30 Ocak 1932
Türkçe ezanın okunmaya başladığı gün!

0x0-13

1 Şubat 1933
Bursa Hadisesi’nin yaşandığı gün!
Bursa’da bir kaç yüz kişilik bir grup ezanın Türkçe okunmasını kınama amaçlı başkaldırısı yaşandı!

3 Şubat 1933
Olayı haber alan Mustafa Kemal önemsizdir deyip adamsendecilik yapmadı! İşini gücünü bırakıp Bursa’ya ulaştığı! Yakın zamana dek varlığı tartışılan Bursa Söylevi bu başkaldırıya karşı verilmiştir. Devrimini koruma kararlılığının yansımasıdır!

ataturk-bursa-nutku-2

14 Mayıs 1950
Çok partili seçimlerin ikincisinde DP’nin kazandığı başarı ile iktidara geldiği gün. Kimileri Demokrasi Bayramı olarak da adlandırır bu günü!

DehzZk8W4AA04zx

16 Haziran 1950
Seçimlerden yalnızca 32 gün sonra Türkçe ezana son verilip Arapça ezana dönülen gün! Atatürk’ün yokluğunda demokrasi gereği denilerek sineye çekilen gerici uygulama. Türk devriminin ortadan kaldırılan önemli halkası! Cumhuriyet ve Atatürk Devrimleri’nin o tarihten başlayarak örselendiğini, aşındırıldığını söylemek kaçınılmazdır.

43708

CHP’nin yitirdiğinin sanılması da ayrıca zavallılıktır. Yitiren Türkiye olmuştur! Bir kaç yüzyıllık gecikmeyle girilen, 15 yılda çok yol alınan çağdaşlaşmadan vazgeçilmesidir gerçekte yaşanan!

 

 

https://odatv.com/turkce-ezana-disiplin-sorusturmasi-08111804.html

Haberde adı geçen Ardahan Milletvekili Öztürk Yılmaz’ın katıldığı bir televizyon izlencesinde “Ezan Türkçe okunsun ben anlayım! Kur’an okunsun! Dilim her yerde konuşulsun!” sözlerinden ötürü disipline verildiği bilgisi ediniliyor çeşitli kaynaklardan!

Korkunç ve ürpertici bir durumdur.

Öztürk Yılmaz, 13 Mayıs 1277’de Karamanoğlu Mehmet Bey’in şu sözlerini yinelemiş olmuyor mu?

“Bundan böyle divanda, dergâhta, bergâhta, mecliste ve meydanda Türkçe’den başka dil kullanılmaya…”

Karamanoğlu Mehmet Bey’in bu sözleri söylediği 13 Mayıs iki dil bayramımızdan birisi olarak bugün de kutlanmaktadır.

Türkçe ezan, Türkçe Kur’an Cumhuriyet’in son derece önemli devrimlerindendir. Çünkü, başta Mustafa Kemal olmak üzere devrimleri yapanlar dilin öneminin farkındadır.

Atatürk’ün dil konusunda yaptıkları Karamanoğlu Mehmet Bey’in 750 yıl önceki sözlerinin gecikmiş gereğini yerine getirmesinden başka bir şey değildir.

Atatürk’ün çok okuduğu, okumakla yetinmeyip özümsediği bilinmeyen bir özelliği değil! Hiç kuşkusuz, Ortaçağ’a son veren Rönesans’ı da iyi bilmektedir. Rönesans’la ilgili pek çok şey yazılmış, söylenmiştir. O dönemde bilimdeki sıçramaya eşlik eden sanatsal ve kültürel gelişmeler Rönesans’ın ayırt edici özellikleri olarak sıkça öne çıkartılır. Martin Luther’in Rönesans’ı ateşleyen mücadelesi her nedense hak ettiği ilgiyi bugün bile görmemektedir. Oysa, Rönesans’ın başlangıç noktasıdır. Martin Luther’in İncil’i canı pahasına Almanca’ya çevirmesi anlaşılmasını sağladı. Bu yürekli girişimden sonra İncil’in başvuru kaynağı olarak gösterildiği cennet pazarlamacılığı (endüljans) tarihe karıştı. Bu gerçeğin farkında olan Atatürk, Türkçe din anlayışını yerleştirmek için gereken adımları özgüvenle attı. Atılan o adımlara çelme takmak isteyenlere de ödünsüz biçimde karşı çıktı.

Bugüne gelelim!

Bağlantıdaki habere konu olan gelişme tarihsel gerçekler ışığında incelendiğinde önemi katlanmış olur.

Ülkeyi kurtaran, kuran ve devrimleri yaşama geçiren partinin yaptığı devrimi yadsımasıdır özetle bu disipline gönderme kararı! Disiplin Kurulu kararı her ne olursa olsun kurucu ve devrimci partinin bir vekilini Türkçe ezanı savundu diye soruşturacak ve kovuşturacak oluşu anlaşılır gibi değildir.

Bu gelişme Andımız konusundaki sessizlikle birleştirildiğinde kaygıların artması kaçınılmazlaşıyor.

Bu örneği gördükten sonra Cumhuriyet çınarının kendisini yıkmak için ölümcül darbeler indiren baltaya serzenişi yankılanıyor kulaklarımda. Hiç bir şeye yanmam da sapın benden diyen çınara karşı o çınarı diken parti nasıl hesap verecek? Yıkıcı baltaya sap olmayı içine nasıl sindirecek?

Güncel soru bu!

Anlaşıldığı kadarı ile Cumhuriyet’i yıkma eyleminde Cumhuriyet’i kuran parti sessizliği seçmiştir.

Çok yazık…

CHP, son yıllarda partinin kuruluş tarihini bilmeyenlerin eline geçti. CHP’nin 4 Eylül 1919’da kurulduğunu, ilk kurultayının da Sivas Kongresi olduğunu ısrarla dikkatten kaçırmak isteyenler son yaklaşımlarıyla partinin ölüm gününü tarihe not düşmüş olduklarının farkında mıdırlar acaba?

Posted in

Yorum bırakın