Parlamentonun zayıflatılıp Cb’nin güçlendirildiği yeni sistemin ilk seçimine giderken buyurgan dil, tek adamcı yaklaşım adayların söylemlerine de yansımış durumda.
Bir yandan ayrılıkçı terörle mücadele edilirken diğer yandan da bu söylemler aracılığıyla güç ve kuvvet verilmiş oluyor bölücülüğe. Tahmin edilebileceği gibi Kürt oylarının kazanılması amaçlanıyor. Bunda hiçbir sakınca yok elbette! Ancak, HDP’nin o oyların kayıtsız, koşulsuz sahibiymiş gibi görülmesinin yanı sıra Başkan Yardımcılığı için de mutlaka bir Kürt’ün atanacağı sözünün verilmesi dağda kaybedenlerin ovada güç kazanmakta olduğunu gösteriyor.
Seçim atmosferinde kazanma güdüsüyle bu gibi söylemleri sıradanlaştıranların fark etmesi gereken bir şeyler olduğu kesindir.
Kürt nitelemesiyle insanlarımızın bir bölümüne olumlu gibi görünen ayrımcılık yapılması Türkiye’nin varlık nedeniyle de, ulus devlet ilkesiyle de bağdaşmaz.
Bir etnisitenin adını andığınızda Çerkez, Pomak, Gürcü, Boşnak, Laz ya da bir başka etnisitenin isteğine nasıl karşılık vereceğinizi de hesap etmelisiniz.
Bu gibi söylemleri seçim sürecinin yarattığı ortamda çok da düşünmeden dile getirenlere Atatürk’ün şu özlü sözü bıkıp, usanmaksızın anımsatılmalıdır!


Yorum bırakın