Torbalı yakınlarındaki Metropolis 12 İyon kentinden birisi. “Meter”, “mutter”, “mother” kökünden gelen kentin adı ANA TANRIÇA’yı yaşatmış bugüne dek. Kibele olarak da kültleşmiş ana tanrıça insanlar yerleşikleştikçe daha fazla önem kazanmış.

Tarlalar tarımsal üretimin, kadınlar da insan üremesinin simgesi olmuş. İnsanlığın evrimiyle üretim öne çıktıkça insan kaynağı ve dolayısıyla insan sayısı her geçen gün önem taşır olmuş ve bir kente ad olmuş. Kentin bugün Metropolis adıyla anılıyor oluşu dil sürçmesinin sonucu.

Gerçek adı olan Meterpolis olmalı!

Ana Tanrıça Meter’in, kentin konuşlandığı kutsal dağın adı olan Gallesia’ya da gönderme yapan Meter Gallesia olarak da anıldığını eklemekte yarar var.
Metropolis’in geçmişi Erken Tunç Çağı’na dek tarihlendiriliyor. Kimi araştırmacılar Neolitik dönem buluntularına bile rastlamış burada. Yakındaki Efes’in varlığı gezginlerin ve araştırmacıların dikkatini Meterpolis’ten kaçırmalarına yol açmış.
Yıkılmak üzere olan Osmanlı’nın son döneminde başka pek çok ören yeri gibi Metropolis de yabancıların ilgi ve hatta yetki alanında olmuş.
Girişe özgünü İzmir Arkeoloji Müzesi’nde olan Torbalı Çifte Kızlar heykelinin tıpkısı yerleştirilmiş.


Kurucuları kenti kutsal Gallesia dağının yamacına yaslamışlar. Kent kalıntılarına erişmek için kimi zaman merdiven kimi zaman da yokuş tırmanmak gerekiyor. Bu nedenle kent merkezine ulaşmak için biraz zahmete girmek gerekiyor. Emeğinizin karşılıksız kalmayacağından emin olun!



Stoa ve Roma Hamamı’nın bulunduğu noktadan Torbalı ovasını ayaklar altına alan manzara tek sözcükle tanımlamak gerekirse eşsiz! Biraz daha çabayla akropolün de doruğuna çıkmayı göze alırsanız daha fazlasını hak edeceğiniz kesindir.

Meterpolis kentinin tiyatrosu Anadolu’daki pek çok benzeri gibi yarım biçemli. Tiyatronun izleyici kapasitesinden yola çıkılarak burada 50 bin dolayında insanın yerleşmiş olduğu kestirilebilir. Tiyatro kapasitesi kent nüfusunun onda biri olarak tasarlanmış o çağlarda.

Tiyatro Greko-Romen biçemin izlerini taşıyor. Oturma yerlerinin kıyılarına yerleştirilmiş aslan pençeleri Romalı. Her ne kadar Romalıların buradaki varlıkları döneminde kanlı gösteriler yoğunluğunu yitirmiş olsa da akan kanı uzaklaştıracak olan suyollarının varlığı dikkat çekiyor. Kentin varsıllarının adlarını ölümsüzleştirme amacıyla yaptırdıkları koç başlı sütunlar ve özel koltuklar ön sırayı süslüyor. Tiyatronun ivedi durumlarda güvenle ve hızla boşaltılması için yapılmış olan tüneller de bir başka Roma izi olarak varlığını korumuş.

İçi sütunlu konut olarak tanımlanan peristilli evler kentin varlıklıları ve ayrıcalıklılarına yuva olmuş. Zemindeki mozaikler sanat eserleri olmalarının yanı sıra bugünün halılarının eşdeğerleri olarak da algılanmalı. Dörtgen planlı bu tasarımda iç avlu yer almakla birlikte konutlarda giriş kapısı dışında dışa açılan bir pencere bulunmamaktadır. Bu da günün her anında iç aydınlatma gereksinimi demektir.

Bir dönemin felsefe akımı Stoacılık anlayışına adını veren stoa bölümüne geliyoruz. Bu akımın felsefecileri stoada, açık havada etkinlik göstermeleri ve yine bu alanda öğrenim vermeleriyle ünlenmişler.
Roma kentleri latrinaları (tuvalet), kanalizasyon sistemleri ve elbette hamamlarıyla sağlıklı ve çağının ilerisinde yaşam alanlarıydı. Stoa’nın bir yanına sıralanmış dükkânların arkasında latrinalar bulunurdu.
Meterpolis’teki Roma Hamamı da oldukça iyi korunmuş.
Roma’da hamam bir temizlik mekânı olmanın yanı sıra sosyal ortam işlevi de görmüş. Roma’da hamamlar olmazsa olmaz yapılar. Her koşulda varlıkları korunup, etkinlikleri sürdürülmüş. Meterpolis’teki Roma Hamamı’nda sürekli sıcak su ve sıcak ortam için günümüz şofbenlerine benzer bir düzenek kurulmuş. Isı üretimi için ise fıstık çamları kullanılmış. Bolca çam kesilirken yerine yenilerinin dikilmesi ihmal edilmemiş.
Hamamda bulunan bir sunak üzerindeki şu yazıya dikkat :
“Aulos Granios Bassos bunu tanrı Asklepios ve Hygieia’ya adadı” Bu yazıt kentteki başka kültlere ek olarak bir sağlık kültünün de varlığına kanıttır.
Kazıların sürdüğü agoraya kuşbakışı göz atmakla yetiniyoruz.
Kent meclisi yapısı Boulateryon/Odeon’u ortadan kesen bir duvar göz tırmalayıcı görünümde. Günümüze damga vuran çarpık yapılaşmayı çağrıştıran duvar Bizans döneminde yakındaki Türk beyliklerinin akınlarına karşı koyma amacıyla aceleyle yapılmış. Anlaşılan can çekişen Bizanslılar atalarının kalıtına saygılı olmayı düşünememiş!

Meterpolis antik kentindeki yapılar yakından incelendiğinde burada yaşayanların geometri bilgilerinin üst düzeyde olduğu taş ve mermer işçiliğinin kusursuz ayrıntılarından anlaşılabilir. Meterpolislilerin geometri bilgisini gözler önüne seren bir başka kanıt da taşlar üzerinde açılmış oyuklara eritilmiş kurşun desteğiyle yerleştirilen demir menteşe aksamıdır. Böylelikle güvenli biçimde oluşturulan düzenek bölgenin önde gelen doğa olayı depremlere karşı da son derece dayanıklı bir buluş olma özelliğine sahiptir.

Kıyı kenti görkemli Efes kozmopolit yapısı ve ticari önemiyle öne çıkarken Meterpolis de yarattığı tarımsal ve hayvansal üretimle önemli bir işlev görmüş İyonya’nın yaşamında.
Meterpolis’in de içinde olduğu bölge XIV. Yüzyılda Aydınoğlu Beyliği’nin eline geçtikten sonra Anadolu birliğini sağlayan Osmanlı egemenliği izleyecektir bunu. O gün bu gündür Türklerin elindedir buralar.
Strabon yöre bağlarını özellikle övmüş. O günden bugüne bağcılığın varlığını sürdürüyor oluşu sevindirici bir durum.
Strabon’un övgüsünü kazanan bağlara yönelerek sonlandırıyoruz günü…

Yorum bırakın