Bilişim çağının önde gelen unsurları olan robotlara ilişkin tepkilerimiz binyılda yankılanıyor. Fransız filozof Dekart’ın da bir robot tutkunu olduğu söylenir. Ona göre canlılar saat gibi çalışan biyolojik makinelerdir.

Filozofun 1650’de ölümü sonrası ortaya çıkan söylenti çok da bilinmez. Bu söylentinin merkezinde filozofun yaşamını 5 yaşında kızıl nedeniyle yitiren kızı Francine yer alır.
Söylentiye göre kızının ölümüyle çılgına dönen Dekart yürüyüşü ve konuşmasıyla Francine’i taklit eden düzenek yapmıştır.
Kraliçe Kristina filozofu 1649’da İsveç’e davet ettiğinde Dekart beraberinde bu düzeneği de götürmüştür. Meraklı denizcilerin düzeneğin bulunduğu kutuyu açmalarıyla harekete geçen aygıt denizcileri korkutur ve düzeneği denize atarlar.
Kuşkusuz bu söylentiye dayalı olay ya gerçek değildir ya da hiç olmazsa abartılıdır.
Durum ne olursa olsun insanın insan benzeri düzeneklerle ilgili beklenti ve korkularının 3 bin yıllık olduğu bir gerçektir. Bu gibi düzenekleri yapanların beklentisi doğal sınırları zorlamak olsa da; bu buluşların diğer insanları korkuttuğu ve dehşete düşürdüğü gerçektir.
Böylesi gelişmelere karşı insanların pek çoğunda korku ve tepki gelişimi günümüzde de söz konusu olmayı sürdürmektedir. Bu gibi düzeneklerin ilişkin tarih boyunca evrim geçirdiğinin altını çizmekte yarar vardır.
Yapay zekâya denk düşebilecek en eski öykünün Homeros’un MÖ VIII. yüzyılda Truva Savaşı üzerine yazdığı destansı şiir olan İlyada’da yer aldığı söylenebilir. Buna göre, engelli metal işleri tanrısı Hephaestus dükkânında kendisine yardımcı olması için altından hizmetçi kızlar yaratmıştır. Hepahestus ilk katil robot olan Talos’un yaratıcısı olarak da kabul edilir. Talos, Argonautica destanında Girit kıyılarında devriye gezen ve düşmanlara kaya parçaları fırlatan bronzdan dev bir düzenek olarak betimlenir.
Bundan da önce Olimpiyat Oyunları’nda sıçrayan yunus ve uçan kartal düzeneklerinin kullanıldığı bilgileri vardır.
Bu ve benzeri çalışmaların her zaman sadık ve buyruklara uyan uşak ile hiç yorulmayan asker yaratma beklentilerine yönelik çabalar olduğu söylenebilir. Milattan sonraki ilk yüzyıllarda etkisini yitiren Yunan uygarlığı sonrası bu çabaların Bizans ve Arap dünyası tarafından sürdürüldüğü görülür.
MS 850’de Arap dünyasında bu yönde çaba gösteren adlar arasında Beni Musa kardeşler öne çıkar. Beni Musa kardeşlerin Akıllı Aygıtlar Kitabı bu konudaki önemli yapıtlardan sayılır. Su gücüyle çalışan robot bu kitaptaki birçok örnekten birisi olarak öne çıkar. Kâfir doğunun robotik ürünleri korku ve kuşkuyla karşılanır.
XIV. yüzyılda batının bu alandaki yeniden canlanması sürecine tanıklık eder. Hesdin Şatosu’nda Kont Artois’nın buluşu olarak kullanılan düzenekler konuklarla etkileşime girmekte ve hatta onlara su şakaları yapabilmekteydiler. Yine bu dönemde, Roger Bacon ve Albertus Magnus SİRİ proto tipi olarak da kabul edilebilecek olan sorulan soruları yanıtlayabilme yeteneğinde bronz baş tasarladılar. Bu gibi girişimler kehanetler ve insanların kuşkuculuğu nedeniyle kötü sonlandı. Her şeye karşın insansı düzeneklerin gelişimi Rönesans’a dek sürdü. Bu süreç Da Vinci’nin ağırlık ve palangalarla donatılmış robotik şövalye tasarımıyla bir başka aşamaya erişti. Jacques de Vaucanson’un 1739’da tasarladığı Sindirim yapabilen Ördek tasarımında 400’den fazla devingen parça aracılığıyla üretilen ördek yiyip içebilmekte ve dışkılayabilmektedir.
Victor von Kampelen’in 1770 tarihli satranç oynayan robot Türk düzeneği de bu dönemin öne çıkan tasarımlarından sayılmaktadır.

Her ne kadar tarih boyunca üretilen otomatik düzenekler robot olarak nitelense de ROBOT kavramını ilk olarak ortaya atan ve terimleştiren Çek yazar Karel Çapek olmuştur. Robot sözcüğü ilk olarak 1920’de yazdığı Rossum’un Evrensel Robotları adlı tiyatro oyununda yer almıştır. Bu yapıtta robotlar yaratıcılarına başkaldırmakta ve onları ortadan kaldırmaktadır. Burada da robotlara karşı korku söz konusudur. Bu korkunun günümüzde de sürdüğüne ilişkin pek çok belirtiden söz edilebilir.

Soğuk savaş döneminin bir sinema yapıtı olan 2001 : Bir Uzay Destanı’nda da katil bilgisayar metaforu kullanılmıştır. Terminatör ve Matriks filmleri de bu akıma örnek olabilecek diğer yapıtlardır.

İnsan eliyle mükemmel kâhinler, hizmetçiler, askerler ve hatta aşıklar yaratma umutları günümüzde de sürüyor. Buna karşılık kapasite olarak insandan üstün ama statü olarak insanaltı olmaları beklentisi ve gereği de öne çıkmaktadır.
Başka deyişle robotlar çağına hızla ilerlediğimiz bu yıllarda korkularla beklentiler ve umutlar bir arada olmayı sürdürmektedir. Akıllı makinelerle birlikte yaşam için robotlara ilişkin derin tarihi bilmek kaçınılmaz bir gereklilik olarak karşımızda durmaktadır.

Yorum bırakın