Bir Dünya Kupası daha sona erdi. Bir aylık maraton futbolseverler için göz açıp kapayana dek geçmiş olsa da bir aylık futbol şoku bu spordan zerrece zevk almayanlar için uzun sürmüş olmalıdır.
Dünya Kupası ilk kez bir Avrasya ülkesinde yapıldı. Kusursuza yakın bir düzenleme yapıldığını saptayıp Rusya’ya teşekkürü unutmamakta yarar var. Dünyanın en geniş zaman aralığı ülkesinde yapılmış olmakla birlikte takımlara daha uzun mesafeler kat ettirmemek ve daha da önemlisi maçların yayınından kaynaklı ticari kayıplara uğranmaması için en doğudaki maç kentinin Ural dağları izdüşümünden daha Doğu’ya belirlenmemesine özen gösterildi. Buna karşın Rusya’nın düzenlemesi ilginç ve renkli görüntülere sahne oldu.
Önceki şampiyon Almanya’nın grup maçları sonunda evine dönmesi kupanın en şaşırtıcı sonucu oldu.
Diğer yandan, her Dünya Kupası’nın tartışmasız en renkli ve göze hoş görünen futbolunu sergileyen Latin Amerika ülkelerinin ciddi bir bunalım ve açmaz içinde olduğu bir kez daha gözler önüne serildi. Avrupa futboluyla uçurumun genişlememesi için Latinlerin harekete geçmesi zamanı geldi, geçiyor.
Yarı finale ulaşan takımlar arasında bir tek Hırvatistan’ın adı tahminler arasında geçmemiş olabilir. Bu küçük Balkan ülkesinin finale kalarak beklentilerin çok ötesinde bir iş başardığının altını çizmek gerek. Futbol disiplini ve temel bilgisiyle başardıklarını belirtmekte yarar var.
Belçika ve İngiltere de beklentilerin çok üzerinde başarım sergilediler.
Fransa için ayrı bir parantez açmakta yarar var. Gönlüm Hırvatlarla olsa da Fransızların sahaya yansıttıkları güç ve futbol anlayışına şapka çıkartmak gerekir. Hak ettikleri bir başarıya uzandılar. Yirmi yıl önceki Fransa şampiyonluğu sırasında dünyada bile olmayanların başarısı saygıyı hak etti.
Bu kupanın öncekilerden en önemli farkı ilk kez uygulanan VAR (Video Assİstant Referre)’dı. Başlangıçtaki kaygı ve kuşkuları ortadan kaldıran uygulama futboldaki hakem hatası payını en aza indirmede önemli işlev göreceğini daha ilk adımda ortaya koymuş oldu. Verilen penaltılar, iptal edilen goller, değiştirilen kart kararları uygulamanın önde gelen katkıları olarak kendisini gösterdi.



Söz hakemlikten açılmışken Türkiye olarak oyuncularımızla değilse de seçkin hakemlerimiz Cüneyt ÇAKIR, yardımcıları Bahattin DURAN ve Tarık ONGUN’la gururlandık.

Cüneyt Çakır ve yardımcıları
Bir de final maçını televizyonda anlatanlara sözümüz olsun. Maç anlatmak önemli bir iş Dünya Kupası maçı anlatmak bir o kadar daha önemli. Derinlikli ve tarihsel bilgiyle donanmış olmak olmazsa olmaz gereklilik. Fransa’nın genç yıldızı Mbappe’yle ilgili olarak Dünya Kupası finalinde oynamış ve gol atmış en genç oyuncu (19 yaş) bilgilendirmesi düzeltilmeye muhtaç. Bundan tam 60 yıl önce İsveç’te yapılmış olan Dünya Kupası finalinde İsveç’e gol atan efsane Brezilyalı Pele o tarihte 18 yaşındaydı.

Edson Arantes de Naskimento (PELE) ve Kylian Mbappe
Geçmişte faşizme selâm çakmakta sakınca görmeyen FİFA’nın günümüzde bu huyunu 40 yıl önce Arjantin’de bıraktığını varsaysak bile; paraya ve dolayısı ile yolsuzluğa selâm çakma geleneğinin yerleştiğini üzülerek görüyoruz. Katar gibi dünya kupası düzenlemesi için pek çok açıdan uygun olmayan bir ülkeye Dünya Kupası organizasyonunun verilmiş olması ibretlik bir durumdur. FİFA’nın bu olumsuzluktan sıyrılıp, derlenip toplanması, kendini temizlemesi dileğiyle…
Bilindiği gibi balık baştan kokar! FİFA bu durumdayken ülke federasyonlarının temiz olmasını beklemek fazlaca iyimserlik olur.

Yorum bırakın