Atatürk’ün bedence aramızdan ayrılışının 80. Yıldönümünde O’nu her zamankinden daha fazla sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz.
O kadar çok şey ve o denli büyük yapıtlar bıraktı ki ardında deyim yerindeyse soluk alıp vermeyi, bizlerle birlikte olmayı sürdürdü.
Uygarlığın beşiği olan Anadolu topraklarına uygarlığın ışığını bir kaç yüzyıl sonra akıl almaz bir hızla getirdi. Karanlık kafaların gözlerini kamaştıracak denli parlak olan bu uygarlık ışığının yardımıyla Anadolu insanı unutmaya başladığı onur, gurur ve namus gibi değerleri anımsadı!
Kadınlarının da insan olduğu, Anadolu’da yaşayanların bir dillerinin olduğu gerçeği ortaya çıktı.
Soyadı yasasıyla Türkleri hiç olmazsa soyadları aracılığıyla Türkçe’yle buluşturdu. Adlarımızdaki eski dil egemenliği yeterince kırılamadıysa da, soyadlarımız neredeyse tümüyle Türkçe’dir onun sayesinde.
Atatürk pek çok şey anlamına geldiği gibi Türkçe’nin, Dağlarca’nın deyişiyle ses bayrağımızın yükseltilmesi demektir.
Atatürk biri birimizi anlamanın, saraylarda başka ovalarda, dağlarda bayırlarda başka dil konuşan ve biri diğerine yabancılaşmışları önce yurttaş yapıp sonra da anlaştırandır.
Atatürk biraz da üçgendir, açıdır, açıortaydır.

Akıldır, bilimdir, insanlıktır…
Atatürk şimdilerde tartışılan Türkçe ibadetin adıdır. Martin Luther’den 500 yıl sonra Allah’la Aldatma’nın karşısına Anadolu’da dikilendir. Düzenbazlığa, kandırmaya yüreklice karşı durduğu ve bir ulusun yazgısını değiştirdiği için karanlık kafalarca sevilmez.

Atatürkçe zorbalarla anladığı dilden konuşmak, mazlûmlara esin kaynağı olmanın adıdır!
Yalnız ülkesine değil, dünyamıza ve evrene değer katan; devrimin hasını yapan, en büyük devrimciye Atatürkçe saygıyla…


Can için bir cevap yazın Cevabı iptal et