan Kıbrıslılar için yapılmamıştır. Harekattan 5 gün önce Yunanistan destekli faşist darbe adada kim var kim yoksa zarar verecekti. Bu nedenle 1974 Barış Harekatı adanın bütününe ve adadaki tüm insanlara dirlik getirmiştir. Hatta, izleyen günlerde Yunanistan’da yaşananlara bakıldığında demokrasinin geri dönüşü söz konusudur.
1571’de Venediklilerden alınarak Osmanlı egemenliğine giren Kıbrıs bu tarihten yaklaşık 350 yıl sonra İngilizlerin eline geçmiştir. Gerekçe de ilginçtir. Bugünlerde, yere göğe sığdırılamayan, marifetleri dizi filmlere konu edilen II. Abdülhamit Rus baskısı karşısında İngiliz desteği alabilmek için adayı tek kurşun atılmasına gerek bırakmadan İngilizlere bırakmıştır. Tarih 1878’dir. Gerçekte ise söz konusu olan Osmanlı’nın paylaşılmaya başlanmasıdır. Bu tarihten yaklaşık 40 yıl sonra 1914’te tam da I. Dünya Savaşı’nın öngününde Kıbrıs İngiltere’ye bağlanarak hesap tamamlanmıştır. Akdeniz’deki İngiliz çıkarlarının bekçiliğini yapacak olan adadaki Türklerin Megali İdea vahşetiyle eksiltilmeye çalışılması, yetinilmeyip ortadan kaldırılması girişimleri neyse ki 1974’teki harekatla engellenmiştir.
Özeleştiri yapmak gerekirse KKTC’nin uluslararası düzlemde tanınması konusunda başarılı olunamamıştır. Burada ana kusurlu Türkiye’dir. Emperyalist zinciri kırarak adaya müdahale eden Türkiye KKTC’nin tanınması konusunda siyasi düzlemde eksik kalmıştır. Emperyalist kuşatmayı bu bağlamda kıramamıştır. Çaydan geçip, derede boğulmak örneğine denk düşmektedir bu başarısızlık.
Son yıllarda adayı AB’ye peşkeş çekmek de içinde olmak üzere sayısız hata yinelenmiştir. Hatta, yine son zamanlarda inisiyatif elden kaçırılması ve Kıbrıs’ın etki alanı içindeki yeraltı zenginliklerinin Rumlarca sahiplenilmesi karşısındaki suskunluk ibretliktir.
Kıbrıs’ta bizlerle aynı dili konuşan, adadaki varlıkları 400 yıl geriye dayanan insanlar yaşıyor. Kıbrıs, geçmişte olduğu gibi günümüzde de stratejik önemini koruyor. Anadolu yarımadasının güvenliği Kıbrıs adasınınkiyle özdeşleşmiş durumdadır.
Akılcı ve etkin bir dış politikayla KKTC’nin uluslararası dünyaca tanınması sağlanabilir.
Böylelikle, KKTC’de yalıtılan halk özgürlüğüne kavuşturulacağı gibi Türkiye’nin güvenliği güvence altına alınabilir.
KKTC’nin var edilmesi yolunda eşsiz çabaları olan Dr Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş başta olmak üzere kanıyla, canıyla katkıda bulunanları saygıyla anmak insanlık görevidir.
Adanın elden gitmesi, soydaşlarımızın soyunun tüketilmesi kurgularına Barış Harekatı ile karşılık vererek tarihe geçen Ecevit unutulmamalıdır!

Yorum bırakın