Sanayi Devrimi’nin pek çok ürününden birisi saymak gerekir demiryollarını ve o yollar aracılığıyla yapılan insan ve yük taşımacılığını.

Demiryollarının yaşamımıza girişinde sıfır noktası XIX. yüzyıl başlarıdır. Ray tasarımına eklenen buharlı lokomotif gerisinin çorap söküğü gibi gelmesini sağlamıştır. George Stephenson bu devrimin önemli adlarından birisi olarak belleklere yazılmalıdır. İlk yıllarda atların çektiği katarlar yol almış olsa da demiryollarında; demiryolunu sıçratan buluş buharlı lokomotiftir. Bu bağlamdaki ilk ise İngiltere’deki Manchester-Liverpool hattıdır. Elli kilometre uzunluğundadır. 1829’da yapılmıştır. Bu tarihten sonra ada hızla demir ağlarla örülürken; anakara Avrupası’nda demiryoluyla ilk tanışan ülke Belçika olmuş onu Fransa izlemiştir.

Osmanlı da geri kalmamıştır bu alanda.

XIX. yüzyıl ortalarında Mısır topraklarında İskenderiye ile Kahire’yi birleştirmiştir demiryolu. Her ne kadar Osmanlı toprağı sayılsa da Mısır devlet içinde devlet gibidir. Merkezden uzakta yeniliklerin kendisini gösterdiği yerdir.

Anadolu’daki ilk demiryolu ise İzmir-Turgutlu arasında yapılmıştır. 1866’da kullanıma girmiştir.

İzleyen yıllarda artan demiryolu uzunluğu Alman projesi Berlin-Bağdat hattı olmuştur. Elbette yalnızca demiryolu değildir bu hat. Hasta adamın gözeticiliğine ve yeri gelince kullanıcılığına girişen zamanın Alman İmparatorluğu bu hizmetinin küçük karşılığı olarak hattın her iki yanında 20 kilometre enindeki topraklardaki yer altı kaynaklarına varıncaya dek kullanım hakkı sağlamıştır kendisine.

Karaköy’le Beyoğlu’nu birleştiren Tünel namlı kısa hat da dünyadaki ikinci metro eşdeğeri olarak yazılmıştır tarihe.

“Demir ağlarla ördük anayurdu dört baştan” sözleri ise Cumhuriyet’in öyküsü olmuştur. Yoktan var edilmiş ülkenin ulaşımında önemli sıçrama yaratan demiryolları Amerikan yardımlarıyla karayoluna duyulan aşkın depreşmesi sonucu üvey evlada dönüşmüş ve deyim yerindeyse unutulmuştur. Bunun doğal sonucu olarak gecikmeleriyle ve yavaşlığıyla ünlenen demiryollarının saygınlığı da neredeyse ortadan kalkmıştır.

Son 15 yılda demiryolları yönetenlerin yeniden ilgisini çekmiş ve gözle görülür bir demiryolları sıçraması yaşanmıştır. Kuşkusuz sevindiricidir.

Ancak!

Asırlık rayların üzerinde hızlı tren hevesi tehlikeli sonuçlara yol açmış; canlar yitirilmiştir. Özetle, düşünce iyi ama yönetim ve yaklaşım kötü ve cahilcedir.

TCDD’nin her şeye karşın Cumhuriyetle yaşıt birikiminden yararlanmak yerine kurum parçalara ayrılarak bütünlüğü bozulmuştur. Taşımacılık ve yolların yapımı ayrılmış; bunlara eklenen akıldışılıklar canların yitiminin kanıksanması gibi tehlikeli sonuçlar yaratmıştır.

tcdd_ikiye_bolunuyor_h245_5c7f4

Gelinen noktada bir zamanların en güvenli ulaşım aracı pek çok kişinin uzak durduğu bir duruma düşürülmüştür. Bütünüyle yönetsel hataların ürünü olan bu sonuca bağlı olarak TCDD gibi saygın ve birikimli bir kurum saygınlık yitimine uğratılmıştır.

Türkiye’de demiryollarının Cumhuriyet dönemindeki babası sayılan Behiç Erkin’in anısına ve emanetine saygısızlık yapılmıştır.

page_1_thumb_large

Behiç Erkin Asker, diplomat ve devlet adamı. Demiryollarıyla Türkiye’ye yaşam veren bu iyi insan İkinci Dünya Savaşı sırasında diplomat kimliğiyle pek çok Yahudi canın Nazilerin elinden kurtarılmasını sağlamasıyla da tanınır..

Demiryolları aynı zamanda bir kültürün adıdır.

Aklın, bilimin ve disiplinin ete kemiğe bürünmüş halidir.

Demiryolunun çığlığını duyalım!

Aklın yolu olan demiryolunu yeniden saygınlığa kavuşturalım!

Lastik tekerlekli ilkelliğin saltanatına son vermenin başka yolu yok…

Demiryolları kazalarla, can yitimleriyle anılmayı hak etmiyor…

Posted in

Yorum bırakın